Advert
as

Küresel Fetret Devri

  • ABDULBAKİ DEĞER
  • 2020-04-13 13:33:33
  • 2626 Görüntülenme
  •  

    Virüs tehdidi altında kaotik bir süreçten geçiyoruz. Küresel bir ‘fetret devri’ndeyiz adeta. Ölümlerin, belirsizliğin, endişe ve kaygının artarak devam ettiği şu günlerde bizi paranoyaklaştıran, gerçeklik algımıza kast eden ve onu tahrip eden ucu bucağı olmayan spekülasyonlar, komplo teorileri de altın çağlarını yaşıyor. Tehdidin büyük ve belirsizliğin yoğun olduğu bu süreçte aklın, mantığın ve sağduyunun sınırlarını zorlayan spekülatif, fantastik söylemlerin alan genişletmesi anlaşılabilir elbette. Ancak açık konuşmak gerekirse bu tip kriz dönemlerinde de normal dönemlerimizde de hayata ilişkin ilkesel ve ahlaki konumlanışımızın nasıl olması gerektiği öyle büyük salınımlar barındırmıyor.

     

    Düşünsel veya eylemsel açıdan bir uçtan karşıt bir uca savrulmamızı gerektiren bir şey de olmuyor. Evet, bir anlamda ev merkezli bir hayat sürdürerek ‘sosyal hayat’ yasaklısı hale geldiğimiz şu günlerde dünyaya, ilişkilere ve işleyişe ilişkin normal şeyler yaşamıyoruz. Ancak bugün de dünyanın rahat, stabil olduğu anlarda da verilmesi gereken bir mücadele var ve verilmesi gereken bu mücadelenin ilkesel ve ahlaki koordinatları var. Şu kritik günlerde bu mücadeleden vazgeçmemizi gerektiren bir şey olmadığı gibi tersine bu tarz mücadelenin nitelik ve derinlik kazanamasının nasıl hayati bir önem ve aciliyette olduğunu yeniden deneyimliyoruz. Yine bu dönemde yeniden anlıyoruz ki; mücadelemiz ilkesel ve ahlaki olmalı, insanın onurunu ve izzetini lekelememeli, özgürlüğe ve adil bölüşüme odaklı olmalı, kısaca devlet-toplum ilişkimizden doğa ile kurduğumuz ilişkiye uzanan çok geniş ölçekli olmalı.

     

    Bu açıdan baskın gündem maddemiz dışında hayatımızın iş ve işleyişine ilişkin hassasiyetimizi korumak, özgürlük ve adalet mücadelesinin nitelik ve derinlik kazanması için çalışıp çabalamak mecburiyetimiz sürüyor. Bu açıdan 25 Mart 2020’de bir torba yasayla Meclis’ten geçen ve “dernekler yasası”nda değişiklik öngören düzenlemeye bakmakta yarar var. Türkiye’nin ve dünyanın kriz karşısındaki teyakkuz durumu nasıl aklın, mantığın gerekliliği ise aynı şekilde hayatımızın her alanında yapılan sosyal, siyasal, ekonomik vs. düzenlemelerin de taşıdıkları anlam ve yapacakları etki üzerinden değerlendirilmeleri yine aklın ve mantığın gereğidir. Bu, ülkemizin, devlet-toplum ilişkimizin mahiyeti açısından da hayati önemdedir. Kendilerini doğrudan ilgilendirmeleri münasebetiyle, ülkenin direnç merkezleri, varlık ve nitelik göstergesi hükmündeki sivil toplum yapıları için ayrıca varoluşsal bir sorumluluktur. Ayrıca ülkenin bugününe ve yarınına ilişkin görev ve sorumluluk duyan her bir ferdi için de varoluşsal bir sorumluluk olduğu izahtan varestedir. Çünkü hiçbirimiz basit bir uyum aparatı, bir intibak nesnesi değiliz. Her birimiz hayatımızın ve birlikte yaşadıklarımızın sorumluluğunu alan bir kurucu irade olma yüküyle, göreviyle mukayyet durumdayız.

     

    Bu açıdan 15 Temmuz gibi ‘istisna’ döneminde işlevselleştirdiğimiz ‘torba yasa’ya ve virüs salgınının bu netameli günlerinde yapılan ‘dernekler yasası’ ile ilgili düzenlemeye bakmamız gerekiyor. ‘Torba yasa’nın neliğine ilişkin bir tartışmanın zaruretine vurgu yapıp işi ehline bırakalım. Dönelim ‘dernekler yasası’nın şu salgın günlerinde ‘torba yasa’yla geçişine. Nedir mevzu? Dernekler yasası ile getirilen düzenleme alan ile ilgili hangi açıkları kapatacak? Ne tür bir ihtiyaç hasıl oldu ki bu düzenleme yapılıyor? Yapılan düzenlemenin mantığı ne, kurgusu nasıl? Neyi ima ediyor, neye yol veriyor? Yaklaşımı, perspektifi, ufku nedir? Özgürlük alanını mı genişletme arayışında yoksa özgüven problemi olan, güvenlik siyasetine alan açan ve onu tahkim eden bir hüviyette mi? Uzatabileceğimiz bu sorular önemli.

     

    15 Temmuz koşullarında dahi AYM’den dönen bir uygulamanın bugünkü kriz ortamında yeniden çıkması izaha muhtaçtır ve devletin nasıl olacağı ile ilgili soruyla doğrudan ilintilidir. Dolayısıyla yukarıda belirttiğim üzere teritoryal egemenliklerin anlamsızlaştığı, devlet dediğimiz aygıtın gittikçe çözüldüğü ve gereksizleştiği gibi bazısı ütopik bazısı distopik okumaların aksine devletin ve devlete olan ihtiyacın arzuyla arandığı bugünlerde yapılan bu düzenleme bugünümüz ve yarınımız için hayati önemdedir.