Kurban
Bayram'ı münasebetiyle Allah'a yakınlaşmayı, insanlığı çepeçevre sarmış salgını
ve Yasin yüzlü şehadetleri konuşup duruyoruz. Bir de Ayasofya sevinçli
günlerden dem almaya çalışıyoruz. Bunları konuşmak güzel, lazım; ama toplumu
dıştan bir ahtapot gibi içten ise kanserli bir hücre gibi sarmış bir realiteyi es
geçiyoruz.
Toplum
olarak, camialar olarak ve aile olarak bir çöküşe, yıkıma doğru
ilerliyoruz/itiliyoruz. Toplum, camia ve aile denen maddi ve manevi koruma
çeperi yıkıldı/yıktırılıyor. Ben'i kutsayan bir bireysellik içinde 'modernizm,
zevkperizm, ahlaksızlık ve cinsel sapkınlığa' gönüllü köleler olmaya teşvik
ediliyoruz. Hem de içimizdeki KADEM tutkunları ve Fatma edebinden yoksun CEDAW
ve 6284 tutkun ŞAHİN'ler eliyle...
'Ayasofya
ibadete açıldı, hilafet umudu çoğaldı, Sevr ve Lozan'ın rövanşı alınacak' diye
sevinilmelidir elbette. Ama aralarında Lut peygamber ve beldelerinde mabedler
bulunduğu halde cinsi sapkınlıktan dolayı helak olan toplumu unutmamak lazım.
Onlarla beraber helak olan peygamber eşini unutmamak lazım. Peygamber eşi, o
pis ve ahlaksız işin içinde değildi; ama çirkin ve hayâsızlığı yapanlara
meşruiyet kazandıracak eylemler içindeydi.
İktidar,
hükümet veya gücü, sözü ve eylemi ile etkileyebilecek durumda ve konumda
olanlar bilmelidir ki;
Homoseksüellik,
LGBTİ gibi bir çirkinlik ve hayasızlığı tasvip etmeseniz de bu tür meşum
uygulamaları men/feshetmek görevinizdir. Aksi halde Ayasofya sevinci üzerinden
hilafet rüyası görme yerine kendinizle beraber bir toplumun ahlaki ve manevi
yıkımına sebep olma gerçeğinin yakanızdan tutması an meselesidir.
İstanbul
Sözleşmesi'nden beslenen onursuzlara karşı onurlu bir duruş sergileyenleri
suçlamak gafletinden vazgeçilmelidir. Polonya, Rusya gibi birçok Batılı ülke
bile bu meşum sözleşmenin vahim sonuçlarını görüp anlaşmadan çekilirken
sözleşmeyi 'Kadına şiddeti önleme' savunusuyla kutsama yarışından el
çekilmelidir.
Yerlere
göklere sığdıramadığınız sözleşmenin yol açtığı sosyal travma ve ahlaki erozyon
resmi rakamlarla ortaya konulmuştur. Yine de nisyanla malul aklı kendine
getirmek adına İstanbul Sözleşmesi'yle topluma hangi dinamitlerin döşendiğini
hatırlat(y)alım:
-
Sözleşmenin 3/b madde ve fıkrasındaki PARTNER kelimesi ile eşcinsellik kanuni
bir kılıf kazandı.
-
Sözleşmenin 4/3 madde ve fıkrası ile ne şekilde ve kime dönük olursa olsun
CİNSEL YÖNELİM temel insani(!) hak kapsamında yasal arka planla kuvvet buldu.
-
Sözleşmenin 4/4 madde ve fıkrasıyla, sözüm ona 'Kadına pozitif ayrımcılık
yapılacak veya eşitlik verilecek diye erkeği mağdur etse de, ailedeki sevgi ve
güveni zedelese de kadının lehine olan her karar kabul edilecek/itiraz
edilmeyecek.
-
Sözleşmenin 4. maddesinde geçen 'aile' asıl metinde ortak ev arkadaşlığı
anlamında olan 'domestik' eşcinsel birliktelikleri de kapsamaktadır.
-
Sözleşmenin 9. maddesine göre, devlet STÖ'lerin çalışmalarına itibar edecek ve
onlarla bu konuda her türlü birlikteliği sağlayacak, teşvik edecek ve güç
verecek. Haliyle KADEM, LGBTİ'li yapılar, 28 Şubat'ın maddi finansmanı 'Koç ve
Sabancı' gibi ailelerin bu sözleşmeye niçin aşkla, şevkle destek verdiği belli oluyor.
-
Sözleşmenin 12/1. madde ve fıkrasıyla din, örf ve ahlaki esasa göre mecrasını
bulan karı-koca görev ve sorumlulukları ortadan kalkıyor. Eşler birbirlerine
karşı bağımsız, sorumsuz, nemelazımcı ve kim kime dum duma oluyor.
-
Sözleşmenin 12/5. madde ve fıkrası gereğince 'din, inanç, ahlak, namus ve
kültür' gibi savunularla eşcinselliğe karşı çıkılmayacak. Bir sonraki maddeye
göre devlet/kanun toplumsal tepkileri önlemek için ilgili dernek ve oluşumlara
yardım edecek, onların yanlarında olacak ve işbirliği yapacak.
Yani
sakallı Ahmet Dayı, tesettürlü Ayşe Hanım, sarıklı Hamit Amca, dindar Selim Bey
sen bu 'top ve homo'lara karşı ses çıkarmamalısın, onlara karşı anlayışlı
olmalısın! Yoksa elini cıss ederim.
-
Tüm eğitim kurumlarında, cinsel yönelimin temel hak olduğunun işlenmesi, buna
saygılı olması gereği; toplumda onlara karşı tepki ve şiddetin önlenmesi,
sözleşme gereği şiddet görenle uygulayanın uzlaştırılmaması ve arabuluculuk
yoluna gidilmemesi gibi daha evlere şenlik(!) neler var neler!
Ey
ehli iktidar, feraset ve akıl ya sözleşmenin 80. maddesinin verdiği 'Bu
sözleşme her zaman müeyyidesiz feshedilebilir.' yetkiyle bu hayasız gidişe son
verilir ya da içimizdeki beyinsizlerden dolayı helak olma gerçekleşir. Tercih
sizin...