Sosyal yaşantımızda meseleleri dile getirirken bazı konuların yeterince anlaşılmadığı ve bundan dolayı bazı kavramların yeniden ele alınıp analiz edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Konuyu muhabbetler bağlamında ele alırsak çoğumuz şu konuşmalara şahit olmuşuzdur. ‘'Bu iş hiç mantıklı gelmedi.''
Peki, nedir mantık? Mantık denilince ne anlıyoruz? Kesin bir mantık tanımı var mıdır? İrdeleyelim:
Kesin bir mantık tanımı olmamakla birlikte en çok öne çıkan tanım akıl yürütme olarak bilinir. Tabi ki akıl yürütülürken mantığın kendine göre kaideleri vardır. Bu kaideler dikkate alındığında yapılan çıkarımlar daha sağlıklı olur. İnancımızda da böyledir. İnancımızdaki kaidelere baktığımızda önce kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim, Peygamber Efendimizin Sünneti, İcma (Âlimlerin Fikir İttifakı), Kıyas yani öncüllerden sonuç çıkarma olarak sıralayabiliriz.
Demek ki sonuca ulaşabilmek için öncesini bilmek gerek. Öncesini ve sonrasını birleştiremeyen bireyler çıkarım yaparken zorlanabilir. Örnekleyelim; zaman zaman halk arasında konuşulur. ''Biz nasıl Müslüman’ız aklımız almıyor'' Peki aklımızın alması için ne yapmalıyız?
Öncelikle sorularımızın sistemini oluştururken cevabını bulabileceğimiz sorularımız olmalı. Nedir bunlar? İslam nedir? Müslüman kimdir? Müslüman kime denir? Müslüman’ın kusurlarını telafi edecek yöntemleri var mıdır? Nasıl bir kaynaktan beslenebiliriz? Sorularını oluşturursak cevabın yarısını almış sayılırız. Yani olgular üzerinden yola çıkarsak olayları daha net anlayabiliriz.
Meseleyi kavramlar ve olgular üzerinden ele alalım.
İslam; sözlükte, boyun eğmek, teslim olmak, kurtuluşa ermek, itaat etmek, barış yapmak, güven ve huzur duymak manalarına gelir. Özel manada ise İslam, Allah'ın son Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V) aracılığıyla gönderdiği son dinin adıdır. İslam bir bütün olarak kabul edilip, bu kabuller de hayata yansırsa tam bir teslimiyet gerçekleşir. Bu teslimiyette düşünce boyutu önemlidir. Bilinçli bir teslimiyet olması gerekir. Neye niçin inandığını; neyi, niçin kabullendiğini bilmeden gerçekleşen teslimiyet, doğru bir teslimiyet değildir.
Müslüman, İslam'a inanan, Allah'a itaat eden, boyun eğen bağlanan, kendini Allah'a veren, din olarak İslam'ı seçen kişinin adıdır. Kendisini, herhangi bir karşılık beklemeden Yüce Allah'ın terbiyesine, kontrolüne ve yönlendirmesine bırakandır. Bunu ancak ibadetle sağlayabilir.
İbadet, kulun Allah'la iletişim kurmasıdır. Yüce Allah ile iletişim kurması iki türlüdür. Birincisi Allah'tan insana doğru olan iletişim bunun adı vahiydir. İkincisi insandan Allah'a doğru olan iletişim. Bu da ibadetle olur. Bu konuda kusurlarımız var mı? Elbette her insanın kendine göre kusurları vardır. Her insanın kusuru olduğu gibi ümidi de olmalı Cenab-ı Allah ümitsiz olanları sapıklıkla nitelendiriyor. Müslüman’a yakışan ümittir hatalarından ders çıkarıp tövbe kapısını aralamaktır.
Kur'an'da tövbe, hem insan için hem Allah için kullanılmaktadır. İnsan için kullanıldığında; kulun işlemiş olduğu günahlardan pişmanlık duyması ve Allah'a yakarışıdır. Allah için kullanıldığında ise kulun bu yakarışına Allah'ın cevap vermesi ve günahlarını affetmesidir.
Bunları anlamak için kaynağımızın kıymetini bilmek gerek. Nedir kaynak? Kur'an'dır. Ancak biz bu kaynağı öğrenerek bu kaynaktan beslenerek hayatımızı yeniden şekillendirebilir ve temize çıkabiliriz. Eğer hakiki manada beslenemezsek doğru çıkarımlar yapamayıp hakkı ve batılla karıştırabiliriz. Rabbim bizleri en güzel kaynak olan Kur'an-ı Kerimin kaidelerinden ve onun anlaşılmasında yardımcı olan kaynaklardan nasiplendirsin.
Selam ve dua ile...