-Kudretli komutanlar yargılandılar, ceza aldılar, yaşları ve sağlıkları gerekçe gösterilerek cezaevine atılmadılar. Onların görevden aldıkları subay ve astsubayların akıbetini bilmiyoruz.
-Üniversite Rektörlerinin zorla başlarını açtıkları, sorgu odalarından geçirdikleri, yaka paça okuldan dışarı attıkları ve eğitim hayatını bitirdikleri kızlarımız eğitimlerine geri döndüler. Bu alçakça suçu işleyenler yargılandı, ancak okullarını bitiren bu mağdur kardeşlerimize öncelikli bir iş imkanı tanınmadı ve halen bir çoğu diplomalı işsiz.
-Camilerde ders veren, inancını yaşamak isteyen Müslümanları dosyalar oluşturarak derdest eden emniyet müdürleri, emirlerindeki kendileri gibi memurları, FETÖ sürecinde kim oldukları ve kimin emir kulu oldukları ortaya çıktığı ve bunlar görevlerinden alınıp birçoğu cezaevlerine atıldığı halde, onların düzmece dosyalarından cezaevlerine atılanlar 20 yılı aşkındır ceza çektikleri halde, bu düzmece dosyalar devletin değişmez hafızası olarak kabul edildi ve yeniden yargılamanın yolları bir türlü açılmadı.
-Düzmece dosyalara talimat üzerine gözü kapalı ömür boyu hapis cezası veren bir çok hakim ve savcının, bugün FETÖ terör örgütünden cezaevlerine atıldığını, daha kudretli olanların yurt dışına kaçtıklarını bildiğimiz halde, onların 20 yılı aşkındır zindanlarda çürüttüğü mazlumlar halen içerde çürümeye devam ediyor.
-28 Şubat zulmü üzerinden yıllardır siyaset yapanların, 28 Şubat mağduru olduğu halde onların çıkarlarına ters bir eylem veya söylemde bulunduklarında o süreci mağdurların yüzüne nasıl bir suç gibi çarptıklarını hep görüyoruz. Sicil kirliliği arşivlerde tutulmaları, bu mağdurların asla tam anlamda özgürlüklerine kavuşmalarını istemediklerinin en bariz örneğidir.
Son söz: son günlerde İslami yapı ve cemaatlere yapılan saldırıların arkasındaki iğrençliği bazı sapık yapıları emsal göstererek saldırıya geçmek en hafif tabir ile bataklığa düşenin pisliğini örtmek için başkasının üzerindeki tozu pislik gibi göstermeye çalışmasıdır.
İslam’ın şanlı tarihinde İslami cemaatlerin onurlu mücadelesi hep vardı ve var olmaya da devam edecektir.
Şarlatan ve İslam’ın bütün değerlerini hiçe sayan, bütün Müslümanların lanetlediği Adnan Oktar ve müntesiplerine müdahale edilmesi gerektiği noktasında en büyük istek yine İslami yapılardan gelmiştir. Buna rağmen Adnan Oktar’ın da İslami bir cemaat imiş gibi lanse edilmesi ve bunun üzerinden Müslümanların karalanmak istenmesi ayrıca alçaklıktır.
İnisiyatif değil, yasal çerçeve çizilmeli özgürlüklere…