Ne kadar acı, ne kadar yürek parçalayıcı ve ne kadar insanlık dışı bir durum…
Evde, işyerinde, sokakta, dost meclislerinde ve hatta düğünlerimizde bile savaşı, ölümü, acıyı ve kanı konuşuyoruz. Konu ne olursa olsun, üç-beş kelimeden sonra konu tekrar dönüp dolaşıp savaşa ve katliamlara geliyor, niye?
Çünkü savaşlardan arındırılmayan, arındırılmak istenmeyen bir dünyada yaşıyoruz. Akşam soframızda ailece yemek yerken istisnasız bütün haber bültenlerinde, dünyanın gözleri önünde acımasızca katledilen kadınlar, çocuklar ve mazlumlar görüyoruz. Şehirlerin ve köylerin üzerine bırakılan varil bombalarını görüyoruz.
Sofralarımıza kan sıçrıyor, tabaklarımıza bebek ölümleri düşüyor, bardaklarımızda ise gözyaşı…
Peki hiç düşündük mü?
Araştırdık mı?
İnceledik mi?
Savaşlar bittikten sonra, o savaşı yaşayanların, o savaşlarda sevdiklerini kaybedenlerin, o savaşlardan sonra doğup sevdiklerini, ihtiyaç duyduğu annesini babasını göremeyenlerin psikolojisini?
Birinci dünya harbini yaşayan, ikinci dünya harbini gören dedelerimiz öleli yıllar olmuştur. Ama onların yaşadıklarını anlattıkları çocukları, halen o travmalardan kurtulamamışlardır.
Yakın tarihimizde dünyada yaşanan savaşların, her gün birer şahidi olarak veya bir parçası olarak bizler bu travmaları atlatamadan ölüp gideceğiz. Ama inanın, kendilerine iyi bir dünya bırakmak için uğruna savaştığımız çocuklarımıza, yaşanılmaz bir dünya, bozuk bir psikoloji ve onların yakasını asla bırakmayacak travmatik bir hayat bırakacağız.
Savaş dediğimiz şey sadece kazanma ve kaybetme değildir.
Savaş; şiddet demek, savaş ölüm demek, savaş korku demek, savaş çaresizlik demek, savaş yaşarken her gün ölmek demek…
Şiddetin, ölümün, korkunun, çaresizliğin olduğu yerde bozulmayan bir psikolojiden bahsedilebilir mi?
Diyelim ki sizler korkularınızı, acılarınızı yüreğinize gömüp; süren ve asla bitmeyen kabuslarınızla ömrünüzü tükettiniz, ya çocuklarınız?
Sizlerin yaşadığı, yüreğinize gömüp yalnız yaşadığınızı zannettiğiniz acılarınızın, onların üzerinde bıraktığı korku, umutsuzluk, çevreye düşmanlık, güvensizlik duygusu ve yabancılaşma?
İyilik yapalım derken, savaşlarımızla onlara iyi bir dünya yerine, bu savaştan daha büyük travmalar ve acılar bırakıyoruz.
Sonuç olarak bütün geçmişteki acılarımızı yüreğimize gömüp, dünyada barışa, kardeşliğe ihtiyaç var diyen yedi milyar insanın tek yürek ve tek ses olup, savaşı yaşam biçimi kabul eden yetmiş bin psikopata dur demenin zamanı gelmiştir.
Savaşın o çirkin ve soğuk yüzünü hayatımızdan çıkarıp, barışın sıcaklığını ve huzurunu gönüllerimize yerleştirelim.
Alçakça ve hunharca katledilen ŞEHİT Yasin BÖRÜ ve Arkadaşlarını da Şahadet yıl dönümlerinde rahmetle ve minnetle yad ediyorum. Mekanları cennet olsun.