Aile, anne-baba ve çocuklardan teşekkül ettiği gibi birden
fazla kuşağın bir arada yaşaması anlamına da gelebilir. Aile kavramının
tarihsel derinliği olduğu gibi kültürel miras özelliği de vardır. İlk ailenin
bireyleri annemiz Hz. Havva ve babamız Hz. Âdemdir.
İlk insanların hayat hikâyelerine baktığımızda bizler için
ibretlik tarafları ziyadesiyle mevcuttur. Eşlerin birbirine bağlılıkları,
birbirini desteklemeleri, yapılan hataların farkına varıp yanlışlarından
vazgeçme en önemli örneklerden bazılarıdır. İnsan, kusurlu bir varlık olduğu
için hata yapma potansiyeli ebetteki olacaktır.
İlk insanların birbirini suçlamadan hataların farkına varıp
kendilerini yaratan rabbe boyun eğmeleri O’na kul olmaya çalışmaları muazzam
bir örnekliktir. Her ne kadar yasak elma üzerinden suçlamalar olsa da onlar bir
elmanın yarısıdırlar. Eşit olmadıkları gibi birbirini tamamlayan eşlerdi.
Yüzyıllar sonra verilmeyen değer yaratılırken verilmişti. Hümanizm yüzyıllar
sonra ortaya çıkarken Allah’ın kendilerini yeryüzünün halifesi olarak
tanımlaması en güzel izah olsa gerek.
Yerin göğe, dünyanın ahirete ihtiyacı olduğu gibi dişinin de
erkeğe ya da erkeğin de dişiye ihtiyacı her daim olmuştur, kaçınılmazdır.
Fıtratın dışına çıkmayan insanlar kusuru öne çıkarmaz tam tersine kusuru örter.
Suçlaması gereken biri varsa ne annemiz ne de babamızdır. İkisine de hata
yaptırma potansiyeli olan şeytandır. Günümüzde bazı insanların sürekli
kadınları gündem yapması ya da erkekleri gündem yapması ontolojik ve teolojik
olarak çok yanlıştır.
Her gün hata yapan bizlerin sürekli yasak elmayı gündeme
getirmemiz ne kadar doğru?
Ya da yasak elma üzerinden ayarsız diziler ya da sembolleri
öne çıkararak bir şeyler çağrıştırmak ne kadar ahlaki? Bu bakış açısıyla bakmak
psikolojik açıdan da kesinlikle yanlıştır. Bir insanın sadece bir kusurunu
görüp, iyiliklerini görmemek çok sakat bir anlayıştır. Mensubu olduğumuz inanç
bize her doğan çocuğun tertemiz doğduğunu söyler. Her ne kadar bütün kapılar
kapansa da tövbe kapısının her zaman açık olduğunu öne çıkarır.
Yaratan, kapıları açık tutarken bizler kim oluyoruz ki
kapıları kapatıyoruz. Bu bakış açısıyla çözümden ziyade sorun üretiyoruz.
Muhabbetten, istişareden çok hatalar üzerinde yoğunlaşmak aile saadetini
yıktığı gibi, topluma giden elektriği de keser. Aile toplumun temeli olduğu
için sadece bireyleri bağlamaz. Bireylerin güzel davranışları ve örneklikleri toplumsal
sisteme bir katkıdır. Her ne kadar bireysel davranışlar kendi formatında
değerlendirilse de toplumun çarkının dönmesine bir vesiledir.
Birtakım insanlar aileyi tasvip etmese de Yaratan’ın ve O’nun
habibinin övdüğü bir müessesedir. Aileyi basitleştirip kedileri köpekleri öne
çıkarmak akla ziyandır. Bu güzel kurumun bireyleri olarak bu kurumu
kıymetlendirmek en temel vazifemizdir. İçinde bulunduğumuz bu süreci okuyarak,
yaşayarak örnek olarak daha iyi kıymetlendirebiliriz. Çocukların yanında
tartışarak mahremimizi dışsallaştırarak değer kazanmaz aksine değer kaybederiz.
Unutmayalım ki değerimiz kuruma kattığımız değerle ölçülür.
Rabbim; aile saadetimizi daim kılıp, birbirimizi anlamak için konuşurken çok
tatlı konuştursun. Dinlerken de çok iyi dinleyip duygu ve düşünceleri kavrayıp
anlayanlardan eylesin.
Selam ve dua ile…