Mevlâ ölen 41 cana rahmet eylesin.
Geride kalanlara sabr-ı cemil lutfetsin. Yaralılara da acil şifalar versin.
Depremde ölenler için öncelikle her
Müslümanın malumu olan şu kabul ve kanaati hatırlayalım: Kur’an-ı Kerim’de
açıklandığı gibi, hem dünya hem de ahiret itibariyle şehid olanlara yani Allah
yolunda katledilenlere “kâmil şehid” yahut “hakîki şehid” denirken bir de
Hadis-i Şeriflerde zikrolunan “hükmî/manevî şehid” veya “uhrevî şehid”ler var.
Bunlar doğum sırasında, salgın hastalıklarda, boğulma gibi bir takım afetlerde,
ilim yolunda ve malını müdafaa gibi sebeplerle ölen Mü’minlerdir ki enkaz
altında can verenler de bu sınıftan sayılmıştır. Câbir b. Atik(ra)’ın
naklettiğine göre Resulullah(sav) şöyle buyurdu: “Yıkıntı altında kalarak ölen
şehiddir.” (Buhâri 689, Müslim 1914, Ebû Dâvûd 3111, Neseî 1846, İbn-i Mace
2803)
İster yer bilimci jeolog, ister ilahiyatçı
veya gazeteci yazar, hangi vasıfla olursa olsun Müslüman memlekette deprem gibi
afetleri öyle gelişigüzel yorumlamaktan şiddetle sakınmak gerekir. Çünkü
meselenin imanî/itikadî ve dolayısıyla kaderî yönünün olduğu çok açık ve
nettir. Temkinli davranıp muhakkîk zatların tespitlerine müracaat etmek,
bizi/toplumu hem bir takım şüphe ve kuruntulara düşmekten/düşürmekten korur hem
de sağlıklı ve kapsamlı bir bakış açısı kazandırır.
Üstelik ateist ve seküler olarak
etiketleyip kendilerine mal etmeye çalıştıkları bilimle, ilim dini olan yüce
İslamı bu sahada da karşı karşıya getirip, pozitif bilimin üstünlüğünü ve
haklılığını ispat etmeye çalışan zavallı güruhun sözlü ve yazılı tuzaklarına
düşmemek için de muteber, mevsuk/güvenilir alimlerin irşadına muhtacız.
Herhalde az buçuk İslami bilgisi olan
bir müteahhit, “bizi aldatan bizden değildir” (Müslim, Îmân 164) hadisini illâ
ki duymuştur ve dolayısıyla yapacağı bina ile ilgili sorumluluğunu bilir.
Her Müslümanın bilinçaltında da, meselâ
okuduğu “Üstünüzde yedi kat sağlam gök bina ettik” (Nebe’ 12) mealindeki ayetten mülhem, “sağlam bina”
vurgusu vardır.
Ve yine Peygamberini tanıyan her
Müslüman, O’nun(sav) her işinde çok planlı, kontrollü, sağlam ve son derece tedbirli
olduğunu bilir. Zira O(sav); “Tedbir gibi akıl yoktur” (İbn Mâce, Zühd 24)
buyurmuştur.
Resulullah(sav) sadece dirilerin evinin
sağlamlığına değil, ölülerin mezarının bile doğru dürüst yapılmasına önem
vermiştir. Öyle ki, vefat eden oğlu İbrahim'i defnederken, kabrin yan
tarafındaki kerpiçler arasında bir açıklık görmüştür de bunun kapatılmasını
emrettikten sonra; "Sizden biriniz bir iş yaptığı zaman onu içine sinecek
biçimde yapsın. Çünkü böyle yapmak, musibete uğrayanın içini yatıştırır. Gerçi
bunun ölüye ne yararı ne de zararı olur ama diri olanın gözünü
aydınlatır." (İbn-i Sa'd, Tabakat 1/131) buyurmuştur. Yine Hz. Aişe(rha)
validemizin naklettiğine göre Efendimiz(sav) şöyle uyarmıştır: “Allah, sizden
birinizin bir iş yaptığı zaman, onu sağlam (güzel) yapmasını sever.” (Beyhaki,
Şuabü’l- Îmân 4/ 334,335)
Meselenin şeriat kısmı yanında bir de
hakikat tarafı var: “Allah-ü Teala’nın, bilgisi/izni olmaksızın bir yaprağın
dahi düşmediğine” (En’am 59) “Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musîbetin başa gelmeyeceğine”
(Teğabun 11) iman edenler, depremi, sadece fay hatlarına, birikmiş enerjilere,
deneysel ve tecrübî verilere havale etmezler. Dünya ve ahiretin, yaşamın ve
ölümün sahibi olan Mevlâ’yı tüm imtihanlarda en güzel Vekil olarak görürler ve
takdirindeki mesajı okumaya çalışırlar.
Sonuçta vücudumuzun bir parçası olan
kardeşlerimizin başına gelenler, hepimizin başına gelmiştir. Ders çıkarırken bu
noktayı kaçırmamak gerek.
Diğer bir husus da, bu son depremde,
mesela Takdir-i İlâhi bu ülkenin; Bireyselleşme, Kürtçe, Suriye’li Muhacirler,
Namaz, Örtü ve Dindarlık gibi temel gündemlerine dair açık mesajlar da verdi.
Yine memlekette birlik ruhunun,
aidiyetlerin ve maneviyatın tükendiğine yönelik borazanlık yapanların ne kadar
boş ses çıkardıkları herhalde ayan beyan ortaya çıkmış oldu.
Nimet şükür ister. Rabbimiz mademki bu
vesileyle aramızdaki yardımlaşma ve dayanışma ruhunu tekrar üfledi ve bize
kusurlarımızı gösterdi. Şimdi şükür zamanı; aileyi ve geleceğimizi sarsan diğer
afetler için de aynı ruhla harekete geçip kenetlenme zamanı.