Advert
as

EYNEL MEFER? (KAÇIŞ NEREYE?)

  • YUSUF ARİFOĞLU
  • 2023-02-09 12:46:51
  • 809 Görüntülenme
  • 06 Şubat 2023 Pazartesi sabahı…

    Henüz sabah namazından bir saat öncesi…

    Hepimiz en tatlı yerindeyken uykunun

    Bir anda uyandık kadın erkek, yaşlı genç…

    Haydi, gel de uyanmaya varsa takatin…

    10 ülkeyi ve ülkemizde onlarca şehir…

    7,9 şiddetinde bir sarsıntı…

    Sadece evleri, bedenleri sarsan, sallayan bir deprem değildi;

    Yürekleri, vicdanları sarsan, dillere tövbe ve gözlere yaş olarak akan bir sarsma…

    Kanaatimce kıyametin küçük bir senaryosu olan bir zelzele, bir musibet…

    Sınandık, sınanıyoruz, sınanacağız ve hayatın reel yönü bu…

    Sınandık; çünkü Yüce Rabbimiz buyurur Kur’an’ında:

    “Sizi korku, açlık, mal, can, ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz.

    (Bu sınamalardan ötürü) sabredenleri müjdele!” 

    Gecenin karanlığı, karın beyazlığı ve soğuğun şiddetinin birleştiği bir dem…

    Yeni bir sınanma, yeni bir silkme

    Yürekleri saran korku, ağızlara kadar sirayet eden endişe…

    Ve saniye hızıyla art arda gelen yıkım, yaralı ve ölüm haberleri…

    Bu satırlarla acıları anlatamıyoruz ki…

    Beraberce yaşadığımız acı, sarsıntı ve imtihanı cümlelerle görünür kılmaya çalışmak bizimkisi…

    Feryatlar, ağıtlar, mahzun bakışlar, koşuşturmalar…

    Ölümün sıcaklığı, enkazlar ve ulaşılmayan nice yerleşim yeri/insanlar…

    Felaketin muhtemel faturası gözler önünde…

    Felaket dediğimiz tellal, cahil ve asi bir ağızla söylenen değil elbet.

    Bir imtihan ve bir ayet/nişane olarak başımıza gelen musibettir kastettiğimiz.

    “Fay sahibi Arz'a and olsun!” ( Tarık Süresi: 12)

    “Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,

    Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,

    Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman.

    O gün yer, bütün haberlerini anlatır.

    Çünkü Rabbin ona vahy etmiştir..” (Zilzal: 1-5)

    Deprem, bir sebep olarak aldıklarını aldı.

    Hayatta kalan bizler için zikrettiğimiz ayetleri bir daha, bir daha okuyalım.

    Ve düşünelim: Her sarsıntı gönlümüzü Allah’a daha bir yöneltmeli değil mi?

    Her fay kırılışı, her artçı sarsıntı ve gelen her yürek dağlayıcı haber

    Kalbimizi katılaştıran öfke, kin, merhametsizlik

    Ve günahları yumuşatıp temizlemeli değil mi?

    İbadet, kulluk ve kardeşlik gibi güzellikleri ıskalayıp

    Dudak büken ve küçümseyen tavırlar…

    Her yeni olay ve gelişmede ırk, mezhep ve nefsine pay çıkaranlar…

    Bir avuç menfaat ve birkaç cümlelik ideoloji uğruna arsızlaşıp şeytanlaşanlar…

    Ama en ufak bir sallantıyla dimdik ayağa kalkıp can havliyle sokağa dökülenler…

    Nedamet zelzelesiyle kulluk secdesine kapanmalı değil misiniz?

    “Bir musibet bin nasihate değer.” Derler.

    Gelen bu büyük ve ağır musibet sağlam bir muhasebe için yeterli değilse…

    “Eynel Mefer/ Kaçış nereye?” …