“Boykot yaşatır,
Boykota devam, Mal cihadını infak ve boykotla sürdür!” gibi cümleler, boykot
konusunda günlük virdimiz olmalıdır. Bu ümmetin bileşenleri tarihin birçok
şahitliğinde Türk, Kürt, Zaza, Arap, Fars, Çerkez demeden tek ses, tek nefes,
tek ruh ve tek beden misali aylarca bir tas hoşafla, bir parça ekmekle, yarım
yamalak çarıklarıyla yedi düvel düşmana karşı kafa tutmuş, cihad etmiş ve şanlı
zaferleri ümmete sunmuştur. Dünün mümin dede ve ninelerinin torunları bugün bir
içecek, bir şampuan veya bir ihtiyaç markasını çeşitli bahanelerle değiştirmek
istemiyorsa oturup derin derin düşünmek gerekir.
Tüketim çağında yaşadığımızı ve en etkili silahın para olduğunu hep söyleyip duruyoruz.
O halde paramızı kardeşimize, bomba ve silah olarak değil katkı olarak gönderelim.
Katliama doğrudan veya dolaylı sponsor olmayalım!
Boykotla ilgili duruşta sorumluluğu üzerimizden atıp başkalarından adım atmasını beklemek de bir şark kurnazlığıdır.
Kendi konfor alanımızı en küçük detaylarda bile terk etmeyip başkasından iş bitirici riskler almayı beklemek ne kadar doğrudur?
Boykot ve protesto çağrılarına kulak tıkarken başkalarının yapmamasını gerekçe göstermek işgüzarlıktır.
Yönetici yönetilen, patron işçi, memur amir, kadın erkek herkes kendi etki alanında ve gücünce bu boykota dahil olmalıdır. Olmazsa sorumluluk alanının dairesel çapı kadar mesul olur, akan kana ortak olur, zulümden yana olur.
Sen, ben, o, biz, siz, onlar demeden herkes risk almalıdır, konforundan feragat etmelidir, dip dalga etkisine katkı sunmalıdır.
Sonuç mu?
Biz çabadan sorumluyuz neticeden değil. Bize sefer lazım zafer Allah’a aittir.
Mümin olduğumuzu iddia ediyorsak önce DUA’yla işe başlayacağız.
Dua, mücadelenin ilk anahtarıdır.
Ardından sırasıyla kendi adımıza ve etki alanımızda;
İşimizi iyi ve zamanlı yapmalıyız.
Doğrulara, mazlumlara ve adalet arzulu herkese hadim olmalıyız.
Boykot ve protestolara güçlü ve etkili olarak katılmalıyız.
Barışçıl ve insani her gösteride yer almalıyız; bunu yaparken işin hikmetini elden bırakmamalıyız.
Okumalı, okumalı ve bilgiyi dolu dolu kuşanmalıyız.
Sesimiz, yazımız, sosyal medyamız ve öncülerimizle siyasileri harekete geçmeye çağırmalıyız; harekete geçmeleri için doğru, zamanlı ve meşru tepkiler oluşturmalıyız.
Ve ve Filistin, Kudüs, Gazze ve Aksa özgür olana kadar asıl ve merkezi gündemimiz olmalıdır.
…
İranlı Mahsa için sokağa çıkanlar, ‘kadın hakları’ diye ortalığı velveleye verenler, saçını kazıtanlar, hatta İran’a müdahaleye bile çağıran yazar, çizer, sanatçı, politikacı ve akademisyen kılıklılar Gazze’de katledilen binlerce kadın ve çocuk karşısında niçin sus pus oldunuz?
Niçin gıkınız çıkmıyor, neden üç maymunu oynuyorsunuz?
Yoksa siz sadece sizin gibi dünyevi, laik ve şehvet arzulu bir yaşamı yaşayan ve arzulayanları mı ‘insan’ olarak görüyorsunuz?
Hayır, siz sahibinizin sesi, fonlanan afilli filintalar olduğunuz için suskunsunuz!
Yazıklar olsun size, kalıbınıza ve tel tel riya dökülen yüzünüze!
…
Bir bulvara ismi verilmek istenince Şeyh Said üzerinden koparılan kıyametlere bakınca arka planda hazımsız, alışılmış ve kaşarlanmış İslam düşmanlığından başka bir şey görmüyorum.
Şeyh Said’in 58 yıllık yaşamı dost ve düşman şahitliğiyle bir Müslüman âlim, amil, öncü ve şehit yaşamıdır.