Advert
as

En Güzel Öğrenme Yaşamakla Olur

  • Hasan YILMAZ
  • 2017-03-06 18:12:50
  • 5182 Görüntülenme
  •  

    Yurtdışına Dil öğrenimi ve eğitim için çıkmıştım. Türkiye'de daha önce ciddi hiçbir iş deneyimim yoktu, rahat bir öğrencilik hayatım olmuştu.. Yaşam masraflarını karşılamak için bir restaurantta çalışmaktaydım. Benimle birlikte 14-15 yaşlarında yerli bir Lise öğrencisi çocuk daha çalışıyor, hafta sonları gece saat 10-11'e kadar bulaşık yıkıyordu. Acıyordum çocuğa. Arada izin veriyor, yerine ben yıkıyordum.

     

    Ülke refah düzeyi yüksek bir ülke idi. Birgin, çocuğa niçin çalıştığını sordum. “Yaşam masrafları için.. kiramı ödemem lazım,” dedi. “Kiminle kalıyorsun? Ailen ödemiyor mu kirayı,” dedim “Ailemle kalıyorum ve aileme ödüyorum.”( İçimden ‘Vay acımasızlar,' dedim) Bir yandan çocuğa üzülüyordum bir yandan da ona elimden geldiği kadar yardım ediyordum bizim oraların yüreğiyle ” Aman ezilmesin bu yavrucak,” diyordum. Haftalar geçti..

     

    Bir gün gazete okuyordum. Ülkenin vergi rekortmenleri listesi açıklandı. Tam gazete okuyorken çocuk işe geldi. Bana selam verdi içeri girerken. Ben de bir anda ” Bak bu adam sana ne kadar benziyor, ” dedim. Adam cidden benziyordu ama ben şaka yapıyordum. Yanıma geldi gazeteye baktı ” Babam, ” dedi. Bu sene 2. olmuş. Geçen sene 3. idi, ” dedi. İnanamadım. Çocuğun babası ülkede en çok vergi veren 2. zengin işadamıydı.

     

    Çocuğun ailesine karşı içimde duyduğum kızgınlık daha da artmıştı. “Şuna bak, ülkenin en zengin adamlarından birisinin çocuğu hafta sonu sabahlara kadar bulaşık yıkıyor, kirasını ve yaşam masraflarını karşılamak için uğraşıyor; ailesiyse yardım etmiyor,” diyordum. Çocuk beni çok severdi. Bir gün doğum günü partisine davet etti. Gittim. Denize sıfır, harika bir villada yaşıyordu. Ailesi ve bütün arkadaşları oradaydı. Partide babası ile tanışma ve konuşma fırsatı buldum. İyi bir adama benziyordu. Sıcakkanlıydı, herkesle teker teker ilgileniyordu. Daha ceberut bir baba bekliyordum karşımda. Konuşup konuşmamak konusunda içim içimi yiyordu. Kendimi tutamadım. Adama: Bu çocuğa niye sahip çıkmıyorsun, niye korumuyorsun dedim. Adam şaşkınlıkla bana bakarak, “Niçin böyle düşünüyorsun,” dedi. “Bu çocuk hafta sonları yanımızda bulaşık yıkıyor.”

     

    Adam şaşırdı: “Koruyorum işte,” dedi, “çalışıyor ve kimseye muhtaç değil. Yaşam masraflarını şimdiden kendisi çıkartıyor,” dedi. Kızgınlıkla, “Bu çocuğun okuması gerek. Kira alarak mı sahip çıkıyorsun bak şunun haline… Bizim de ailelerimiz var; bizim için her şeyi yapıyorlar. Bir de vergi rekortmenisin. Yazık şu yaptığına,” dedim.

     

    Adam önce şaşırdı ve sonra güldü. Daha sıcak bir ifadeyle, “Bak,” dedi, “sizin yardım etmek anlayışınızla, bizim yardım etme anlayışımız çok farklıdır. Balık vermek yerine balık tutmayı öğretmeyi tercih ediyoruz. Senin dediğin gibi bu çocuğun masraflarını ailecek biz karşılasak, bu çocuk rahat bir eğitim dönemi geçirir; ancak asalak, bencil, kibirli bir çocuk olur. Toplumla ve insanlarla hep problemli olur ve herkese üst perdeden konuşur.

     

     Evet, kira alıyorum, yaşam masraflarını kendisi karşılıyor. Bana şükran borcu yok. Hayatın ne olduğunu biliyor. Hayat hep bir şeylerin masrafını ödetmiyor mu sana? Bunu erken yaşlarda öğrenip, ona göre gerçekleri görmesi ve hayatını daha rasyonel temelde ona göre kurması olumsuz bir şey mi?”

     

    Selam ve dua ile...

    Hasan YILMAZ
    Hasan YILMAZ
    KÖŞE YAZARI
    BİYOGRAFİ