Advert
as

HAKARETE KARŞI KINAMAKLA MI YETİNECEĞİZ!

  • Abdullah BİLDİK
  • 2022-01-20 07:28:13
  • 1270 Görüntülenme
  • İslam’ın çıkış zamanında en azılıların canları pahasına verdikleri mücadele ile engelleyemedikleri İslamı ve söndüremedikleri İslam’ın nuruna birileri dil uzatmaya cüret ediyor. 
    Cüretkarlıklarının iki nedeni var. Birincisi cehaletleri, ikincisi ise bizlerin hala kırk kişilik kocaman bir topluluk olamamamız... 
    Kendi zihniyetine göre çocukların giyim kuşamlarını çağdaş, İslami hassasiyeti olanların çocuklarının giyim kuşamını gericilik,
    İslam dışı toplumların çocuklarını istedikleri gibi yetiştirmek özgürlük, İslami hassasiyetler ile yetiştirilmek istenen çocukların ailelerini gerici ve ortaçağ zihniyeti olarak görüyorlar. 
    Hadi Ordan!
    Kendileri inandıkları değerler üzerine yaşamayı hak ve özgürlük olarak görürken onların dışında kalanları ise yobaz ve ortaçağ zihniyeti olarak görürler. 
    Minik yavruların büste veya fotoğrafa secde etmesinde sakınca görmeyen zihniyet, çocukların Mekkenin Fethi etkinliğine katılmasını ötekileştiriyor. 
    Onların bu tepkileri sadece kirli zihniyetin değil aynı zamanda bir korkunun ürünüdür. Ancak o korku bizlerden değil İslami yaşantı üzerine yetişecek çocuklardandır. 
    * * * *
    Cehalet, bilgi eksinliği değil akıl yoksunluğudur. 
    Tevrat’la yükümlü tutulup da onun hakkını vermeyenlerin durumu, Kur’an-ı Kerim’de (Cuma-5) koca koca kitaplar taşıyan merkebin durumuna benzetilir.
    Ebu Cehil olarak bilinen kişi; bilgili, devlet adamı ve aynı zamanda ticaret uzmanı (deyim yerinde ise) dönemin ekonomistiydi. Ancak bu söz tam da ona yakışır: “Tahsil insanın cehlini alsa da, hamurunda varsa eşeklik; baki kalır”
    Ebu Cehil’in bile engelleyemediği İslam’a karşı olup İslam’a sövmenin hürriyetini kendinde bulanlara cevabı; "Deden bile söndüremedi İslam’ın nurunu, Sen mi söndüreceksin Ey Ebu Cehilin torunu?"diye Üstad Necip Fazıl vermiş. 
    * * * *
    Ortaçağ zihniyeti; İşkence altında olan bir köleyi (Bilal-i Habeşi) satın alıp azat etmek değil, bu köleye kendi inancında olmadığı için işkence yapan zihniyettir.
    Ortaçağ zihniyeti; Kız çocukların diri diri toprağa gömülmekten kurtaran zihniyet değil, kız çocuklarını diri diri gömen zihniyettir. 
    Ortaçağ zihniyeti; putperestliği yok sayıp kula kulluğu red eden zihniyet değil, kendine bile faydası olmayan puta tapıcılığı ve bunların arkasına sığınıp kula kulluğu reva gören zihniyettir. 
    Acaba kim ortaçağ zihniyetindendir!
    * * * *
    Ebu Cehil bile Hz. Muhammed’in (sav) emin oluşuna bir laf edemezken biri, haddini aşarak; “Bizim yalancı muhammede ve onun uydurduğu tanrıya ihtiyacımız yok” diyor. Kendisine vücut gibi bir nimeti ve rızık gibi bir imkanı verenden habersiz olana söylenecek tek söz; ‘ölüm var ölüm, ölün de görün.’ olur ancak onlar ölmeden bu gerçeğin de farkına varamazlar. 
    * * * *
    Hz. Adem ile Hz. Havva’ya ‘cahil’ isnadında bulunup bir minik serçe kadar bile hakikatten habersiz biri de çıkmış bu iftira ve hakaretine sanat diyor.Bunlar hürriyeti, başkasına hakaret zannediyorlar. MalcolmX bu zihniyete; “İslâm'a sövmekten başka fikri olmayanlar, fikrin değil İslâm’a sövmenin hürriyetini istiyor!”sözleri ile cevap vermiş. 
    * * * *
    Bir ilahiyatçı Hz. Meryeme iftira atar, başka ilahiyatçı çıkıp şarkıcıyı haklı göstermeye çalışır, sanatçılardan bazıları hakaret sözlerini meşrulaştırıp destekler. Bu kadarı da yetmez gibi “Irak’a ilk bomba düştüğünde 8,5 milyar dolar hesaba geçecek” ifadelerini kullanan ve o dönemde haberi yalanlamayıp şimdi sorulduğunda kendi ifadeleri olmadığını söyleyen siyasetçi de çıkıp “Türkiye ancak fikir ve ifade özgürlüğü zemininde yükselebilir.” deyip hakareti özgürlük olarak niteleyip destekliyor. 
    Hakaretin eleştiri olmadığını ve iftiranın da ifade özgürlüğü olmadığını bunlara anlatmak atomu parçalamaktan daha zordur. Emellerine ulaşmak için iftira ve hakaretlerinde ‘İfade Özgürlüğü’ne sığınanlar ancak acizlerdir. 
    * * * *
    “Hristiyanların Meryem oğlu İsa’ya yaptıkları gibi beni batıl ve aşırı surette methettikleri şekilde övmeyin! Ben ancak Allah’ın kuluyum. Bana ‘Allah’ın kulu ve Rasûlü.’ deyin!”(Buhari, Enbiya, 48; Müsned, 1/23; 4/25)gerçeği varken kendi liderlerini övmekte aşırıya gidip Hz. Muhammed’den (sav) sonra peygamber gelseydi kendi lideri olurdu cehline gidecek kişilerden tutun da Allah’a, Allah’ın kelamına, Resülüne ve Resülün Sünneti ile İslam dini ve İslami yaşam tarzı edinen şahsiyetlere hakaret edenlerin bu cüretkarlıkları, kendilerini anlatacak bilgi ve birikimden yoksun olduklarının kanıtıdır.
    * * * *
    Bizler nice az toplulukların çok topluluğu yendiğini bilen ve buna inananlar olarak o haklı azınlığın samimiyetinden uzak kaldığımız için,
    Bir kişi ile başlayıp kırk kişi olduğunda meydanlara çıkan kırk kişilik bir cesareti milyonlar kendinde bulmadığı için,
    “Kör dünyanın göbeğine, Kuşların göz bebeğine, Yola, ağaca, pınara; Esen yele, yağan kara; Yağmur yüklü bulutlara; Bebeklerin avucuna, Minarelerin ucuna; Hak yol İslâm yazacağız.” gibi şiirleri ve marşları aşk ve heyecanla okuyup ancak Hak Yol olan İslamı hakkıyla yaşamadığımız için,
    Bugün birileri cüret eder oldu tüm değerlere hakaret etmeye...
    Allah’u Teala, Hz. Muhammed’e (sav) “Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar! Sadece rabbinin büyüklüğünü dile getir. Elbiseni tertemiz tut. Her türlü pislikten uzak dur.”(Müddessir/1-5) diye emretmişken bizler kuma gömülü olan başımızın üstündeki örtüyü atıp ayağa kalkmaz ve uyarıda bulunmayı bir görev bilip hertürlü pislikten uzak durmayıp kınamayı yeterli görürsek o zaman İslam’a ve değerlerine saldırıların da olacağını bilmemiz gerekir. 
    Bu karanlık zihinlere küfür edeceğimize kalkıp İslam nurunun sönmediğini haykırmak lazım.  
    Bu da kınamakla değil; ilim, takva, feraset, cesaret, samimiyet ile kuşanıp İslamı yaşamak ve hakikatı anlatmak ile olur.