İnsanın
değişimine vesile olan modellerden biri şüphesiz eğitimdir. İyi bir eğitim
modeliyle bilinçli bireyler iyi bir noktaya geldiği gibi sorunlu bireyler de
eğitim yoluyla tedavi edilip belirli bir noktaya gelebilir veya getirilebilir.
Hedef böyle olunca buna uygun programlar hazırlanıp çerçeve planları oluşturulabilir.
Planlar hazırlanırken haftalık, aylık, yıllık planlar yapılmalı ve kontrol
mekanizmaları bu konuda ciddi hassasiyet gösterdiklerinde mutlaka eğitimin
dönütleri olacaktır.
Program
yapılırken sadece zaman eksenli programlar yapılmamalı. Toplumun kültür mozaiği
düşünülerek yapılmalı. Bu anlamda eğitim psikologları, eğitim sosyologları
ciddi anlamda aktif rol almalı. Toplumun sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel
tarafları düşünülmeden yapılan programlar her zaman eksik kalacaktır. Bu
kriterler göz ardı edildiği zaman eğitimde hep sıkıntılar kaçınılmaz olacaktır.
Ortaya
konan eğitim felsefesi eğitim sosyolojisiyle bir bütünlük arz etmediği sürece
eğitime verilen kıymet azalacak okuyan bireylerde karşılığı olmayacaktır.
Eğitimini idame ettiren bireyler okuyan örneklere bakıp “okusak ne olacak ki”
gibi cümleler kullanıyorsa demek ki görünen tablo iç açıcı değil. İyi bir
eğitim felsefesini ortaya koyup yararlı işler yapmak istiyorsak; sosyolojiyi ve
psikolojiyi iyi bilmemiz gerek.
Toplumla
ilişkili ve bireyleri harekete geçiren bir anlayış her zaman kabul görecektir.
Bireylerin isteklerini, umutlarını harekete geçiren anlayışlar öne çıkmalıdır.
Okuyan bireylere iş imkânı verilmeli, istihdamlar olmalı. Sadece sınava
hazırlanan öğrencilere bakıldığında dünyanın birçok ülkesinden sayısal olarak
daha fazla nüfusu temsil etmesi, kanayan bir yaramızdır. Bu verilerden yola
çıkarak eğitim anlayışımızda ciddi eksikliklerin olduğunu rahatlıkla
söyleyebiliriz.
Atanması
gereken adaylar atanmayıp, bu para destekleme kurslarına akıyorsa yapılan işin
yanlış yapıldığını rahatlıkla söyleyebilirim. Yaklaşık atanması gerçekleşebilen
üç yüz bin adayı atamayıp hafta sonu destekleme kurslarında ısrar etmek çok da
mantıklı olmasa gerek. Devlet okullarının özel okulları göz ardı edip bütün
hakları kendinde görmesi, öğrencilere ne gerek var demesi hangi aşamada
olduğumuzu çok daha iyi göstermekte.
Sayın
Cumhurbaşkanımızın “yükümüzü paylaşalım” sözünü anlayamamış eğitimciler, kendi
dışındaki farklı okulları bir tamamlayıcı değil de bir rakip gibi görmesi çok
garip. Yıllarca aşamadığımız sorunları yeniden aşamıyoruz. Daha önce yapılan
güzel işlere muhalefet eden insanımız, şimdi de yapılan yanlışları doğrulayarak
yanlış yapabiliyor. Nerde nasıl duracağımızı bilmezsek, nerede nasıl konuşmamız
gerektiğini bilemezsek bu sorunlarla hep karışılacağız ve hep gol yiyeceğiz.
Bunun
örnekleri ziyadesiyle mevcut. Kendi ligimizde çok rahat oynarken, Avrupalı
takımlarla yaptığımız maçlarda çok zor gol atıp çok rahat ve fazlasıyla gol
yememiz temel felsefemizin ipuçlarını rahatlıkla gösterebiliyor. Bu
yapılanlardan ders çıkarıp her konuda bakış açımızı değiştirebilmeliyiz. Nerede
nasıl duracağımızı, nasıl konuşacağımızı bilirsek bunun yanında toplumun kültür
ve değerlerini düşünerek faydayı gözetirsek birçok sorun kendiliğinden
çözülecektir. Şartlar ne kadar zor olsa da eğitim noktasında ne kadar yanlışlar
yapılsa da eğitime gönül vermekten başka çaremiz yoktur.
Sınava
giren bütün kardeşlerime başarılar diliyorum rabbim yar ve yardımcıları olsun.
Selam
ve dua ile…