Başlıkta ki kelime halk arasında en yaygın olarak kullanılan
deyimlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu söz kulaklara hoş gelen güzel bir
söz aslında. Lakin sağlıklı bir değerlendirme yapıldığında bu sözün manasının
iğdiş edildiğini müşahede ediyoruz.
Bu sözü bazen rızıkla terbiye edilmek istenenden, ekmeğinden, aşından edilmek istenenden duyabilirsiniz. Bu sözü bazen bir yola çıkıp adım atmak isteyeni cesaretlendirmek, ona moral vermek isteyenden duyabilirsiniz.
Bu sözü bazen bir işe girişen, piyasada ihtiyaç olan işyeri açmak isteyenden de duyabilirsiniz. Bu sözü bazen de dengeleri gözetmeden işyeri açanlardan da duymanız mümkündür.
Aslında içinde yaşadığımız toplumda köklerimizden gelen, inançla yoğrulmuş coğrafyamızda, "Rızkı verenin Allah" olduğu kanaati belleklere işlenmiştir.
Bu konuda illa ki her insanın kulağına herhangi bir sohbet ortamında ya da vaaz esnasında birkaç kelam ulaşmıştır. Mesela "Yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın." Hud 6. ayeti bile başlı başına bu hakikati yüreğimize nakşediyor.
Rızık konusunda araştırma yapan Hasan Basri "Kur'an'ın iki kapağı arasındakileri okudum. 90 yerde Allah'ın rızka kefil olduğunu gördüm." sözlerini de sosyal medya kullanan birçok insan görmüştür. Ben ise bu yazı vesilesiyle dikkatleri başka bir yöne de çekmek istiyorum.
Allahu Teala'nın yeryüzüne insanlara gönderdiği rızıkta bir eksiklik yoktur. Hatta fazlası bile vardır. Bugün dünyada sadece israfa dikkat edilse, yeryüzünde aç insan kalmaz. Lüks ve şatafata yapılan harcamaya dikkat edilse, yine aç insan kalmaz. Ya da hakkıyla zekat verilse, yine de aç insan kalmaz. Aslında Hazreti Ali günümüz dünyasına bıraktığı mesaj da bu kabildendir.
"Dünyanın neresinde bir aç insan varsa, başka bir yerinde de fazlasını yiyen birileri var."
Maalesef kapitalizmin etkisiyle "Rabbena, hepsi bana" anlayışının bir çok insan üzerinde tezahürünü görüyoruz. "İnsan, insanın kurdudur." diyen düşünür pek de haksız sayılmaz.
Kanaatimce rızık konusunda taşları yerli yerine oturtmak gerekiyor. Yoksa insan oğlu bilmeden kendi yanlışlığının faturasını, işin başında da, sonunda da, Allahu Teala'ya mal etme gibi bir tehlike ile karşı karşıya kalıyor.
Özellikle küçük yerlerde iş sahibi olmak isteyenlerin, şunlara dikkat etmeleri gerekir.
-İşyeri sahibi olayım diye, benimde bir yerim olsun diye iş yeri açılmaz.
-İstişare etmedin, işin ehline danışmadan, farklı farklı kişilerden görüş almadan güçlü bir kanaat oluşmadan karar verilmez.
-Tedbir almadan, kar-zarar kıyaslaması yapmadan ciddiyetle tevekkül ettiği söylenemez.
-Piyasada yapılacak işin arz-talep dengesini gözetmeden, o toplumu okumadan başarı elde edilmez.
-En önemlisi "ben kazanayım da, başkası batıyorsa batsın" mantığıyla hareket edilmez.
Bu ve buna benzer etkenler doğrudan rızıkla ve insanın, diğer insanın rızkını kapmasına vesiledir. Ez-cümle "Rızkı veren Allah'tır. " Lakin kulun gözünün de başka kula verilen, rızıkta olmaması gerekir. Wesselam.