Mülakat, ne nitelikli öğretmen ihtiyacımızın karşılanmasına ne KPSS alan testinde görülen düşük başarının giderilmesine katkı sunacak. Şaibeli bir enstrümanla kendi geleceğimizi hedef aldık. Sonuçlar tamamen iptal edilerek yok sayılmalı ve KPSS puanına göre oluşan sıralama üzerinden atamalar yapılmalıdır.
Yaşlılığında iyice karamsar hale gelen Horkheimer “Avrupa tarihi nihayete ermiştir ve bundan böyle pozitivizm haklıdır” demişti. Yaşadığı koşullar dikkate alındığında Horkheimer’a hak vermemek elde değil. Bizim mevcut durumumuz da farklı değil. Benzer bir karamsarlığın toplumu iyice sarmaladığı bir düzlemdeyiz. Bizim de adeta tarihimiz nihayete ermiş ve devletimiz, bürokrasimiz her halükarda haklı çıkıyor. Yüzbinlerce öğretmen adayının atama başvurusunda bulunacağı bugünlerde bu alanda yaşadıklarımız neden yapısal bir karamsarlığın girdabında sürüklendiğimiz göstermeye yetiyor.
Nobel ödülünü alan Daron Acemoğlu basına yansıyan Türkiye değerlendirmelerinde iki çarpıcı tespitte bulundu kanaatimce. Birincisi “Türkiye’de kalsaydım Nobel ödülünü alamazdım” ifadesi ikincisi de “Türkiye’nin önünde bir fırsat penceresi kaldı. Türkiye 15-20 yıl içinde çok daha yaşlanacak ve çağın gerisinde kalma riski ile karşı karşıya kalacak. Bu nedenle hızlı bir şekilde teknoloji ve beşeri sermayeye yatırım yapılması şart” vurgusuydu. Esasında bakıldığında ikisi de temelde insan kaynağının iyi yönetilmesi ile bağlantılı hususlar. İnsan kaynağı yönetimiz de Türkiye’nin nasıl yönetilmesiyle doğrudan ilintili.
ÜÇ TEMEL MEVZU
Bu yıl eğitim gündemimizde üç temel mevzu öne çıktı. Müfredat, Öğretmenlik Mesleği Kanunu ve önümüzdeki günler atamaların yapılmasıyla tamamlanacak öğretmen alımı. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile hayata geçirilen müfredatı ve Öğretmenlik Mesleği Kanunu’nu değişik vesilelerle gündem ettik, önümüzdeki süreçte etmeye devam edeceğiz. Bu yazı özelinde öğretmen alımlarına ilişkin bir değerlendirme yapma gereğini duyuyorum. Öğretmenlik Mesleği Kanunu’nun gerekçesinde de ifade edilen stratejik bir mesleğin yönetim sürecinde nasıl anlamsızlaştırıldığını ve Horkheimer’in ifadesiyle pozitivizmin nasıl hep haklı çıktığını, adeta göz göre göre anlamsız bir ısrarın çıkardığı yüksek maliyete nasıl sürüklendiğimizi göstermesi açısından öğretmen alımına odaklanmakta yarar var.
Bilindiği üzere Türkiye öğretmen ihtiyacını, üniversitelerin eğitim fakültelerini bitirmiş ve diğer fakültelerin ilgili bölümlerinden mezun olup pedagojik formasyon almış adaylardan karşılıyor. İhtiyaç duyduğumuz sayıdan çok fazla öğretmen adayı yetiştirdiğimiz için atanacak adayları nesnel, geçerliliği, güvenilirliği ve toplumsal meşruiyeti sağlanmış KPSS sınavı üzerinden gerçekleştiriyoruz.
İZAHI OLMAYAN DURUM
Daha önce de ülkemizde başvurulan bir yöntem olan mülakat, subjektifliği ve toplumsal hafızadaki olumsuzluğu nedeniyle yürürlükten kaldırıldı daha sonra ise 15 Temmuz’un ardından yeniden hayata geçirildi. Ancak de jure olarak hayatımıza geri dönse de fiilen etkisi sıfırlandı. Öğretmen adaylarına mülakatlarda, KPSS sınavında aldıklarının aynısı verildi. Örneğin KPSS sınavı 75,5 ise ya 75’e veya 76’ya yuvarlandı. Bir de örtük bir şekilde güvenlik soruşturması olumsuz olduğu iddia edilen adaylara puanı kaç olursa olsun mülakatta 60’ın altı not verilerek tercih yapmaları engellendi. Mülakat bir nevi güvenlik soruşturmasının kamuflajına dönüştürüldü. KPSS puanının aynısını vermek veya güvenlik soruşturmasının kamuflajı olarak mülakatı kullanmak izahı mümkün olmayan bir durumdur. Etkisiz, işlevsiz veya örtük, operasyonel bir aygıtı tesis etmenin insan kaynağı yönetimi açısından anlamsızlığı ortadadır. Bu hem kamusal işleyişin vaziyeti açısından hem de değerlendirme sürecindeki insan kaynağının itibarsızlaştırılması, değersizleştirilmesi açısından ibretliktir.
TOPLUMSAL HASSASİYET
Geçtiğimiz yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan “Kamuda mülakatları kaldıracağız” vaadinde bulunmuştu. Seçimlerin ardından kabinede Milli Eğitim Bakanı olarak görevlendirilen Yusuf Tekin, öğretmenlerin seçiminde en iyi ve en donanımlı adayların belirlenmesinin önemli olduğunu ve mülakatın doğru bir yöntem olduğunu belirterek mülakatı mülakat gibi uygulayacaklarını belirtti. Tüm eleştirilere rağmen geri adım atılmadı ve 2 Temmuz 2024 ile 10 Ağustos 2024 tarihleri arasında mülakatlar gerçekleştirildi. Ekim ayında Meclisten geçerek yasalaşan Öğretmenlik Mesleği Kanunu ile Öğretmenlik Akademisi kuruldu ve bundan sonraki süreçte öğretmen istihdamında mülakata başvurulmayacak. Dolayısıyla Türkiye’nin infial halinde karşı çıktığı ve MEB’e geri adım attıramadığı düzenleme bu yıl uygulandıktan sonra rafa kaldırılacak. Toplumsal hassasiyet ve talepler karşısında bu dirençli duyarsızlık üzerinde şüphesiz ciddiyetle durulmalıdır. Çok önemli husus daha var bu uygulama üzerinden konuşulması gereken. Birincisi MEB’in mülakat dolayımında gösterdiği performans ve resmi anlatı var ki “case study” olarak üzerinde durulmalı. MEB, nitelikli öğretmen ihtiyacını ve KPSS alan testi sonuçlarının düşüklüğünü ileri sürerek mülakatı meşrulaştırmaya çalıştı. Oysa mülakat içeriği, yapılandırılması, uygulayıcıları ve uygulanması sadece stratejik önemdeki bir insan kaynağının bu ülkeye olan düşünsel-duygusal aidiyetlerinin aşınmasına yol verdi. Ne nitelikli öğretmen ihtiyacımızın karşılanmasına ne KPSS alan testinde görülen düşük başarının giderilmesine katkı sunacak. Şaibeli bir enstrümanla kendi varlığımızı, geleceğimizi hedef aldık.
İLK DÜĞME YANLIŞ İLİKLENDİ
Nitekim meşruiyeti son derece düşük bu enstrümanın kullanımının ardından geçen uzun süre boyunca MEB, mülakat sonuçlarını devam eden yargı sürecini gerekçe göstererek açıklamadı. Yükselen itirazların, eleştirilerin ardından sonuçları duyurdu ancak bu kez de atama sürecinin en hayati boyutunu oluşturan adayların sıralama verilerini paylaşmadı. Zaten bir seçme-eleme yöntemi olan mülakatın tıpkı KPSS gibi en temel niteliği adayları yeniden sıralama özelliğidir. Bu açıklanmadığında mülakat puanının kendi başına ne anlamı ne de önemi söz konusu olabilir. MEB yaptığı basın açıklamasında; adayların oluşan yeni sıralamasını niçin açıklamadığını belirtmek yerine mülakatı nasıl titiz bir şekilde yürüttüğünü ispatlamaya çalışmış. Öğretmen adaylarının paylaştığı veriler dikkate alındığında mülakat komisyonlarının Türkiye genelinde farklı farklı puanlamalara gittiği bazı komisyonlarda adayların KPSS puanları verilmiş bazı komisyonlarda ise KPSS puanı ile mülakat puanı arasında çok önemli farklılık oluşmuş. Çok küçük puanların bile sıralamayı etkilediği ve adayların hayatlarına doğrudan tesir ettiği düşünüldüğünde nasıl vahim ve savunulamaz bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz görülmektedir. İlk düğmeyi yanlış iliklediğinizde ardından işlerin düzgün gitmesini bekleyemezsiniz.
GÜVENİLİRLİĞİ YOK
14-20 Kasım tarihleri arasında adaylar atama için tercihte bulunacak. Unutulmamalıdır ki; KPSS her türlü iltimas, kayırmacılık ve şaibenin önüne geçebilecek nesnel, meşru bir seçme-eleme-yerleştirme imkânı sunduğu için getirilmişti. İddia edildiği gibi ne KPSS ne de mülakat nitelik açığını gideren bir enstrüman. Nitelik açığının nasıl giderileceği bambaşka bir konudur. Mülakat; adaletsizliği, istismarı ve iltiması üst seviyeye çıkarıp büyük mağduriyetlere sebebiyet veren, nesnelliği ve güvenilirliği olmayan bir uygulamadır. O yüzden yapılması gereken çok açıktır. Mülakat sonuçları tamamen iptal edilerek yok sayılmalı ve KPSS puanına göre oluşan sıralama üzerinden atamalar yapılmalıdır. Yanlışta ısrarın ne Türkiye’ye ne de MEB’e faydası olur.
Horkheimer, demokratik eşitliğin despotik saltanatında özgürlüğün hayat bulamaması nedeniyle karamsardı. Bizim vaziyetimizin kasveti, özgürlükten yoksun kalışımızdan kaynaklandığı gibi aynı zamanda demokratik bir eşitlikten de muaf oluşumuzdan kaynaklanıyor.