Sosyal yaşam içinde insanlar bir şekilde
mesajlaşarak davranış geliştirirler. Kimi, davranışlarının hesabını yaparken
metodunu farklı kullanır. Bu metodu rıza-i ilahi üzerine kurar. Kimi de hiçbir
şey düşünmez, kendi mantığından hareket eder. Hatta kendi mantığını üst mantık
olarak görür, günah işler, o da yetmez işlemeye de sebebiyet verir.
Tarih boyunca bu davranış biçimi var
olagelmiştir. Hal böyle olunca, günahlarda ısrar devam edince bir mesaj da
farklı gelir. Nedir bu mesaj? Peygamber
aracılığıyla gelen ilahi bir mesajdır. Genelde mesajlar maddi içerik taşırken
ilahi mesajlar maddi içerik taşımaz ve ücretsizdir. Bütün peygamberlerin mesajı
bu yöndedir.
Bütün peygamberler mesajlarında
insanları bir olan Allah’a davet eder ondan başkasına ibadet etmemelerini
tavsiye eder. Mesajlar benzerlik taşırken mesajları ulaştıran Peygamberlerin
davranışlarının da benzerlik gösterdiğini söyleyebiliriz. İlk Peygamberlerden
Hz. Nuh’u(A.S.) ve Son Peygamber olan Hz. Muhammmed’in (s.a.v.) hayatını ele
alalım.
Hz. Nuh(A.S.) kendi kavmine, “Putlara
tapmayın, gelin bir olan Allah’a ibadet edin.” dediğinde kavmi kendisini
yalanladı, kendisine hakaret etti, işkence etti ve kendisini taşladı. Gemiyi
yaparken suyun olmamasına bakarak dalga geçildi oysa o dalgalar gün geldi
kendilerinin sonu oldu. İmam Gazali’nin kitabında da böyle bir hikâyeye
rastlamak mümkündür.
Hikâye şöyle: “Adamın biri süt
satıcısıdır, satarken de suyu bol katar. Oğlu her ne kadar “Baba yapma!” dese
de baba çocuğu dinlemez, suyu bol katar. Bir gün bir sel gelir ineği alır,
götürür. Baba kara kara düşünürken çocuk, “Baba bak senin süte kattığın sular
sel oldu, geldi ineğimizi götürdü.” der. Normalde düşünüldüğünde su bir hayat
kaynağı iken bazı hikâyelerde çok korkunç bir hâl alabiliyor. Demek ki su da
insanların niyetlerine göre şekillenebiliyor.
Kaynaklardan biri de taşlardır. Her iki
Peygamber taşlanmıştır. Atılan taşlar her ne kadar olumsuz algılansa da bir
yapının oluşturulması için taşlara ihtiyaç vardır.
Her iki Peygamberin yaşam sürelerinin
biçimi de imtihanın benzerliğini ortadan kaldırmamıştır. Birinde insanlar çok
uzun süre yaşarken diğerinde kısa süreli yaşamışlardır. Fakat yine inanan
inanmış, inanmayan inanmamıştır. Demek ki insan inkâr ettikten sonra hangi
dönemde yaşadığı çok önemli değildir.
Bugün de insanlar sayısız İlahi mesaj
örneği gördü. Savaş gördü, deprem gördü, yangın gördü, sel gördü. Kimi
bunlardan kendisine bir ders çıkarırken kimi de hiçbir ders çıkarmayıp
günahlarında ısrar etmeye devam etti. Dün insanlar çölde yaşarken kendilerine,
altından ırmaklar akan cennetlerin sözü verilmesine rağmen inanmadılar. Bugün
de lüks evleri görüp köşkleri tasavvur edebilen bir toplum da aynı mantığı
sürdürmektedir. Sonuç olarak şunu düşünmek gerekir bu kadar örnek ve mesajdan
çıkaracağımız şey sadece rıza-ı ilahi olmalı. Bundan başka her şeyin boş ve
anlamsız olduğunu söyleyebiliriz.
Selam ve dua ile…