Sövgü ve hakaret yeryüzünün en rezil ve iğrenç
işlerindendir. Aciz, rezil, güvensiz, yalaka kişiler sövgü ve hakarete sarılır.
Yüce Allah, kendisine şirk koşulmasını en büyük ve affedilmeyen bir günah
saydığı halde şirkin ve küfrün ilahlarına ve önderlerine küfretmekten men
ediyor. Küfürden ziyade zulme ve haksızlığa uğrayan insanlara verilmiş bir
ruhsat dışında sözün kötü söylenilmesini dahi men ediyor. Oysa birçok İslam
düşmanı, batıl ehli ve küfre karşı yalaka tipler, inancımıza, kutsallarımıza ve
peygamberimize söver, hakaret ederler; ama bunu fikir özgürlüğü adı altında
savunmaya, meşrulaştırmaya çalışırlar. İnanca, kutsala, vahye ve peygambere
sövgü ve hakaret fikir özgürlüğü değil, bir çeşit azgınlıktır, alçaklık ve
aşağılık kompleksidir. Malcolm X’in dediği gibi “İslâm'a sövmekten başka fikri
olmayanlar; fikrin değil, İslâm’a sövmenin özgürlüğünü istiyorlar.”
Tarihin değişik zaman ve zeminlerinde olduğu gibi günümüzde
de farklı aralıklarla İslam inancına ve Müslümanların kutsallarına dönük sövgü,
hakaret ve alay içerikli saldırılara şahitlik etmekteyiz. Bu, Batı dünyasının
ve emperyalist aklın kültürel kılıfla ve düşünce özgürlüğü algısıyla hakaret
kalıbına ustalıkla yerleştirdiği bir şeytanlıktır. Kur’an, İslam ve Peygambere
hakaret etmek ve İslam’ın ilkelerine ve Müslüman âlim/öncülere sövmek bu konuda
öne çıkan saldırganlıklardır. Kab bin Eşref’le başlayan, Salman Ruşdi ile
seviyesizleşen, Charlie Hebdo ile genelleşen ve Uğur(suz) Kutay’la yerelleşen
bu hakaretler daha çok kitap, gazete, dergi, film, konuşma ve karikatür gibi
vasıtalar üzerinden yapılmaktadır. Bu şeytan tüylü rezil tipler ellerinde
bulundurdukları güçlü ve etkileyici medya sistemi ile İslam ve Müslümanlar
aleyhine örgütlü ve her yönlü bir saldırı yapmaktalar ve yapmaktan vazgeçmeyecekler.
Batı, her türlü imkân, kültürel aktivite ve sosyal medya
ağları üzerinden Müslümanı terörist ve terörist yetiştiren, şiddet yanlısı ve
özgürlük düşmanı olarak tanıtmaya çalışırken İslam’ı da akla aykırı ve çağın
gerisinde bir din olarak tanıtmaya çalışmaktadır. Batı, bu şeytani refleksle ve
bu haksız ithamlarla alçak, rezil ve esfel hedeflerine ulaşmak istemektedir.
Oysaki realite tam tersidir. Sövgü, hakaret, işgal, sindirme, karalama,
hazımsızlık ve ahlaksızlık Batı’nın yapısı ve emperyal karakteriyle bire bir
örtüşmektedir. Ortada bir terörist, utanmaz arlanmaz varsa Batı ve Batı’yı
kıble edinmiş kişi ve kaçınılması gereken yerli taklitleridir.
Batı ve Batı’yı kıble edinen bilumum seviyesiz kişi ve
yayınların din, peygamber ve kutsala hakaret etmesinin arkasında şu gerekçeler
saklıdır:
Batıda İslam’ın yayılmasını engellemek için onun gerçek dışı
bir portresini sunmak ve İslami fobi oluşturmak,
Müslümanlar arasında ihtilaf ve tefrika icat etmek,
Müslümanlara İslam’ın gerçek dışı bir portresini sunmak,
Kirli emellerine ulaşma doğrultusunda İslam’ı, Kur’an’ı ve
peygamberi büyük ve asıl engel gösterme işgüzarlığı,
Müslüman ve Müslüman olmayan herkes bilmelidir ki; sövgü ve
hakaret insani bir eylem değildir. Hele hele Allah’a, Peygambere ve kutsallara
sövgü, hakaret ve alay hem dünyada hem ahirette özel ve şiddetli ceza
gerektiren bir cürüm ve seviyesizliktir. Allah, Kur’an ve Peygambere dönük her
türlü sövgü, hakaret ve alay ilgili kişi veya kişinin küfrünü ortaya çıkaran
bir fiildir.
Her Müslüman, bu tür saldırılar karşısında can ve malından
evla bildiği dini, peygamberi ve kutsalları için bir savunma hattı
oluşturmalıdır. Düşman karşısında ilmi ve ameli olarak donanımlı olmalı, hiçbir
Müslüman kardeşinin aleyhine yol tutmamalı, İslam’a ait olmayan ama İslami gibi
gösterilen, bilinen ve uygulanan her türlü bireysel ve toplumsal hurafeden yüz
çevirmeli, sahih İslam’ı esas alarak İslam düşmanlarına karşı hikmetle mücadele
etmelidir.
Müslüman bilmelidir ki Batı ve Batı’yı kıble edinenler İslam’ı gerektiği gibi asla Müslümanlara tanıtamayacaklar ve tanıtmak istemeyecekler. Hatta bunun önüne geçmek için her yolu meşru bilecekler. Bu sebeple Müslümanlar, kendilerini çok yönlü ve değişik vesilelerle mücehhez kılmalı, kültürel ve medya eksenli kendini geliştirmelidirler. Müslümanlar ve dünyadaki diğer halklar doğru bilgiye ulaşınca, doğru bir şeklide bilinçlenince bu gibi hakaretler bitmeyecek ama İslam ve İslam toplumuna bir zarar veremeyecek, aksine düşmanların ve hakarette bulunanların yenilmesine vesile olacaktır.