Bir hadis-i şerifte, Efendimiz ashabına İsrailoğulları
zamanında yaşanmış mağarada sıkışan 3 kişinin hikayesini şöyle aktarmıştır.
Yazı uzamasın diye kısaltılmış halde vereceğim.
Bu 3 arkadaş yolculuk yaparlarken geceyi geçirmek için bir
mağaraya sığınırlar. Dağdan yuvarlanan büyük bir taş mağaranın ağzını kapatır.
Bu taşı oradan çıkaramazlar. En son çare olarak, "yaptığımız iyi
amellerimizi Allah'a arz edelim, belki bizi buradan çıkarır" demişler.
-İçlerinden ilki, ana babasına düşkün olup hayvanların sütünü
getirince, öncelikle anne babasına içiriyordu. Bir gün gecikince, anne babasını
evde uyur halde buldu. Uyandırmaya kıyamayıp, onların uyanmasını bekledi. Anne
babasına süt verdikten sonra, çocuklarına sütten ikram etti.
O amelini Allahu Teala arz edince taş 1 parça açıldı.
-İkinci kişi, amcasının kızına düşkün olup onunla beraber
olma teklifinde bulunduğu halde, teklifi kabul edilmemişti. Kıtlık zamanı
amcasının kızı malından biraz isteyince, beraber olma teklifini kabul ederse,
yardımda bulunacağını söyledi.
Çaresizce kabul eden
kadına, yaklaşan adama kadın, "Allah'tan kork" deyince bu isteğinden
vazgeçtiğini ve onu maddi yönden memnun ederek gönderdiğini söyler. Bu amelini
Allahu Teala'ya arz ederek, belanın defi için duada bulunur. Taş biraz daha
kıpırdar.
-Üçüncü kişi de, ücretle tuttuğu işçilerden birinin parasını
almadan gittiğini söyler. Onun ücretini de değeri kaybolmasın diye, üretime
harcar. Bir gün o işçi parasını almak için gelince, kendisine deve, öküz ve
koyunlardan oluşan bir hayvan sürüsünü verip, bu senin malındır der. Ve o salih
amelini Allahu Teala'ya arz edip, "senin rızan için bu işi yapmışsam,
İçinde bulunduğumuz bu beladan bizi kurtar" der. Böylece taş yerinden
ayrılır ve oradan çıkarlar.
Şu anda insanlık
olarak, özelde de dünya Müslümanları olarak, halimiz mağarada sıkışan bu üç
kişinin durumuna benziyor. Evet bu virüsün her anlamda bize bıraktığı nice
dersler var. Kimimiz bu dersi aldığı gibi, kimimiz ise bu fırsatı kaçırdı
kaçıracak. Herkes kendi imtihanını veriyor.
Bizler de bu imtihan gereği Rabbimizden istiyoruz.
Ey her şeyin, her alemin, arzın ve semavatın, galaksilerin,
yerin üstünün ve yerin altının sahibi olan Allah'ım! Bizler de bu dünyada birer
yolcuyuz. Bu yolculuğumuzun kısa menzili, ölüme kadar olan süreçtir. Daha uzun
olan yolculuk ise ölümden sonra başlayıp, ebedi izzet'le ya da ebedi zilletle
sonuçlanacak olan ahiret hayatıdır. Bu zamana kadar yaşadıklarımız içinde iyi
ameller biriktirdiğimiz gibi kötü amellerde biriktirdik. Şu an sıkışıp kaldık.
Sana tam yönelemediğimiz zamanlar oldu. İtiraf ediyoruz, bizi bu sıkışmışlık
halinden ancak sen kurtarabilirsin. Senin her şeye gücün yeter, Senden başka
ilah ve Rab yok. İnanıyoruz ki, Müslüman toplumlar için de senin rızan için
Salih amel işleyenler var. O amellerin hatırına bu halden bizi kurtar. Bu
virüsü, bu belayı üzerimizden kaldır. Varlık, yokluk, Nimet ve musibet, hepsi
senin birer imtihan aracındır. Senin orduların çeşitli ve çoktur. Bu dönemde
hastalık ve ölümle daha çok baş başa kaldık. Bunların hepsi sana yönelmek için
birer araçtır. Bizi bizden iyi bilen Allah'ım! Gözleri, bizi arayan mazlumlar
var. Sınırları aşıp, muhtaçlara ulaşma gayretinde olan bir yüreğimiz var. Açlıktan
ve susuzluktan kırılan nice bitap düşmüş acizler var. Senin bize verdiğin
rızıktan onları faydalandırma gayretinde olanlarımız var. O rızıkla beraber,
hidayet nurunu götürmek isteyen hidayet işçileri var.
Yarabbi, elimizden giden nimetler var.