Advert
as

Huzurunu Kaybeden Genç Adamın Hikâyesi

  • Abdulkadir ARUTAY
  • 2022-03-21 13:16:26
  • 1915 Görüntülenme

  • Genç adam köyde yaşadığı maddi sıkıntılardan dolayı eşi ve iki çocuğuyla birlikte ceketini alarak köyünden çıkar. Uzun bir yolculuktan sonra mersinde üstü sac olan bir barınağa yerleşir. Kendine inşaatlarda çalışabileceği bir iş bulur, evine çoluk çocuğuna ekmek getirmeye başlar. İşlerin iyi gittiğini görünce kardeşini de yanına çağırarak birlikte çalışmaya başlarlar. Tek odalı barınağı bir perde ile ikiye ayırarak mahremlik sınırlarını belirler. Gün geçtikçe daha fazla eve para getirmeye başlarlar. Alın teriyle kazandıkları o paranın bereketi için rablerine şükrederler. Para mı huzur getirdi yoksa huzur mu parayı hatta alın teri mi bereketi getirdi bilinmez ama evde bir muhabbet, bir sevinç… işten yorgun eve geldikten sonra çocukların sevinçle babalarını karşılamaları, sırtına atlamaları hatta yere uzanan babasının sırtına çıkmaları, gülüşmeler… Babasının önceden hazırlamış olduğu topitop şekerler… Nefis mütevazılı yemeklerden sonra içilen çaylarla birlikte demlenen muhabbetler… Hâsılı padişahların bile imreneceği bir mutluluk o haneye hâkim olur. 
    Günler böyle mutlu ve bereketli devam ederken genç adam ile kardeşi iki katlı geniş ve ferah bir ev alırlar. Kısa zaman sonra oraya yerleşirler. Ama gel gör ki o evin alınmasıyla birlikte hayatı birden değişiverir. Önce huzur kaçar o evden. Sonra bereket… Artık ay sonunu getirememeye başlar. hem dostu hem sırdaşı olan kardeşiyle arasına kara kediler girer. Öyle ki kavga edip küsecek kadar arası bozulur. Daha önce mutlu, güler yüzlü olan eşiyle her gün gürültü kavga… Hayatı öyle ani ve beklemedik değişir ki ne yapacağını bilmeden şaşıp kalır. Kendini öyle çaresiz ve kimsesiz hisseder ki ölümü bile düşünür. Yağmur yağdığı zaman çatılardan damlayan yağmur sularından kovalar dolan o küçücük evdeki büyük huzura öyle bir özlem duyar ki… tek başına gece yürüdüğü mezar yolunda hep o mutlu günler gözünde canlanmaya başlar… Uzun uzun dalmaya, derin derin düşünmeye başlar.
    Iskaladığı, yanlış yaptığı bir şeyler olmalıydı. Yoksa neden ki… Neden daha büyük ve ferah bir evde oturmasına rağmen daha mutlu olamıyor? Oysa “geniş bir evde, kendi evimde oturursam daha mutlu olurum” diye düşünmüştü. Buna o kadar inanmıştı ki… “Ama neden? Neden?” diye iç geçirerek büyük bir çıkmazın içine düşer. 
    İşleri yolunda gittikten sonra uzun zamandır uğramadığı mahallenin camisine uğramayı düşünür. Namazdan sonra hocaya bir sorununu anlatması için müsaade ister. Cami hocası büyük bir dikkatle kendisini dinlemeye başlar. Hoca, çaresiz kalan genç adamın konuşmasını pür dikkatle dinledikten sonra ona şu soruyu sorar. 
    -Siz o evi ne ile aldınız? Adam bu soruya anlam veremez ama cevaplar.
    -Kardeşimle birlikte kıyıda köşede biriktirmiş olduğumuz bir miktar paramız vardı, gerisini de bankadan alarak evi aldık” der.
    -Yani o evi faiz parayla mı aldınız? Genç adam “evet”, der. Hoca;
    -Senin sorunun sebebi bellidir, genç kardeşim. Sen o haram parayla ev alarak Allah ve resulünü karşına almışsın da sonra huzur mu arıyorsun. Hemen tövbe et,  o faizden kurtulmanın yolunu ara, gerekirse o evi sat! Mutluluk ve tekrar huzur istiyorsan gerekirse git yine o barakada kal ama haram parayı hanene sokma!
    Adam hemen oracıkta tövbe edip hocanın dediğini yapar. Ondan sonra daha huzurlu ve bereketli bir hayat yaşamaya başlar. Böylece huzurun ve mutluluğun çok parada, konforlu yaşamda, lüks bir hayatta olmadığını acı bir tecrübeyle anlar. 
    Bu hikâyesini anlatan genç adamın bizden isteği, evinde ve hayatında huzur ve mutluluk arayıp da bulamayan insanların meseleye bir de bu açıdan bakmasıdır. Selam ve dua ile…