Sosyal yaşam içinde insanların yaşayış biçimlerine
baktığımızda insanların önemsediği ve öne çıkardığı konulardan biri şüphesiz
temizliktir. Temizlik derken iki şey akla gelir.
1-Fiziki temizlik
Bu temizliğin olması için deterjana, tozlu sıvı temizleyicilere ihtiyaç vardır. Teknolojinin gelişmesini de dikkate aldığımızda en zor lekelerin bir şekilde temizleneceğini söyleyebiliriz.
2-Manevi temizlik
Bu temizlik şekli daha çok insanın zihniyle kalbiyle kısacası iç dünyasıyla alakalıdır. Ne çamaşır suyu ne de farklı deterjanlar bu lekeleri temizleyebilir. Bu temizlik ancak ve ancak imanla ihsanla vicdanla âlemlerin rabbi olan Allah'a kul olmayla kulluk bilincini yerine getirmeyle olur.
Şüphesiz bizleri karanlıktan aydınlığa çıkaran kuvvet; bizlere iç âlemimizin temizliği için kendi yüce kelamını işaret etmiştir. Bizim için hidayet kaynağı olan bu kelam veya pratiğini örnekleyen peygamber, her türlü temizliğimiz için referans olmalıdır. Bu kaynakları yeterince önemsemeyip bir yaşam felsefesi haline getirmez isek hem aydınlıktan karanlığa hem de vicdansızlığa doğru yol almış oluruz. Bu da yetmez iyilik adına görevini yerine getirmeye, çalışan insanları da dinlemeden anlamadan yargılar, bu yargılarımızı da önleştiririz.
İyilik adına çalışanların karşısına ön yargı nasıl çıkabilir? Diye düşünebiliriz.
Ön yargının bilinçsizliğin neler yaptığını ne kadar zararlı olduğunu anlamak için tarihin penceresini aralayalım. Müşrikler, Ebu Talip'le Hz. Hatice'nin vefatından sonra sevgili Peygamberimizin (aleyhisselam) pek çok mucizesini gördükleri halde inatlarından iman etmiyorlardı.
Onların gittikçe şiddetlenen bu zulüm, işkence ve eziyetleri artırmaları üzerine Peygamberimiz Taif halkını İslam'a davet etmek için ilk Müslümanlardan Zeyd İbni Harise'yi yanına alarak Taif'e gitti. Taifliler İslam'ı kabul etmedikleri gibi Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselamın oradan çıkıp gitmesini istediler. Bununla da kalmayıp Sevgili Peygamberimizi taşa tuttular.
Zeyd İbni Harise ise vücudunu Peygamberimize siper ederek atılan taşlardan korumaya çalışıyordu. Zeyd İbni Harise Sevgili Peygamberimizin etrafında dört dönüyor. Taşların Peygamberimize değmemesi için çırpınıyordu. Peygamberimizin mübarek vücuduna bir zarar gelmesin diye kendisine gelen taşlara aldırmıyordu.
Hz. Zeyd Sevgili Peygamberimizi korumak için taş atan zalimlere karşı avazı çıktığı kadar yapmayın vurmayın! O alemlerin efendisidir 'Resulullah'tır diyordu. Zeyd İbni Hariseyi (r.anh.) aşarak Peygamberimize gelen taşlar Resulullah efendimizin mübarek ayaklarını kan içinde bırakmıştı. Yol kenarında bir bağa sığınan Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselam burada biraz dinlendikten sonra üzüntü içinde Mekke'ye döndü. Peygamberimiz hayatının en büyük eziyeti ile bu yolculuk sırasında karşılaşmıştır.
İşte değerli kardeşlerim insan kendi kutsallarını okumazsa kendini ara sıra resetlemezse toz kapar, nem kapar, remi sarsılır ekranı kararır ekran kararınca aydınlıktan karanlığa doğru hal almaya başlar.
Bu psikolojiyi yaşayan birinin olayları net görebilmesi mümkün mü? Olayları net görmeyen biri ona buna sataşmaya başlar. Ona kulp bulur buna kulp bulur sonra da döner şöyle demeye başlar neden kimse benimle arkadaşlık etmiyor kimse benimle yol yürümüyor? Diye hayıflanır.
Ön yargılardan uzaklaşıp iç dünyamızın temizlenmesini istiyorsak nerede olursak olalım kulluk vazifemizi yerine getirelim. Kiminle konuşursak konuşalım, kiminle yol yürürsek yürüyelim büyüklerimizin dediği gibi “mutlaka ve mutlaka Allah'ın payını bırakalım”
Selam ve dua ile…