Virüs
tehdidi altında kaotik bir süreçten geçiyoruz. Küresel bir ‘fetret devri’ndeyiz
adeta. Ölümlerin, belirsizliğin, endişe ve kaygının artarak devam ettiği şu
günlerde bizi paranoyaklaştıran, gerçeklik algımıza kast eden ve onu tahrip
eden ucu bucağı olmayan spekülasyonlar, komplo teorileri de altın çağlarını
yaşıyor. Tehdidin büyük ve belirsizliğin yoğun olduğu bu süreçte aklın,
mantığın ve sağduyunun sınırlarını zorlayan spekülatif, fantastik söylemlerin
alan genişletmesi anlaşılabilir elbette. Ancak açık konuşmak gerekirse bu tip
kriz dönemlerinde de normal dönemlerimizde de hayata ilişkin ilkesel ve ahlaki
konumlanışımızın nasıl olması gerektiği öyle büyük salınımlar barındırmıyor.
Düşünsel
veya eylemsel açıdan bir uçtan karşıt bir uca savrulmamızı gerektiren bir şey
de olmuyor. Evet, bir anlamda ev merkezli bir hayat sürdürerek ‘sosyal hayat’
yasaklısı hale geldiğimiz şu günlerde dünyaya, ilişkilere ve işleyişe ilişkin
normal şeyler yaşamıyoruz. Ancak bugün de dünyanın rahat, stabil olduğu anlarda
da verilmesi gereken bir mücadele var ve verilmesi gereken bu mücadelenin
ilkesel ve ahlaki koordinatları var. Şu kritik günlerde bu mücadeleden
vazgeçmemizi gerektiren bir şey olmadığı gibi tersine bu tarz mücadelenin nitelik
ve derinlik kazanamasının nasıl hayati bir önem ve aciliyette olduğunu yeniden
deneyimliyoruz. Yine bu dönemde yeniden anlıyoruz ki; mücadelemiz ilkesel ve
ahlaki olmalı, insanın onurunu ve izzetini lekelememeli, özgürlüğe ve adil
bölüşüme odaklı olmalı, kısaca devlet-toplum ilişkimizden doğa ile kurduğumuz
ilişkiye uzanan çok geniş ölçekli olmalı.
Bu
açıdan baskın gündem maddemiz dışında hayatımızın iş ve işleyişine ilişkin
hassasiyetimizi korumak, özgürlük ve adalet mücadelesinin nitelik ve derinlik
kazanması için çalışıp çabalamak mecburiyetimiz sürüyor. Bu açıdan 25 Mart
2020’de bir torba yasayla Meclis’ten geçen ve “dernekler yasası”nda değişiklik
öngören düzenlemeye bakmakta yarar var. Türkiye’nin ve dünyanın kriz
karşısındaki teyakkuz durumu nasıl aklın, mantığın gerekliliği ise aynı şekilde
hayatımızın her alanında yapılan sosyal, siyasal, ekonomik vs. düzenlemelerin
de taşıdıkları anlam ve yapacakları etki üzerinden değerlendirilmeleri yine
aklın ve mantığın gereğidir. Bu, ülkemizin, devlet-toplum ilişkimizin mahiyeti
açısından da hayati önemdedir. Kendilerini doğrudan ilgilendirmeleri
münasebetiyle, ülkenin direnç merkezleri, varlık ve nitelik göstergesi
hükmündeki sivil toplum yapıları için ayrıca varoluşsal bir sorumluluktur.
Ayrıca ülkenin bugününe ve yarınına ilişkin görev ve sorumluluk duyan her bir
ferdi için de varoluşsal bir sorumluluk olduğu izahtan varestedir. Çünkü
hiçbirimiz basit bir uyum aparatı, bir intibak nesnesi değiliz. Her birimiz
hayatımızın ve birlikte yaşadıklarımızın sorumluluğunu alan bir kurucu irade
olma yüküyle, göreviyle mukayyet durumdayız.
Bu
açıdan 15 Temmuz gibi ‘istisna’ döneminde işlevselleştirdiğimiz ‘torba yasa’ya
ve virüs salgınının bu netameli günlerinde yapılan ‘dernekler yasası’ ile
ilgili düzenlemeye bakmamız gerekiyor. ‘Torba yasa’nın neliğine ilişkin bir
tartışmanın zaruretine vurgu yapıp işi ehline bırakalım. Dönelim ‘dernekler
yasası’nın şu salgın günlerinde ‘torba yasa’yla geçişine. Nedir mevzu?
Dernekler yasası ile getirilen düzenleme alan ile ilgili hangi açıkları
kapatacak? Ne tür bir ihtiyaç hasıl oldu ki bu düzenleme yapılıyor? Yapılan
düzenlemenin mantığı ne, kurgusu nasıl? Neyi ima ediyor, neye yol veriyor?
Yaklaşımı, perspektifi, ufku nedir? Özgürlük alanını mı genişletme arayışında
yoksa özgüven problemi olan, güvenlik siyasetine alan açan ve onu tahkim eden
bir hüviyette mi? Uzatabileceğimiz bu sorular önemli.
15
Temmuz koşullarında dahi AYM’den dönen bir uygulamanın bugünkü kriz ortamında
yeniden çıkması izaha muhtaçtır ve devletin nasıl olacağı ile ilgili soruyla
doğrudan ilintilidir. Dolayısıyla yukarıda belirttiğim üzere teritoryal
egemenliklerin anlamsızlaştığı, devlet dediğimiz aygıtın gittikçe çözüldüğü ve
gereksizleştiği gibi bazısı ütopik bazısı distopik okumaların aksine devletin ve
devlete olan ihtiyacın arzuyla arandığı bugünlerde yapılan bu düzenleme
bugünümüz ve yarınımız için hayati önemdedir.