Hayat
gelgitleri çok olan bir realite. Belki birçok konuda kendimizle tamamen zıt
durumlara düşüyoruz.
Bir
dönem ak dediğimize sonra kara, bir
dönem kara dediğimize sonrasında ak diyebiliyoruz. Müthiş derecede baş döndüren
iniş çıkışlarımız oluyor. Kendimizi
tanımakta zorlanıyoruz. Hiçbir şeyden memnun olmuyoruz, hep farklı şeyler istiyor, beğenmeyince başkasını istiyoruz.
Bu
memnuniyetsizlik ve tatminsizlik her tarafımızı, hayatımızın birçok alanını kaplamış durumda.
Konuya
biraz daha açıklık getirecek olursak;
İşimiz yok, boş zamanımız
çoksa, ''çalışınca kendime çeki düzen
veririm'', ''bu boş halimle kafam bir
şey almıyor'' deriz. Ama işimiz çok, boş
zamanımız yoksa, ''Valla boş zamanım yok,
kendime, aileme, çevreme zaman
ayıramıyorum.'' deriz.
Eğer
bekar biri isek, ''şöyle evlensem de
kendime çeki düzen verir bir yuvam olsa ne güzel olur'' deriz. Evlenince de,
''Nereden düştüm bu belaya, boşan
kurtul git, nedir bundan çektiğim''
deriz. Eğer evli isek, çocuğumuz yoksa;
''Ah benim de çocuğum olsaydı, onunla
oynasaydım, evimizi şenlendirseydi''
deriz. Çocuğumuz olunca da, ''Bu ne ya başımızın belası oldu, her tarafı dağıtıyor, rahat durduğu yok, uyutmuyor,
hastaneden çıkmıyoruz'' deriz.
Eğer fakir biri isek, ''Talih
kuşu biraz bize de gülse, biz de şöyle
zengin olsak rahatlasak'' deriz. Zengin
olunca da kendimizi kaybeder ''huzurumuzun olmadığını fakirlere gıpta
ettiğimizi'' söyleriz. Eğer bir iş
yerinde işçi isek ''Çalış çalış nereye kadar,
senin de bir yerin olsun, kısmetine
ne geldiyse kârdır'' deriz. Patron
olduğumuzda da ''İşçinin verdiği sıkıntılar,
ödemeler, sorunlar, müşteriler, malzeme temini, takibi, bu kadar da olmaz ki'' deriz. Küçük bir isek ''Ben büyük adam olmak
istiyorum, sözüm dinlensin, insanlar hürmet göstersin'' deriz. Büyüyünce de ''Ah keşke küçük kalsaydım kafam
rahat olsaydı, bu kadar hayatımız
karmakarışık olmasaydı'' deriz. Eğer
yalnız biri isek ''Şöyle bir ortamım olsaydı,
böyle tek başına da hayat çekilmiyor,
derdimi anlatacağım kimse yok'' deriz. Kalabalıklar içinde isek ''Yalnız
bir yere çekilsem, kafa dinlesem, bu kafa şişiren kalabalıktan kurtulsam''
deriz. Eğer bize ait bir evimiz yoksa ''Şöyle kendimize yetecek iki gözlü bir
evimiz olsa, kiradan, minnetten kurtulsak'' deriz. Evimiz olunca da ''niye koltuklar şu model
değil, perdeler niye şununki gibi
değil, niye onun şuyu var benim yok''
deriz. Eğer zorluk görmüş, sıkıntılar görmüş, işkencelerden geçmiş isek '' Rahat bir ortam
olsaydı, İslam'ı daha güzel ve daha
fazla insana anlatırdık'' deriz.
Rahatlık gelince de ''Keşke baskı olsaydı, inancımızı biraz daha sahip çıkardık, bak her şey serbest oldu, nasıl da ortalık bozuldu'' deriz.
Anlatılanlar
hepimizin hayatının bir parçası aslında.
Şunu unutmayalım. Her halimize
imtihandayız. Zamanı, şartları şikayet
etme yerine, anın ve zamanın ruhuna
uygun olarak Rıza makamını yakalamak Rabbimiz ile irtibatı güçlendirmek
zorundayız.
Kısacası
topu taca atmamalı, saha içinde kalarak mücadele etmeliyiz. Wesselam.