Ey dinsiz, kâfir, inkârcı, laik, modernist, ırkçı,
cinsiyetsizlik tutkunu, ahlaka hazımsız, yalaka tip, Batı ve sol kompleksli
kişi veya kişiler, eril veya dişiler!
Artık adınız her neyse?
Kendini bunlardan hangisinden kabul ediyorsan sana, size
sesleniyorum!
Dilinizi, elinizi, kaleminizi ve sosyal paylaşımlarınızı
dinim İslam'ın, mukaddes değerlerimin; STK ve camialarımızın, âlim, seyda,
yazar ve çizerlerimizin; sarık, çarşaf ve namazımızın üzerinden çekin!
Eceliniz gelmişse gelip Cami duvarına i…meyin, gidin
tasından tarağından yaladığınız Batı’nın bilmem ne duvarlarına i…yin!
Her havlamanıza kemik atmamızı bekliyorsanız
yanılıyorsunuz; çünkü bizim abdestimizden şüphemiz yok! Davamızın hak
olduğundan yana bir kuşkumuz yok, doğru yolun ve huzuru getiren şifrelerin
hidayet ve istikamet olduğundan yana bir kaygımız yok!
Siz kendinizi akıllı sanıyorsunuz ya aslında aklı
olmayan; ama içgüdüsüyle üzerine düşeni layıkıyla ve eksiksiz yapan hayvanlar
sizden daha şereflidir. Bunu ben demiyorum. Âlemlerin Rabbi sizi ve sizin gibi
mide ve uçkur düşkünlerini, hakka tahammülsüzleri böyle tanımlıyor. Yüreğiniz
yetiyorsa ayeti iyice okuyun, bakın nasıl da sizi tarif ediyor, anlatıyor,
betimliyor:
“Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu
cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar;
gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla
işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl
gafiller onlardır.” (Araf Süresi, 179. Ayet meali)
İnanırsınız inanmazsınız, bizim gönül verdiğimiz
doğruları kabul edersiniz etmezsiniz, yaşadığımız hayat tarzına razı olursunuz
olmazsınız siz bilirsiniz. Ama Allah’ın arzında bizim gibi birer kulu olarak
O’nun verdiği nimetlerden şükürsüz ve nankörce istifade ettiğiniz halde, O’nun
havasını soluyup suyundan kana kana içtiğiniz halde size karışan olmuyor. Hatta
Âlemlerin Rabbi, bu tarzınızı ve kabulünüzü bir tercih olarak kabul ediyor,
bunca isyanınıza ve ahlaksızlığınıza rağmen hesabınızı ahirete saklıyor. Biz de ‘Bizim dinimiz bize, sizin dininiz
size’ düsturu gereği tercih ve kabullerinize ilişmiyoruz.
Gel gör ki, tercih olarak kabul ettiğiniz o şeytani hayat
ve nefsi yaşam üzerinden dine ve dindarlara temellük etmek istiyorsunuz. İçinde
bulunduğunuz ahlaksızlık çukuruna ve isyan dairesine herkesi çekmek
istiyorsunuz. Paçalarınıza kadar vıcık vıcık akan günahlara ve haramlara masum,
mümin insanları da dâhil etmek istiyorsunuz. Dini ve dindar insanları
itibarsızlaştırmayı bir yöntem olarak kullanmanızı hoş görmemizi istiyorsunuz.
Allah’ın size verdiği güç ve imkânı, çığırtkanlık ve yandaş toplam
becerisini(!) nesli ve ekini(kültürü) yok etmek için harcamak istiyorsunuz.
Kısaca, akıl babalarınız Siyonistler gibi bir avuç arzu ve menfaatiniz için
dünyayı ateşe vermek istiyorsunuz.
İşte, bu olmaz. Son nefesimize kadar buna müsaade
etmeyeceğiz. Fıtratı ahlak üzere kodlanan neslimizi ve insanımızı sizin
ahlaksızlık projelerinizle dönüştürmenize fırsat vermeyeceğiz.
Küçük bahanelerle kaos çıkarmayı, bizleri birbirimize
düşürmeyi unutun, bir an dahi aklınızdan geçirmeyin! Ahlaksızlık heyulası,
ayyaş bağırtıları arasından salavat tahammülsüzlüğünüz, tekbir seslerinden
ürkmeniz, karma eğitimi sadece şehvet için arzuladığınız, okunan ayetler bile
yasal engel getirme isteğiniz gibi nice vukuatınız kininizi, kim olduğunuzu çok
güzel izah ediyor.
Tüm bunlar karşısında biz ne mi yapacağız?
Her şeye rağmen, tüm azgınlık ve saldırılarınız karşısında hikmetle hareket etmeyi, akl-ı selimle davranmayı, nezaket dilini kullanmayı, tebliği sürdürmeyi, kardeşlerimizi korumayı ve size yem etmemeyi, haksızlık karşısında susmamayı ve direnmeyi, canımız ve malımız pahasına dinimizi, Peygamberimizi ve değerlerimizi korumayı ihmal etmeyeceğiz ve son nefese kadar sürdüreceğiz.