“Göğü de yükseltti ve mizanı(ölçüyü, dengeyi)
koydu ki, siz (ey insanlar), dengeyi bozup ölçüyü kaçırmayasınız!” (Rahman 7-8)
Denge deyince
birilerinin aklına hemen ekosistem gelecek ancak gökler kadar yüce, temiz,
asil, kapsamlı bir mefhumu evvela birey ve toplum hayatındaki karşılığıyla
anlamak gerekirdi.
Mizan nosyonu, şu
alemde bize sürekli “Subhanallah” dedirten kusursuzluğu özetler.
Alem-i asğar olan
insanın da yücelmesini, arınmasını, gelişmesini ve faydalı olmasını anlatan
bütün müspet haller de nihayetinde dengesi ile ilgilidir.
Başta matematik,
fizik, kimya, biyoloji ve astronomi olmak üzere tüm ilimler de adeta bilerek
bilmeyerek ilahi dengeyi tespit ve tetkik etmekle ilgilidir.
Yeryüzünde halife
kılınan Ademoğlu, ekip biçerken, işlerken, imar ederken ve üretirken terazinin
dengesinden şaşmamakla ve bozmamakla yükümlü iken ne zaman şeytana ve heva
hevesine uyarak mizanı dağıtmışsa tekrar be tekrar ilahi irade tarafından
farklı biçimlerde ikaz edilmiştir.
Mesela Kuran-ı
Kerim'de insanın nesil emniyetiyle ilgili fabrika ayarlarını tahrip eden Lut
kavmi ve alışverişte genel geçer muameleleri sabote eden Medyen ve Eykeliler
gibi birçok misal okuruz.
Mizanın sahibi
Allah'tır.
“Andolsun, Biz elçilerimizi apaçık belgelerle
gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve
mizanı indirdik.” (Hadid 25)
Hak Subhanehu ve
Teala, nasıl ki, suya kaldırma kuvveti verip dağ gibi gemileri onun üzerinde
dengede yüzdürüyorsa veya havaya nasıl bir aerodinamik vererek dev gibi
uçakları tıpkı gezegen ve yıldızları fezada çevirdiği gibi gökyüzünde dengede
uçuruyorsa, her canlının ihtiyacı olan yaşam şartlarını nasıl ki en uygun
tarzda verip aralarında mükemmel bir ahenk sağlıyorsa, aynı şekilde Kuran ve
Sünnet ile de beşerin dünya ve ahiret saadeti için uyması gereken denge
programını indirmiştir.
Şirk koşan,
masumları katleden, hakka hukuka kasteden, yalancı şahitlik eden, günahsız
kadınlara iftira atan, zinaya yaklaşan, kumar oynayan, faiz yiyen, içki içen,
gasp eden, laf taşıyan ve diğer günahlarda da ısrar eden nasıl ki sadece kendi
dengesini bozmakla kalmıyor ise; orucunu, zekatını, namazını, akrabasını, din
kardeşlerini, komşusunu, mesuliyetlerini, iffetini, sa'y ve gayreti ihmal eden,
sabırsız, kanaatsiz, tevekkülsüz, ümitsiz, fikirsiz, zikirsiz, şükürsüz,
şuursuz, korkak, tembel, cimri, kindar, dedikoducu, ihtilaf çıkarıp fitnecilik
eden ve yalnızca kendisini düşünüp kimseyi umursamayan herkes de, cürmü
nispetinde bu varlık aleminin ayarını bozmaktadır.
Temsilde hata
olmasın, ailenin fabrika ayarlarını Allah yapmıştır.
Elinize birtakım
yetkiler verildiyse öncelikle bu ayarları işin ehli olan alimlerden ve kadim
İslam geleneğinden, külliyatından sorup ona göre güzellikle uygulamak
durumundasınız.
Yoksa kaş yapayım
derken göz çıkarırsınız. Kadını kurtardığınızı zannederken komple aileyi kurban
edersiniz.
Çocuk ve gencin
sahih edebini de koyduğu ilahi mizanla Cenab-ı Mevla ayarlamıştır.
Onlara Kuran Ahlakı
ve Nebevi Terbiye yerine batıl bir ideolojiyi dayatırsanız ortada ne kantar
kalır ne terazi.
Yapmayın beyler,
birtakım yargıçların kesinlikle yanlış ölçüp biçtiklerini çok net olarak görüp
sessiz kalmak da, Müslüman toplumun temeliyle ilgili yanlış ayarlamalar yapmak
da Mizanın sahibini gayrete getirir.
Allah'ım bizi dengeyi bozmaktan muhafaza eyle..