Din olarak Katolik Kilisesi’ne bağlı olan Avusturya her yıl düzenli olarak gelirinin bir kısmını kiliseye bağışlar. Yani her vatandaş kiliseye vergi verir. Ülkede açılan dini okulların parası da bu paradan karşılanır. Dini duygusu zayıf olan kimi vatandaşların bir kısmı bu vergiyi ödememek için kendini Ateist olarak kaydettiriyor.
Avusturya ve Almanya prensleri arasındaki mücadelede Prusya (Almanya) kazandı. Batıda güç kaybeden Avusturya imparatorluğu doğusunda yer alan Bosna’yı ilhak etti.
Avusturya 1912 yılında Dini yasayı hazırlayınca Müslüman Boşnaklar da dini özgürlüklerini istediler ve Hıristiyanlar hangi haklardan yararlanacaksa aynı haklardan kendilerinin de faydalandırılmasını talep ettiler. Devlet de bu talebe kulak verdi ve 1912 yılından bu yana Müslümanlar dini okul hususunda Hıristiyanlarla aynı haklara sahip ola geldiler. Müslümanlar bu hakka binaen okullar açıyorlar ve öğretmenlerinin masraflarını devlet karşılıyor.
Anayasanın sağladığı dini özgürlükten herkes gibi Müslümanlar da faydalandı. Müslümanların sürekli çoğalmasını ve kanunlar çerçevesinde bu haklardan faydalanmasını hazmedemeyen topluluklar bunu Müslümanlara fazla gördüler ve 2015 yılında bu hakları daraltma yoluna gittiler. Kendileri ve başka ülkeler dünyanın her yerinde vakıflar kurarak veya başkasının kurduğu vakıfları kendi amaçları için desteklerken, kendi ülkelerindeki Müslümanların açtıkları okulların önünü kesmek için dışarıdan yardım almalarını dahi yasakladılar.
1982 Anayasası ile Türkiye okullarında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi zorunlu ders kapsamına alındı. Hiç kimse kafasına göre ben bu dersi beğenmedim, bir yönetmelik çıkarıp iptal ediyorum diyemez. Teşebbüsler olmadı değil. Lakin Anayasal hak olunca dersi iptal edemiyorlar. Bununla beraber ders sayısını azaltma veya başka yollara başvurdular.
Sözün özü hem Avusturya’daki dini haklar yasası hem de Türkiye’de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi örneğinden yola çıkarak şunu rahatlıkla ifade edebiliriz:
Türkiye’de nice dindar bayan yıllarca yasalarda yer almayan fakat bazı kişilerin keyfi ve zorlama yorumlarınla tesettürleri bahanesiyle eğitimlerinden mahrum bırakıldılar. Mahrumzedelerin o dönem Avusturya’da okuduğunu öğreniyoruz. Böyle olumsuzluklar yaşanır mı? Rabbim bir daha yaşatmasın, lakin hiçbir şeyin garantisi yok. Mesela biri gelir ve “ben bu maddeden bunu anlıyorum ”derken; başka biri gelip “yok arkadaş, öncekiler yanlış anlamış; aslında madde şöyle anlaşılmalıydı ” diyebilir.
Bu sebeple gelenin-gidenin anlayışına veya bazılarının kötü niyetine ve dindarları da ikilemde bırakmamak için örtünme ve din özgürlüğünü Anayasal Güvence altına almak ve ucu açık yorumları kapatacak kesin hükümler ile sınırlandırarak bu hususu net ifadelerle belirtmek lazım.