Dünyanın
şu anda bir numaralı gündemi Covıd 19 Koronavirüs'üdür. Çin’in Vuhan şehrinde
bir pazarda başladığı iddia edilen bu virüs giderek dünyaya tehdit eder hale
geldi. Bu virüs birçok yönüyle değerlendiriliyor. Görünen o ki şu an bilim,
tıp, çaresiz. Henüz bunun aşısı bulunamadı. Çalışmalar devam ediyor. Ülkemizde bu
virüs'ten payına düşeni aldı ve almaya devam edecek. Önümüzdeki günler
tahribatın hangi boyutta olduğunu gösterecektir. Koronavirüs bize kattığı
güzellikler (evimize, eşimize,
kendimize, düşünce dünyamıza, okumamıza,)olacağı gibi bizden götüreceği güzellikleri(cami,
cemaat, cuma, musafaha, ziyaret, tebessüm, aksiyon) yaşayarak tecrübe ederek
görüyoruz. Şu an Corona virüsü için en etkili çözüm, teması azaltmak, insanlar
arasına mesafe koymak ve süreci atlatana kadar evde kalmak şeklinde telkin
ediliyor. Bizler de bu değişik durumu, krizi ya da şer gibi görünen bu olayı
lehimize çevirip faydaya dönüştürebiliriz. Siyer'den iki örnekle bunu zihin
dünyamıza sunuyorum.
-Efendimiz
aleyhissalatu vesselam Ramazan ayında kendini toplumundan uzaklaştırıp, Rabb'i
ile irtibatını güçlendirmek için Hira' ya çekiliyordu. İşte öylesi bir zamanda,
gelen ilk vahiy, ilk emir ise "Oku! yaratan Rabb'inin adıyla Oku!)"
idi. Alak Suresinin ilk 5 ayetin'den sonra Fetretü'l Vahiy de herhangi bir Emir
yada vahiy gelmedi. Fetret dönemi ile çeşitli rivayetler var ise de genellikle
40 civarında olduğu dile getirilir. ikinci vahiy ise Müddessir suresinin ilk 5
ayeti idi. İlk ayette ise "Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve Uyar!" ayeti
idi. Buradan bir ders çıkarırsak bizler de üç aylar içerisindeyiz ve Ramazan
Ayı'na 40 gün civarı gibi bir zaman dilimi var. Evlerimizde "oku"
emrine kendimizi muhatap kabul ederek, Kur'an'ı kendimizi (iç dünyamızı)
Rabbimizi ve Kainat kitabını okuyalım. Tefekkür edelim, sonraki süreçte ise
büründüğümüz örtüyü, üzerimizden atıp yani kendimizi İkmal ettikten sonra
kalkıp uyarma sorumluluğumuzu yerine getirelim.
-Tebük
için sefer düzenlendiğinde sahabelerden 3 kişi ağır davranarak bu sefere
çıkmadılar. Bunlar Kab b. Malik, Hilal b. Ümeyye ve Mürare b. Rebi idi. Efendimize
sefer dönüşü herhangi bir mazeretlerinin olmadığını, gevşek davrandıklarını,
belirtip doğruyu konuştular. Efendimize gelen Emir'le bu sahabelerden
ilişkinin, görüşmenin kesilmesi istendi. 40 günün sonunda eşleride onlara gelen
Emir ile evlerden giderek onları tek başına bıraktı. 50. günde şu müjde veren
ayet ile tevbeleri kabul edildi. " Ve Seferden geri kalan üç kişinin de
tevbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen, onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini
sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah'tan yine Allah'a sığınmaktan başka çare
olmadığını anlamışlardı. Sonra dönmeleri için Allah onların tevbesini kabul
etti. Çünkü Allah tevbeyi çok kabul eden, pek esirgeyendir. " (Tevbe-118)
Bu
sahneyi günümüze uyarlarsak, belki tembel olduğumuz, dünya malına tamah
ettiğimiz, kendimizi düşündüğümüz, kardeşlerimize omuz vermediğimiz, onlarla
beraber yürümediğimiz zamanlar olmuştur. Bazen onlardan bir selamı, belki de
bir dua'yı kestiğimiz zamanlar olmuştur. Bu kötü ahlakın def'i için Rabbimize
El açıp, af dileyip, istiğfarda bulunmalıyız. Bütün genişliğine rağmen dünyanın
bize daraldığı, evlerimizde karantina altına alındığımız bugünlerde daha fazla
yakarmak için ona sığınmalıyız. Biz zamanı iyi değerlendirirsek şu ayetlerle
bahtiyar olmamız mümkündür. "Kuşkusuz Rabbin sana verecek, sende hoşnut
olacaksın." (Duha-5) Ümit aşılayan "Her zorluktan sonra bir kolaylık
vardır. Gerçekten her zorluktan sonra bir kolaylık vardır"
(İnşirah-5,6)ayetleri gönüllerimizi inşiraha kavuşturacaktır. İnşallah.