Varlık
imtihan olduğu gibi yokluk da imtihandır. Sıhhat imtihan olduğu gibi hastalık
da imtihandır. Hepsi bir kader çerçevesinde Yüce Rabbimizin; nasıl bir duruş
sergileyeceğimizi göstermek için bize dağıttığı rollerdir. Bugün İslami sembol,
şiar ve değerlerimiz saldırı altındadır. Bazen alnı secdeye giden ve bir
şekilde mürekkep yalamış kimi insanların da bazı sembollere yan gözle baktığını
görünce insan üzülmüyor değil. Doğrusu biz de kendi külliyatımızın farkında
değiliz. Belki gafletten ya da çeşitli nedenlerden dolayı tam bir iştahla
manevi sofraya oturmadık. İşin bu yönünün iyi bir tahlile ihtiyacı var. Bu
mesele bir kenarda dursun. Konu başlığımız ‘Dua’dır. Aslında bizi biz yapan,
bize değer katan, en büyük unsur, en büyük amel dualarımızdır.
Dua
kulluğumuzun kabulü ve Allaha giden yolda, Rıza makamına ulaştıran ilk
merdivendir. Dua üzerine nice eserler yazılmış. Ümmete bu anlamda faydalı
birçok eser bırakılmıştır. “Kavli duadan önce fiili dua da önemlidir dense de,
kanaatimce fiili duaya adım atarken de kavli dua olması gerekir. Biraz
araştırma yapılırsa bunun farkına varılacağı görülecektir. Dua gizli hazine.
Vermeyi isteyenin, istemeyi vermesinin sırrı. Dua ellerin, dilden dökülenler
ile semaya doğru açılmasıdır. Bazen kalbinizin ellerini de açarsınız. Bazen
gözlerin kıyısına vuran damlacıklar, itiraf ve acziyetimizdir. Bazen
işlediğimiz günahlardan af dilemek ve temizlenmek için o kapıyı çalarız. Bazen
bir müşkülatımızı, isteğimizi iletmek için o yolu kullanırsınız. Kimileri
dünyalık istemek için o kapıya varır. “Rabbimiz bize bu dünyada da ver”
(Bakara/200)
Kimisi
hem dünya hem ahiret saadeti için o kapıya varır. “Rabbimiz bize hem bu dünyada
hem de ahirette ver ve bizi cehennem ateşinden koru.” (Bakara/201)
O
kapıda mesai mefhumu yok, istirahat zamanı yok, uyuklayan, “sonra gel” diyen
yok.
Surat
asıp, bürokratik engel çıkaran yok. “Seher vakitlerinde dua
ederlerdi.”(Zariyat/18)
Haddi
aşıp, sınırları mı çiğnedik? “Yok yok, benim kurtuluşun olmaz” diye mi
düşünüyoruz. “Ey nefisleri aleyhine, haddi Aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden
ümidinizi kesmeyin. Allah bütün günahlarınızı bağışlar. Şüphe yok ki o çok
bağışlayan, çokça merhamet edendir.” (Zümer/53) Yüce Rabbimiz yolu gösteriyor.
Kendi şefkat ve merhametini de gösteriyor. İstikamet üzere kalmak için de insan
duaya sarılır. “Bizi dosdoğru yola ilet.” (Fatiha/6)
Hidayet
sonuçta tapulu malımız değildir. Kimin ikramının olduğunun farkında olanların
yakarışı şudur. “Rabbimiz bizi hidayete erdirdikten sonra, kalplerimizi
kaydırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz bağışı en çok olan
Sen’sin.” (Ali İmran/8)
Allahu
Teâla bizden istiyor ve bize yol gösteriyor. Kendisine sığınmamızı istiyor.
“Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin.” (Araf/55)
Yarattığı
şeylerin şerrinden, gecenin şerrinden, büyücülerin şerrinden ve hasetçilerin
şerrinden bana sığının diyor. Cinlerden ve insanlardan olan şeylerin şerrinden
bana sığının diyor.
Anne
babaya ve müminlere vefa istiyor. “Rabb’imiz hesabın görüleceği günde beni,
annemi, babamı ve bütün müminleri bağışla!” (İbrahim/41) “Rabbim! Onlar
küçükken beni merhametle nasıl yetiştirdilerse, sen de onlara merhamet et.”
(İsra/24)
Dua
mülkün sahibinin kim olduğunun ve bu tasarrufun da kimde olduğunu itiraf
etmektir. İzzet sahibinin kim olduğunu bilip, kimi aziz kılacağını, kimi de
zelil kılacağını idrak edip, hayrın sahibinin de kim olduğunun farkına
varmaktır. (Ali İmran/26)
Gece
ile gündüzün sahibi, onları döndüren, ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran ve
hesapsız rızık verenin kim olduğunu bilmektir. (Ali İmran/27)
Kötü
amellerin kul için birer ceza olduğunun farkına varıp “Rabbimiz günahlarımızı
bağışla! kusurlarımızı ört ve ruhumuzu iyilerle beraber al.” (Ali İmran/193)
“Kıyamet gününde bizi rezil etme.” (Ali İmran/194) diye dua etmektir.
Dua
ile ilgili birçok ayet var. Biraz araştırırsak, ‘Dua’daki güzelliği fark
edeceğiz. Biz yeter ki o kapıyı karşılayıp acziyetimizi ifade edelim.
O
zaman da yüce Rabbimiz “Bana dua edenin, duasına icabet ederim. Öyleyse kullar
da benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki, doğru yolu bulsunlar.”
(Bakara/186)
Yüz
çevirmekle Allahu Teâla’ya zarar veremeyeceğimizi, belki de esfel çukurlarına
(Allah muhafaza) yol alacağımızı unutmayalım. Bu ayetin muhatabı olmaktan
sakınalım. “Sağırlara sen mi işittireceksin?
Yahut
körleri ve apaçık sapıklık ta olanları sen mi doğru yola ileteceksin?”
(Zuhruf/40)
Yüce
Rabbim son nefese dek iman ve istikamet üzere bir hayat nasip etsin.
İnşAllah