‘’Ka’b bin eşrefler çoğaldı, çoğaldıkça sesleri daha çok çıkmaya başladı, sesleri gür çıkmaya başladıkça kendilerini haklı görmeye başladılar. Onlar kendilerini haklı görmeye başladıkça, İslamla şereflenmiş ve İslamın izzetine talip olanlar sessizleşmeye ve hatta suçluymuş gibi yaşamaya başladılar.
Bilirsiniz Ka’b bin eşrefi; hani şu meşhur azılı Yahudi şair. İslam, Arabistan kıtasında hızla yayılırken, insanlar fevc fevc İslam dinine girerken, girmek isteyenlerinde peygambere elçiler gönderirken bunu engellemek isteyen veya İslam dinini ve dinin peygamberini insanların gözünde küçük düşürmek, doğru söylemediğini insanlara anlatmak için bazıları en iyi bildiği yollara başvuruyordu. Bu azılı yahudi şair de, şiirlerinde Peygamberi ve Müslümanları hicveden şiirler yazardı. Mekke’ye gidip müşrikleri Müslümanlara karşı tahrik ederek, onları Müslümanlara saldırtıyor ve Müslümanlara envayi çeşit işkencelerin yapılmasını sağlıyordu.
Yeryüzünde izzetli ve onurlu Müslümanların asla kabul etmeyecekleri ve onların kırmızı çizgileri olan kızları ve kadınlarıdır. İşte bu azılı Yahudi Medine'ye giderek bu kırmızı çizgiyi ihlal eder, Müslümanların kadınlarına ve kızlarına dil uzatırdı.
Fahri kainat Hz. Muhammed tereddütsüz bir karar verdi;, "ka’b bin eşrefin öldürülmesi lazım." dedi ve görevi Muhammed bin Mesleme tereddüt etmeden üzerine aldı. Hemen hazırlıklara başladı. Yanına güvendiği iki arkadaşını da alarak bu azılı yadudinin evine giderek onu öldürdüler.
Ka’b bin Eşref lanetlisinin yakınları, fahri kainata gelerek, "siz onu öldürttünüz, ama o ölümü hak etmemişti." dediklerinde, cevap bu güne kadar bizlere ışık tutacak bir mesafedeydi.
‘’ “O, bizi hicv ve müslümanlara diliyle eziyet etti. Müşrikleri de bizimle harbe, bizimle uğraşmaya teşvik etti. ”
İslamda fluluk arayan bazı aklı evveller şunu çok iyi bilsinler ki, İslamda uygulanmış kuralların tamamı net ve şüphe götürmez türdendir. Peki bir dinin kapısı, çatısı, ruhu ve olmazsa olmazı bir Peygamberin karikatürü çizilirken, hicvedilirken bütün Müslümanlarla dalga geçer gibi buna "fikir özgürlüğü" deniliyor veya buna "sanat" deniliyor.
Yukarıda uygulanan kural asla değişmemelidir.
Şimdi bütün bunları niye yazdık? Şunun için;
Yıllardır Afganistanda Müslümanlar katlediliyor, kadınlarına tecavüz ediliyor, dinleri ayaklar altına alınmış, gören yok duyan yok...
Ve yine Irakta İslam dini ayaklar altına alındı, Müslümanlar katledildi, kadınlarına, kızlarına tecavüz edildi ve Irak sokakları bunların gayrımeşru çocuklarıyla doldu.
Filistin, İslamın korunması gereken onuru ve izzetidir ancak gördük ki Filistin Başkanı Mahmut Abbas, yıllardır işgal ettikleri Müslüman, mazlum Filistin topraklarının en azılı kafiri (Şimon Peres) öldüğü için yas tutuyor, gözyaşı döküyor.
Orada öldürülen kızlarımızı ve oğullarımızı öldürmekten keyif aldığını söyleyen alçaklara, gözyaşı döken içimizdeki alçaklar.
Ve yanı başımızda Suriye... Yıllardır hangi zulme maruz kalmadı, kim çocuğunu, eşini, babasını, annesini, kardeşini kaybetmedi, denizlerde mi boğularak ölmedi çocuklar, gittikleri Avrupa bataklığında mı kaybolmadılar, tecavüze mi uğramadılar, neler yaşamadılar ki...
Bütün bunları bir tarafa bırakıyorum ve kendisine "Müslümanım" diyenlere soruyorum, sizin mezhebiniz, sizin cemaatiniz, sizin grubunuz, sizin tarikatınız islama ve Müslümanlara yapılan bu zulmü hangi kurala ve ilkeye göre görmemezlikten gelmenizi sağlıyor?
Onu da geçiyorum, bütün Müslümanlara şunu sormak istiyorum;
Eğer Resulullah (sav) hayatta olsaydı da, birileri ona ve Müslümanlara hakaret/küfür etseydi, yeryüzünde Müslümanların yaşadıkları bütün topraklarda İslam düşmanları savaşlar çıkarıp, oradaki halkı katletseydi, evlerini barklarını yıkıp yaksaydı, kadın çocuk demeden onları varil bombalarıyla öldürseydi, kadınlarına-kızlarına tecavüz etseydi,
Ne yapardı?