“Biz Kur’an’ı müminlere şifa ve rahmet olarak
indiririz. Ama o, zalimlerin ise sadece ziyanını artırır.” (İsra,17/82)
“De ki:
‘Ey Ehl-i kitap! Siz Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni
(Kur’an’ı) doğru dürüst uygulamadıkça tuttuğunuz yol yol değildir.’ Rabbinden
sana indirilen, onlardan birçoğunun azgınlığını ve inkârcılığını kuşkusuz
arttıracaktır. Kâfirler topluluğu yüzünden üzülme!” (Maide: 68. Ayet)
Bu iki
ayet bizi şu iki sonuca götürür: Yüce kitabımız ve hayat rehberimiz iman edeni
temizler, onun imanını artırır. Kâfiri küfrün bataklığına atar ve onun küfrünü,
kinini artırır.
Peki, aynı
şey aynı anda nasıl iki şeye sebep olur?
Kur'an bir
yağmur gibidir. Berekettir, tarlasını ve ekinini ekeni sevindirir; ama kalbi
kafası çöl gibi verimsiz kalmış kimselerin topraklarını sel ile alır götürür.
Cennet gibi verimli bir çimenlik bir tarla oluşturmak emek ister. Mümin,
Kur’an’a bu bakışla bakar. Çöl oluşturmak için ağaçları kesmek yeterlidir. O
yüzden iman ağaç dikmek gibidir, küfür ise ağaç kesmektir. İmanla küfür zıt
kuvvetlerdir. Biri tamir eder, ihya eder, hayat verir ve nurlandırır; diğeri
ise keser, yakar, yıkar, işgal eder ve tahrip eder. İşte bu Kur'an-ı Kerim,
tahrip edeni boğar.
Bu iki
ayet bize şu dersi de verir:
Bilumum
kâfir, fasık, facir ve zalimlerin Kur’an’a düşmanlığının ana sebebi Kur’an’ın
onların şeytani karanlıklarını nurlandırma çabasıdır. Ama onlar, bu karanlıklar
içinde nice zulüm, haram, günah ve ahlaksızlığı işlerler. Kur’an, onları
deşifre ettiği için, nefsi ve şehevi arzularına dayalı hayatlarını tehdit
ettiği için onlar;
Kur’an-ı
Kerim’i sevmezler.
Kur’an’a
karşı hasutturlar, öfkelidirler.
Kur’an’ın
ilahi gücü ve cazibesi karşısında acizdirler ve kinlerini her şekilde kusmak
isterler.
Daha önce
Salman Rüştü, Danimarka, Hollanda ve yerli beslemeler Kur’an’a karşı
saygısızlıkları ve alçakça cüretkârlıkları ne amaçla yapıldıysa birkaç gün önce
İsveç'te Kur’an’a yönelik yapılan çirkin saldırı da aynı amaçladır:
Kur’an’ın
nurunu söndürmek…
Heyhat,
onlar Kur’an’ın nurunu üflemekle, kızmakla, hakaret etmekle, saygısızlığı
tırmandırmakla söndüremezler. Malumunuz
adı anılmaya bile değmez bir alçak, insan müsveddesi bir ırkçı İsveç
hükümetinin de desteğiyle Türkiye Büyük Elçiliği'nin önünde Kur'an-ı Kerim'i
yakma girişiminde bulundu. Bu olay, kişisel bir hadsizlik ve ifade özgürlüğü
olarak geçiştirilemez. Bu olay, Batı’nın İslam’a ve Kur’an-ı Kerim’e topyekûn
düşmanlığının sadece somut bir örneğidir. Gerçekleşen olayı şiddetle kınıyor ve
lanetliyoruz. Ve benzer düşmanlıklar karşısında göğsümüzle İslam’a, Kur’an’a,
Resulullah’a ve kutsallarımıza siper olduğumuzu ilan ediyoruz. Tabi bu
gösteriye İsveç hükümetinin gerekli resmi izinleri vermiş olması da ayrıca
büyük bir skandaldır. Böyle haddi aşan, kelimelerle ifade edilemeyecek bir
gösteri, bir eylem ve bir devlet suçu işleniyor ve buna da İsveç devleti
müsaade ediyor.
Biz de
Kur’an-ı Kerim’i yakma girişiminde bulunan hadsize, İsveç hükümetine ve onlara
çanak tutan tüm Batılı emperyalistlere sesleniyoruz:
Bu çabanız
boşunadır. Hz. Âdem’den bu yana Allah’a ve dinine düşmanlık yapanlara dünyada
bir rüsvaylık düştü, ahirette de azap onları kuşatacaktır. Siz de bu kötü
sonuçtan kurtulamayacak ve kaçamayacaksınız.
Size karşı
en büyük tepki ve sahiplenme olarak seleflerimizin yaptığı gibi Kur’an’ı
okuyacak, öğretecek, anlayacak, koruyacak ve hayatımızın her alanında ahkâmını
hayata geçireceğiz inşallah!