Milenyum, bilgi, bilişim ve iletişimden sonra paylaşım
diye de nitelenen bu çağda, popüler erişim ve komünikasyon araçlarını,
sağlayıcıları ve platformları bütünüyle ve sürekli yasaklamak/önlemek neredeyse
imkansız olduğu için kimi ülkeler halklarını yerli alternatiflere yönlendirerek
güya bazı kaygılara karşı tedbir almaya çalışıyorlar.
Nüfusunun 52 milyonunun günde ortalama 3 saatini sosyal medyaya ayırdığı Türkiye’de ise belli alanlardaki kısmi sınırlamalar hariç müthiş bir özendirme var.
Her ne kadar suç teşkil ettiği gerekçesiyle kimi paylaşımlar adli takibe uğrasa da, linçler, saldırılar, iftira ve hakaretler gırla gidiyor.
İnternet ve sosyal medyanın avantajlarıyla birlikte risklerine ve tehlikelerine dikkat çeken çalışmaların hacmi ve etkisi ise çok çok düşük.
Hükümetin, sivil toplumun ve kanaat çevrelerinin ivedilikle bu konuya eğilmesi şart. Devlet deyince hemen kanuni düzenlemeyi de anlamamak gerek.
Mesele, herkesin selametini, zeminini ve geleceğini ilgilendiriyor. O yüzden formel ve informel biçimde ciddi adımlar atılması şart.
Şu “kurtarıcı ikonları kutsama patolojisi” aşılıp, artık acilen ilkokul birinci sınıftan başlanarak her kademede mutlaka internet ve sosyal medyanın kullanımı hakkında doğru dürüst bir bilinç ve davranış kazandırılmalı.
Diğer alanlarda olduğu gibi bu konuda da sınırları fark etmeleri sağlanmalı.
Bunun için bakanlık bile kurulabilir. Hatta bir ölçme ve değerlendirme sistemi geliştirilebilir.
Mevzu, özgürlüklerin kısıtlanması teranesine kurban edilemeyecek kadar ciddidir. Bu yüzden özellikle ahlaki perspektiften ele alınması şart.
O yüzden evvela, sanal alemde de rasgele, öylesine, gelişigüzel kullanımın, sadece eğlenme ve vakit geçirmeye indirgenmiş bir amaçsızlığın, mizansızlığın, ölçüsüzlüğün, belirsizliğin felaket olduğu gerçeği ile hareket edilmeli.
Bediüzzaman’ın "Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenâsi edilse, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler" sözüyle vurguladığı gibi; doğru hedeflere, ideallere, hayallere, sevdalara odaklanmayan zihnin bencilliği ortaya çıkaracağı unutulmamalı.
İkincisi, mahremiyet/özel alanla ilgili şuur, mutlaka yaygın pratiğe dönüştürülmeli. Bu, seferberlik ilan edilecek seviyede önemsenmeli. Bunun da, Allah’a ve ahiret gününe imanın takviyesiyle çok kolay kazandırılabileceği bilinmeli.
Neyin, nerede, niçin, ne kadar, nasıl ve kimlerle paylaşılması gerektiği hakkında kurumsal bir takip ve yerinde müdahale sistemi bile oluşturulabilir.
Üçüncüsü, kötülükleri azaltmanın en kolay yolunun iyilikleri artırmak olduğu prensibinden hareketle; hediye, ifşa, ilan, takdir, istihdam gibi birçok yöntemle faydalı paylaşımlar ödüllendirilmeli.
Dördüncüsü, kimden gelirse gelsin, toplumun inancı, örfü, kültürü ve ahlakıyla uyumlu olmayan yalan, hakaret, iftira ve fuhşiyat/müstehcenlik içeren bütün paylaşımlara anında engel olacak bir denetim aktif edilmeli.
Beşincisi, web tasarım, mobil yazılım ve robotik kodlama gibi bu sahadaki becerilerin artırılması, yeteneklerin geliştirilmesi ve katma değerinin yükseltilmesi teşvik edilmeli.