Empirist düşünürlerden biri olan j. Locke insan zihninin boş bir levhadan ibaret olduğunu söyler. Birçok şeyi sonradan öğrendiğimizi, bilgi sahibi olduğumuzu dile getirir. Mesela renkleri veya bazı kuralları sonradan öğreniriz.
Bu düşünceden yola çıkarak kanaatimce teolojik bir yaklaşımı sentezleyerek şöyle söyleyebilirim. İnancımız; insan fıtratı gereği tertemiz doğar sonradan kendini kirletir. Fakat başka inanç mensupları bunun antitezini dile getirerek insanın günahkâr doğduğunu, temizlenmesi gerektiğini savunur.
Bu iki yaklaşım biçiminden hareket edersek biri her şeyi toptancı bir zihniyetle her doğana bir günah yükleyerek bir tanımlama yapmaya çalışır. Her ne kadar kendi soyundan olanı temizleyip efendi olacağını düşünse de karşıyı hep kirli görür ve hep öyle algılar. Bugün farklı bir inanç mensubu bu tezi daha da ileriye taşıyarak doğan her çocuğunun statüsünü doğuştan belirleyip üstün ırk görür. Ve bu soydan geleni efendi, bu soydan gelmeyeni hep köle olarak görür.
Irklar üzerinden statü belirler, hedef belirler ve kendisinin dışında başkasına yaşam alanı tanımadığı gibi yaşamasını da istemez. Yaşadığı toprağı evi barkı elinden alıp kendisine en ufak itiraz edeni her türlü tehditle sindirmeye, korkutmaya çalışır. Suyu, ekmeği, ilacı ona çok görür. Hastası olsa bile bırakın hastaya yardım etmeyi onun bulunduğu hastaneyi havaya uçurur.
Bu ırkın geçmişte çok çile çekmesinden kaynaklı olsa gerek ki ‘’insan hangi ırktan hangi inançtan olursa olsun ona yardım etmek insanın ödevidir.’’ Diye izahlarda bulunulmuştur. Bu felsefeden hareket eden bu düşünce sahipleri gücü elinde bulundurduktan sonra çektiklerini unutup kendilerine kucak açan bu felsefeyi pratikte uygulayan insanlara orantısız güç kullanarak zulmetmeye başladı. Bu yapılanlardan sonra insanın aklına gelmiyor değil hani etik? Hani toplumsal fayda? Hani evrensel ahlak?
Demek ki amaca giden her yolu meşrulaştırma politikası. Bu mudur sizin bilgeliğiniz, bu mudur sizin aydınlığınız? Hedef gözetmeksizin öldürülen insanların ne suçu var; kundaktaki bebeklerin ne suçu var; o çaresiz yaşlıların, kadınların ne suçu var? Arkasından gelen medeniyet görmüşlerin desteği “dümdüz edin.” Bunlar insandır insan.
Sizin gibi düşünmeyenlere bakışınız bu kadardır. Ben şaşırmadım bir eğitimci olarak... Hep çifte standartlarına şahit olmuştum. Hiçbir zaman sizin samimiyetinize inanmamıştım. Bunu Aylan bebeklerde de gördük, şimdiki bebekler ölürken de gördük, görüyoruz. Maalesef insanlık olarak sınıfta kaldınız.
Bizlere siz örnek olamadınız, bize örnek olan zaten olmuştur. Onun felsefesinde kadınlara, çocuklara, yaşlılara iyi davranmak var. Onun sınıf şuurunda ırk ayrımı yok. Biri Farisi biri Habeşli biri tüccar biri köle ikisi aynı sofrada, aynı safta. Örneklik budur; efendilik budur. Takvayla, insana merhametle, köleyle aynı sofrada yemek yemekle efendilik olur.
Selam ve dua ile…