Öyle bir savaş düşünün ki, kendisiyle savaşılan, Allah (cc) ve Resulü olsun…
Elbette ki bu savaşın sonucunu tahmin etmek pek de zor değil.
Ama ne gariptir ki sonucu ebedi hüsran ve zillet olan bu savaşa yeltenen haris insanlar ve devletler görüyoruz etrafımızda.
Kimlerden mi bahsediyorum?
Hırs-ı dünya ile kapitalistleşen, kapitalistleştikçe sömüren, sömürdükçe azgınlaşan, azgınlaştıkça ocakları söndüren Allah (cc)ve peygamber düşmanlarından bahsediyorum…
Yani ,“Tefeciler/Faizciler”den…
Faiz; diğer adlarıyla riba ve tefecilik; borç veren kişinin, alacağını tahsil ederken, verdiği değerden fazlasını tahsil etmesidir.
Allah (cc), yüce kitabında, tefecileri/faizcileri şöyle vasıflandırıyor;
“Eğer fâizi(Tefeciliği) terk etmezseniz, bunun Allah’a ve peygamberine açılmış bir savaş olduğunu bilin…” (Bakara: 279)
Cahiliyenin tipik bir örneği olan “tefecilik” , günümüzde de varlığını devam ettirmektedir. Üstelik kendine “Müslüman” diyen, yeri gelince namaz kılıp, dinden dem vuran insanlar ve kurumların eliyle işlenmektedir bu melanet.
Hatta cahiliye döneminin meşhur, “kız çocuklarını diri diri toprağa gömme” hadisesinin nedenlerinden biri de, borçlarını ödeyemeyen borçluların, borçları nedeniyle kız çocuklarına, tefecilerce el konulacağını bildiklerinden, kızlarını tefecilere vermemek adına, diri diri toprağa gömüyorlardı.
Bugün de aynı cahili adet, çağdaş bir şekilde devam etmektedir.
Bugün, bu işin resmi ayağını bankalar yürütürken, gayri resmi ayağını ise tefeciler yürütmektedir.
Dün, kız çocuklarını diri diri toprağa gömenlere karşılık, bugün çocuklarının umutlarını ve geleceğini bankalardan ve tefecilerden aldıkları faizin taksitlerine gömen nice insan var.
Bugün vahşi kapitalizm altın çağını yaşıyor adeta. Akidesi, “Sen çalış ben yiyeyim” felsefesi üzerine kurulan bilumum kapitalist tefecilerin/faizcilerin birer mabedi konumundadır bankalar. İlginçtir ki, toplumun içinde bulunduğu borç bataklığını, uygun krediler(faizler) ile katmerleştiren bankaların bu tahribatı halen görmezden gelinmektedir.
Allah’a (cc) ve peygamberine savaş açanlara yine Allah(cc) şöyle soruyor;
“Fema asbere-humalâ en nâri”
“Sizler ateşe ne kadar da sabırlıymışsınız?”(Bakara-175)
Peki tefeciler/faizciler kötü de onlara bulaşıp faiz alanlar çok mu iyi?
Bakın ne buyuruyor Resulullah (sav);
“Allah fâizi yiyeni, yedireni, şahitlerini ve kâtibini lânetlemiştir.” (Tirmizi)
Bir gün bir adam İmam Malik’e giderek, içki içmenin bütün günahlardan daha büyük olduğunu talakla yemin ederek, ‘içki içmekten daha büyük bir günah varsa eşim benden boş olsun’ demiştir. İmam Malik de, ‘Git ben yarın sana cevap vereceğim’ der. Daha sonra İmam Malik o şahsa şöyle buyuruyor; ‘Kur’an-ı Kerim’e baştan sona kadar baktım. Faiz günahından başka büyük günah görmedim. Eşin senden boş oldu’ der.
“Söz konusu para olunca gerisi teferruat.” Deyip tefeciliği/faizi küçümseyen borçlu kardeşim, galerici kardeşim, kuyumcu kardeşim, mütahit kardeşim…
Bir iş ki, Allah (cc) lanetleyip kendisine yapılmış bir savaş kabul etsin ve günahların en büyüğünden saysın, bir Müslüman da kalksın bu iş ile iştigal etsin, bu işe ticaret desin, akıl kârı mı ?
Yetkililer bir an önce, sosyal hayatın kanseri haline gelmiş faize/tefeciliğe karşı bir önlem almalı bu manada alternatifler üretilmeli.
Tefecilerle mücadele yapıp, resmi tefecilik olan bankalara el atmayanlar şunu bilmeli;
Allah (cc) ile savaşan ister şahıs olsun, ister devlet olsun, zelil ve rüsvay olmaya mahkumdurlar.
Son olarak yazımızı Rabbimizin tefecileri/faizcileri ikaz eden şu ayetiyle sonlandırıyoruz;
“Faiz yiyenler, (kabirlerinden) ancak kendisini şeytan çarptığından deliye dönmüş bir adamın kalkışı gibi kalkarlar. Bu durum onların 'alışveriş de faiz gibidir' demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal faizi ise haram kıldı. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faiz yeme işine) son verirse onun geçmişte aldıkları kendinedir. Onun işi ise Allah'a aittir. Kim de yine (faiz almaya) dönerse işte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada sonsuza kadar kalıcıdırlar.”(Bakara-275)