Hiç bitmesin hayat boyu sürsün, iyi günde kötü günde her zaman ve her yerde birlikte ve beraber birbirlerine destek olunacağı inancıyla, kadın ve erkek tarafından kurulmuş aile müessesinin her iki veya bir tarafın bütün verilen sözlerin, emeklerin bir çok nedenden veya bazı nedenlerden ötürü sona erişinin hukuksal sürecine boşanma denir.
Boşanma sadece hukuki bir süreç değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal bir süreçtir.
Boşanma eşler ve çocuklar için çoğunlukla travmatik sonuçlar doğurur.
Biz burada olayı çocuklar açısından ele almak istiyoruz.
Makasın ağzındaki parça çocuklar
Eşlerin boşanma sürecine alışmaları, bu süreci kabullenmeleri, psikolojik açıdan toparlanmaları açısından önemli olduğu kadar, çocuklara bu durumun en sağlıklı bir şekilde söylenmesi de konunun en hassas muhtevasını oluşturur.
Çoğu zaman ortama, öfke ve belirsiz duygular hâkimdir. Bu sürecin eşler ve çocuklar açısından zararsız atlatılması pek mümkün değildir. Sonuçta yaşanan durumun kendisi zor ve travmatik bir nitelik taşır.
Eşler, birbirlerine olan öfkelerinden dolayı, bazen çocukları fark edemeyebilirler. Ya da verdikleri tepkilerle onlara zarar verebilir, korkularını arttırabilirler. Çocukların yanında eşlerin birbirini kötülemesi, suçlaması, olumsuz taraflarını çocuklara anlatması, onların yüreğinde ve zihinlerinde kalıcı izler bırakır. Oysa ki, “Çocuğun tarafı olmaz, çocuğun tarafında olunur.”
Kaybetme korkusunun yoğun olduğu okul öncesi yaştaki çocuklarda, boşanma sonrasında, bazı davranış bozukluklarıyla birlikte kaybetme korkusu da yerleşir. Birlikte yaşadığı ebeveynin de bir gün onu terk edip gideceğinden korkar ve kaygı duyar.
Çocuklara bu kararın nasıl açıklandığı ve hangi kelimelerin kullanıldığı da çok önemlidir. Açıklama yaparken kullandığımız kelimeler diğer eşe yönelik suçlayıcı bir muhteva taşımamalıdır.
Bu sebeple, çocukla konuşurken, anne babanın onu çok sevdiği, her ikisi için de çok özel olduğu, hayatı boyunca ihtiyacı olduğunda hep yanında olacakları öncelikle söylenmelidir. Sonrasında anne babanın bazı konularda anlaşamadığı, bu yüzden de artık aynı evde oturamayacakları ifade edilmelidir.
Arkasından bunun kendisiyle hiçbir ilgisinin olmadığı, onun suçu bulunmadığı, istediği zaman diğer ebeveynini görebileceği, onunla vakit geçirebileceği de dile getirilmelidir
Sonuç olarak; Boşanmış kadınların karşı karşıya kaldıkları en önemli sorun Kendisinin ve çocukların ihtiyaçlarını karşılamada yaşadığı zorluklar kadını daha da sıkıntıya sokmaktadır. Yaşadığı duygusal travmayı aşmaya çalışırken, maddi sorunlarla uğraşmak ise durumu zorlaştırmaktadır.
Birde çocuklara ilişkin sorunlar vardır. Bu sorun çocukların geleceğinin belirsizliğini, onların sorunlarını ve onlara duyulan özlemi kapsar. Ekonomik sıkıntıda olan kadın çocuklarının geleceği için endişelenebilir. Çocukların sorularına sağlıklı cevaplar verme, bu arada eski eşle çocuklara dair konularda iletişim kurmada yaşanan sorunlar kadının günlük hayatına ve psikolojik durumuna da zarar vermektedir.
Yalnızlık da önemli sorunlardandır. Yalnızlık büyük oranda eski arkadaşlık bağlarının gevşemesi ya da kopmasıyla, akraba desteğinin yetersiz kalmasıyla ilişkilidir. ‘Eş’ kimliğinden yoksun kalan kadın kendini amaçsız, yararsız görebilir. Bu yalnızlığını da arttırabilir. Tekrar bir rol edinme, kendini yeterli ve değerli görme duygusunu kazanıncaya kadar kendi içinde yaşadığı sorular ve çelişkiler de olabilir.
Son yıllarda boşanma oranlarının artması, aile düzeninin ve birliğinin giderek bozulması toplumsal deformasyonu da beraberinde getirmektedir.
Yetişen yeni nesillerin ruh sağlığı ve kişilik gelişimleri açısından yeterli ve dengeli olmaları, aile düzeninin sağlıklı ve huzurlu olmasıyla mümkündür.
Eşler birbirlerine olan sevgilerini saygılarını geleceklerini ve çocuklarını geçici hava ve heveslerine kurban etmesinler.