Seçim yaklaştıkça bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde
toplumun farklı anlayış, kabul ve yaklaşımları üzerinden bir sahiplenme veya
ötekileştirme üzerine bir siyasetin yapıldığını görüyoruz. Birkaç gün önce
Ahmet Davutoğlu’nun Alevilerle ilgili paylaştığı bir twit, Kemal Kılıçdaroğlu’nun
Adıyaman ziyaretinde yaşananlar, farklı illerde parti bürolarına saldırılar ve
afiş yırtmalar arka planlı bir algoritma çalışması olarak karşımıza çıkıyor.
İnsani ve meşru farklılıklar üzerinden toplumda
paylaşımcı ve yakınlaştırıcı etkileşim oluşturmak güzeldir. Bu farklılıklar
üzerinden siyasi rant sağlama ve çatışma ihtimali oluşturma amaçlı söylem ve
etkileşimler ise zararlıdır. Böyle bir yaklaşım kimden gelirse gelsin
zararlıdır, kabul edilemez. Yanlış ve batıl düşüncelerin topluma zorla empoze
edilmesi ve fitne/fesat oluşturabilecek bir şekilde propaganda malzemesine
dönüştürülmesi insani, İslami ve ahlaki olmadığı gibi doğru düşüncelerin dahi
bu şekilde propaganda malzemesine dönüştürülmesi kabul edilebilir değildir.
İnsanların fıtri bazı özellikleri ve düşünsel kabulleri
ilk insandan bu yana farklılıklar üzerine ilerlemiştir. İnsanların erkek kadın,
beyaz siyah, sağlıklı hastalıklı olması, ayrı dillerde konuşuyor olması onun
yaratılışı ile ilgili bir farktır. Bu bir övünç noktası olmadığı gibi bir inkâr
ve ötekileştirme gerekçesi de değildir. Sadece insanlık bahçesinin farklı
insani tonlarıdır.
İnsanın inanması veya inkâr etmesi, şu veya bu dine
inanması, bu veya diğer ideolojiyi kabul etmesi, A veya B mezhebi üzerinden
amel etmesi onun iradesi ve seçme hürriyeti ile ilgili bir özelliğidir.
İstediği düşünceye inanma, onu doğru yanlış, dar geniş sınırlarıyla kabul etme,
gönlüyle onu içselleştirme, aklıyla tasdik etme ve bir yaşam şekline dönüştürme
hak ve hürriyetine sahip olan insanı diğer bir din, inanç, ideoloji, gelenek ve
mezhep üzerinden vurmak da neyi nesi oluyor?
âlemde herkesin söyleyeceği bir söz vardır, kabul
ettiği bir düşünce vardır ve inanç edindiği bir akide sistemi vardır. Herkes,
sözünü söyleme, düşüncesini anlatma hakkına sahiptir. Ama hiç kimsenin sözü ve
düşüncesi üzerinden bir dayatma, ayrıştırma, ötekileştirme, kutuplaştırma ve
çatışma ortamı oluşturma hakkı yoktur. Başkasının artıları ve eksileri,
doğruları ve yanlışları üzerinden taraftar toplamak veya hasımlar oluşturmak
kimsenin harcı olmamalıdır. Kimin söyleyecek bir sözü, topluma dair bir
projesi, yönetimle ilgili planları varsa onları anlatsın, insanlara onları
sunsun. Eğer, muhatapların zihinsel kodlarında bir algılama problemi yoksa,
kişiler de bir hastalık hali mevcut değilse ve kişiler cahilce bir saplantı
içinde değillerse herkes sözden ve anlatılmak istenenden neyin ne olduğunu
anlar. Bırakın insanlar algıya kurban edilmeksizin, manipüle edilmeden,
‘Aslında ben şunu demek istiyorum veya diğeri şunu demek istiyor.’ yorumlarına
maruz bırakılmadan doğruyu yanlışı, faydayı zararı ve haklıyı haksızı kendileri
ayırt etsinler. Gönülleri ve kabulleri kimden yana ise bu net bir ifade ve
şeffaf bir propagandanın akabinde olsun! Şairin dediği gibi her kim olursan ol,
ne niyetle söylüyorsan söyle ‘Söz bilirsen söyle senden ibret alsınlar, söz
bilmezsen sükût eyle seni insan sansınlar.’
Tarihin şahitliği önünde milyonların kanına ve vebaline
girme mesabesinde olan ayrılıkları kaşıma, onlar üzerinden yeni bir çatışma
histerisi oluşturma kimsenin haddi olmamalıdır ve olamaz. Lütfen fikirlerini
kabul üzerine değil de taassup ve fanatizm üzerine inşa eden bazı ahmakları
hesap ederek akla karpuz kabuğu getirmeyin!
Bu memlekete fitne ateşi düşüren de, o ateşe düşen de
yaşın ve kurunun yandığı gibi yanar. Bunu böyle bilmek lazım.
Rabbim, bizleri her türlü cahilce yaklaşımlardan ve içimizdeki
sefihlerden muhafaza eylesin!