Advert
as

Yusufları Yetiştirmeyen Toplum Felah Bulmaz

  • Cahit KARAALP
  • 2016-03-07 12:59:33
  • 10310 Görüntülenme
  •  

            Hz. Yusuf zindanda iki mahkûmun rüyalarını yorumlamıştı… Rüya yorumları doğru çıkınca kralın gördüğü rüya da kendisine sorulmuş ve geleceğe ilişkin yorumda bulunarak kralı etkilemişti… Kral, Hz. Yusuf’un zindandan çıkarılması için emir vermişti…

            Hz. Yusuf kendisini zindana gönderen dedikodu ve iftiraların yeniden değerlendirilmesini ve suçsuzluğunun ispat edilmesini istiyordu değilse zindandan çıkmayacaktı… Çünkü hiçbir özgürlük iffetten, haysiyetten, temiz kişilikten daha değerli değildir…

           Hz. Yusuf kralın lütfu ile zindandan çıkmayı değil suçsuzluğundan dolayı zindandan çıkmayı arzuluyordu ve bunun için kendisine iftira atanların yeniden sorgulanmalarını istiyordu… Çünkü iffetine, haysiyetine, şerefine, kişiliğine kara bir leke sürülmüştü… Bu kara leke temizlenmeden zindandan çıkmasının bir anlamı olmayacaktı…

            Hz. Yusuf kara lekeyi temizlemeden çıkabilirdi, özgür kalabilirdi ama her zaman bu kara leke yüzüne vurulacak, dünya kendisine zindan olacaktı… Bunun için iffetsiz özgürlüktense iffetli mahkûmiyeti seçti… Bunun içindir ki kral kendisi hakkında af kararı çıkardığında zindandan hemen çıkmadı…

            Hz. Yusuf hakkında; zindandan çıkabilmek için zindan arkadaşından yardım istediği, “kralın yanında benden bahset” dediği için, Allah’tan başkasından yardım istediği için Allah’ın kendisini uzun yıllar zindanda bıraktığını söyler kimi müfessirler… Güya Allah’tan başkasından yardım istemeseydi daha kısa bir süre de çıkabilirdi…

            Hâlbuki Hz. Yusuf, zindan arkadaşından haram olan bir talepte bulunmamıştı, meşru bir istekte bulunmuştu ve zindan arkadaşından istediği yardım suçsuz her insanın isteyebileceği yardımdı ve bu yardım Allah’tan başkasından yardım istemek değildi… Aksine hepimizin her gün yaptığı yardım talebi idi…

           Allah’ın yardım alanına giren yardım talebinde bulunmak, yani sadece Allah’ın yapabileceği yardımları Allah’tan başkasından istemek haramdı, günahtı hatta şirkti… Hz. Yusuf’un yardım talebi ise böyle değildi…

            Hz. Yusuf aklanmak, suçsuzluğunu göstermek için meşru talepte bulunmuştu… Zaten zindan arkadaşına unutturan Allah değil şeytandı… Zindan arkadaşına unutturan şeytan, insi bir şeytan olabilirdi… Çünkü Hz. Yusuf, krala yakın isimlerin kurbanı idi, kendi ailelerinin yanlışını örtbas etmek ve döndürdükleri her dolabı bilen Hz. Yusuf’u karalayarak susturabilmek için onu zindana göndermişlerdi… Hz. Yusuf’un zindandan çıkması, oyunlarının deşifre edilmesi anlamına geliyordu bunun için zindandan çıkan adamı Hz. Yusuf konusunda susturmuş olabilirler…

             Hz. Yusuf kendisine iftira atan (İsrailiyat dilinde) Züleyha ve diğer şehir ekâbirlerinin eşlerinin şehadetleri ile aklanmış ve iftiralara maruz kaldığı ortaya çıkmıştı… Allah iffetini korumak isteyen, harama bulaşmayan, zina etmemek için zindanı tercih eden, tabiri caizse Allah’a karşı gelmemek için hayatını yakan Hz. Yusuf’u, iffetin bayrağı olan Yusuf’u kendisine iftira atanların dili ile aklamıştı…

          Bu olay bizlere mesaj oldu: siz her şeye rağmen iffeti tercih edin, sizi lekelemeye, iffetinize leke sürmeye çalışanlar yaptıklarına pişman olacaklar, Allah suçsuzluğunuzu onların kavli veya fiili şehadetleri ile dile getirecektir…

           Hz. Yusuf, iftiraya uğradığında boş durmadı her fırsatta suçsuzluğunu dile getirmeye çalıştı… Hz. Yusuf’un derdi zindandan çıkmak değil iffetini saran kara leke zindanından kurtulmaktı… Hz. Yusuf bize şerefin, haysiyetin, kişiliğin, kimliğin özgürlükten daha önemli olduğunu gösterdi…

           Şerefini satarak dünyalık elde edenler, yükselenler makamlarının kölesi, kendilerini yükseltenlerin esiri olmaya devam edecekler… Kara leke zindanı zindanların en büyüğüdür ama kim için şerefini satmayanlar için, haysiyet düşkünleri için…

          Kral Hz. Yusuf’u yakın adamı, baş danışmanı yapmak istedi ama Hz. Yusuf reddetti… Neden mi? Çünkü Hz. Yusuf’un derdi makam değil insanlığı kurtarma derdi idi… Hz. Yusuf için en üst makam kulluk idi… Kralın vereceği göreve muhtaç değildi, ama kralın vereceği görev Hz. Yusuf’a muhtaçtı…

             Hz. Yusuf vezirin evinde büyümüş, yapılan israfları, hırsızlıkları, hortumlamaları görmüştü… Mısır’a kıtlık gelecekti ve kıtlığın olması halinde eğer hazine emin ellerde değilse Mısır toptan helak olacaktı, insanlar telef olacaktı… Bunun için hırsızların, israf ehlinin bertaraf edilmeleri gerekirdi… Emin bir insan başa geçmeliydi… Hz. Yusuf kralın yakın adamı olmayı değil elini taşın altına koymayı, Mısır halkını açlığın pençesinden kurtarmayı tercih etti…

             Hz. Yusuf kralın yakın adamı olmakla yetinseydi sadece kendi hayatını kurtarırdı ama hazineyi istemekle tüm halkı kurtarmayı seçti… Hz. Yusuf, baş danışmanlığı reddedip hazine bakanlığını istemesi bizlere; “Yapamayacağınız, faydalı olamayacağınız, başarılı olamayacağınız görevler size tevdi edildiği zaman reddedin, size uygun olan, başarılı olabileceğiniz, insanlığa yararlı olacağınız görevleri isteyin talep edin… Görev istenmez verilir mantığını terk edin, hak ettiğiniz ve mutlak olmanız gereken görevleri isteyin, bunun için ısrar edin… Makamın debdebesine, şanına aldanmayın, makamın işlevine bakın… Bilgi ve bilincinizi atıl bırakacak görevleri makamın derecesine bakarak kabul etmeyin… Makamın derecesine değil ümmete kaç derece hizmet ettiğine bakın…” mesajlarını vermektedir…

              Bir devleti kıtlıktan, ekonomik krizden kurtarmak istiyorsanız şerefini her şeyin üstünde tutan, rabbine karşı gelmemek için hayatını yakan, bir günah etmektense bin ah etmeyi tercih eden, halkı ve hakkı kendisine tercih eden, ekonomiye dair planları olan, ileri görüşlü ve adil insanları seçin… Diplomasına, diplomatlığına değil adaletine, güvenirliliğine ve ferasetine önem verin…

             Hz. Yusuf’un kralın rüyasını yorumlaması vahiy mahsulü değil feraset ürünü idi… Çünkü Hz. Yusuf gidişatı görüyordu, olan biteni anlıyordu, sefahatin sonucunda sefaletin geleceğini biliyordu… Sefihleşen kavmin sefilleşeceğini biliyordu…

             Unutmayın! En kötü israf iyi adamları harcamaktır, iyileri kötülerin oyuncağı haline getirmektir… Unutmayın! Şeref ve haysiyet her makamın üstündedir… Unutmayın! Yusufları olmayan memleketlerin hem namusu, hem siyaseti, hem ekonomisi hem de dini tehlike altındadır…

           Yusuf, iffeti, dürüstlüğü, cesareti, metaneti, fedakârlığı, samimiliği, mücadeleciliği, azmi, kişiliği, kimliği ve dava sahibi olmayı anlatır…

     

          Unutmayın! Yusufları yetiştirmek erdemli bir toplumu inşa etmek demektir…