Eğitim
kurumlarını önceleyerek yaptığımız araştırma sonucuna göre öğrencilerin
ihtiyaçlarını belirlerken sıralamaya dikkat etmediklerini görüyoruz. Basite
alınan sıralamanın insan psikolojisini temelden etkilediğini insan ruhu ve
bedeni arasında uyumsuzluğa neden olduğunu söyleyebiliriz. Oysa bu kadar basite
aldığımız sıralama dinimizce çok önemsenmiştir. Örneğin “Şafii Fıkhı”na göre
abdestte sıralama farzdır.
Öğrenci sorunlarını irdelediğimizde “Ders çalışamıyorum ya da çalışırken rahatsız oluyorum. Halimiz ne olacak, hayattan bıktım.” gibi karamsar cümlelerle karşılaşıyoruz. Bu karamsar tabloya baktığımızda birçok sorunun merkezinde olan insanın kendisinin yaşadığı sorunların yine bizzat kendisinden kaynaklandığını gördüğümüzü söylemek mümkün.
Her insanın merkezi kalbidir. Merkezin öncelemesi gereken şey yaratıcısını düşünüp onun buyruklarına göre hareket etmektir. Bu düşünceyi taşıyan insanın kalbi sağlam olur ve bu sağlamlık da ruhuna yansır. Bir hadis-i şerif “Ben hiçbir yere sığmam mü'min kulumun kalbine sığarım.” demek ki yüce yaratana kapı aralamak için onu zikretmek gerekir.
Bu yüzden sıralamamızda namaz öncelikli olmalıdır. Namazın önemine atfen Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri yirmi birinci sözde şöyle demektedir: “Bir zaman cismen, rütbeten büyük bir adam bana dedi. Namaz iyidir fakat her gün beşer defa kılmak çoktur. Bitmediğinden usanç veriyor. O zatın o sözünden hayli zaman geçtikten sonra, nefsimi dinledim. İşittim ki aynı sözleri söylüyor. Ve ona baktım ve gördüm ki; tembellik kulağıyla şeytandan aynı dersi alıyor. O vakit anladım ki o zat o sözü, bütün nüfusu emmaresinden söylemiş gibidir veya o söz ona söylettirilmiştir.
O zaman ben dahi dedim madem nefsim emmaredir. Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. Öyleyse nefsimden başlarım. Ey nefsim acaba her gün ekmek yersin, su içersin, havayı teneffüs edersin sana usanç vermiyor mu? Ebedi dünyada kalacak gibi nazlanıyorsun. Dedim ki ey nefis! Acaba ömrün ebedi midir? Hiç kati senedin var mı ki gelecek seneye belki yarına kadar kalacaksın? Gelecek günler ise madem gelmemişler şimdiden düşünüp usanmak ve fütur getirmek; aynen o günlerde açlığı ve susuzluğu ile bugün düşünüp bağırıp çağırmak gibi bir divaneliktir. Madem hakikat böyledir. Akıllı isen yalnız ibadet cihetinde yalnız bugünü düşün ve onun saatini, ücreti pek büyük, külfeti pek az, hoş ve güzel ve ulvi bir hizmete sarf ediyorum, de. O zaman acı bir füturun, tatlı bir gayrete inkılâb eder.”
Neyi önceliyorsak onu kalbimize sığdırıyoruz. Maddiyatın bu kadar öncelendiği toplumsal yapımız maalesef bunu çocukların kalbine de işlemiştir. Bu kadar öncelenen maddiyat elde edilemeyince karamsarlığa neden olmaktadır. Geleceğin teminatı olan gençlere bakarak diyebilirim ki karamsar bir nesil yetiştiriyoruz.
Kardeşlerimden ricam geçmiş ve gelecekteki ibadetleri düşünmeyip az ya da çok olmasına bakmadan ve şartlarına uyarak bugünün ibadetlerini yerine getirmeleridir. Unutmayalım ki; ağacı taşıyan çekirdeği olduğu gibi insanı da taşıyan ihlâslı kalbidir.
Selam
ve dua ile...