Toplumdaki sorunların temeline indiğimizde en büyük problemi,
sağlıksız düşünce ve sağlıksız davranış olarak yorumlamak mümkündür. Sağlıksız
düşünceden kasıt, meydana gelebilecek olayları ciddiye almama, bu anlamda
sentez yapmayarak öngörü eksikliği ya da yaşananları zaman ve mekân
farklılığını düşünmeden bir genelleme yaparak meselelere düz mantık şeklinde
bakmak.
Konuyu biraz daha açarsak dünyanın hep boş olduğunu söylemek
ya da değerli insanların hayatını sürekli gündem yaparak başka değerler
üzerinden kendine değer katma arzusu. Yapmamız gerekenleri yapmayıp başkasını
hep örneklemek hem acizliğin hem de samimiyetsizliğin bir işaretidir.
Hz. Ebubekir’in, Hz. Osman’ın fedakârlığından bahsedip
kardeşine bir çay ikram etmeme, Hz. Ömer’in hayatından bahsedip adaletle
yönetmeme, Hz. Ali’nin ilminden bahsedip yılda on tane kitap okumamak
samimiyetsizlik değil de nedir? Konuyu biraz daha güncellersek işimize
geldiğinde bireysel düşünüp toplumsallığı arzu etmek işimize gelmediğinde de
toplumsallığı arzulayıp bireyselliği ön plana çıkarmak başlıca örneklerdir.
Düşünsel olarak her Müslüman’ın bir Hira’sından bahsedip
Aydar yaylalarında günlerce kalmak Munzur’da günlerce tatili öncelemek bir
çelişki değil mi?
Hira’sından bahsettiğimiz Kainatın Efendisi, en güzel örnek.
Bakınız nasıl davranmış. İnsanlarla her şeyini paylaşırdı, güler yüzlüydü,
merhametliydi. Komşusu aç iken tok gezmezdi. Birinin ayağına diken battı mı
ağrıyı kendisinde hissederdi. Dürüst ve doğru sözlüydü, asla yalan söylemezdi;
eminliğiyle ön plana çıkardı, ailesine iyi davranır, “öf” bile demezdi.
Güvenilirdi, emanete asla ihanet etmezdi. Çok sabırlıydı, pes etmez ve
gevşemezdi. Hiçbir zorbalığa boyun eğmez her haliyle Yaratan’ına güvenir O’na
dayanırdı.
Bizlerin her şeyin farkında olup ameli olarak bu kadar farkı
sergilememiz de büyük bir çelişki. Bari insan elinden geleni yapmaya çalışıp,
kendi değer ve inançlarını hissettirse... Bugün kentte gezen insanlar tarif
edilirken kılık kıyafetinden, geleneğinden her neyse bir şekilde rahat
tanımlanırken bugün Müslüman’ı rahat tanımlayamıyoruz. Eskiden bu insan çok
değerlidir, çok dindardır; deniliyordu bugün bunları işitemez olduk. Eskiden
tek tip elbise giyenleri şuradandır, buradandır deyip rahat konuşabilirken
bugün Müslüman’ın birden fazla yüzü, birden fazla elbisesi olduğu için
tanımlamada ve algılamada zorlanıyoruz.
Yanlış anlaşılmasın bir toplum bilimci olarak konuşulanları,
sorunları dinleyip gündeme getirmeye çalışıyoruz. Tabi ki hepimizin ciddi
eksiklikleri ciddi kusurları var. Önemli olan kusurlarımızın farkına varıp
kendimizi tekrardan gözden geçirmek. Neyi savunduğumuzu nasıl hareket
ettiğimizi hatırlatıp kendimize çekidüzen verme noktasında bir uyarıdır.
Hepimizin bu konuşulanlardan ders çıkarıp davranışlarımızı olgunlaştırmamız
bizim faydamıza olacaktır.
Bunlar böyle konuşuyor fakat bunların da bu kusurları var
demek bize yakışmaz. Konuşulanların gerçekten haklılık payı var mı yok mu bakıp
önce kendi nefsimize sorup gerçekten öyle bir şey varsa kendimizi formatlamamız
bize değer katacaktır. Bizler, kendimizi gözden geçirmeyip kendi sözümüzü ve
davranışımızı düzeltmez isek inanın ki elimizde tarihi örneklerden başka bir
şey kalmayacaktır.
Selam ve dua ile…