Hür Dava Partisi gençlik kolları tarafından Mekke'nin Fethinin 1386. yılı dolayısıyla Solhan Kültür Merkezinde kutlama programı düzenlendi.
Hüda Par Gençlik Kolları tarafından, "Mekke'nin Fethi"nin 1386'ıncı yıldönümü münasebetiyle Solhan Kültür Merkezinde bir etkinlik düzenlendi. Etkinliğe sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile çok sayıda vatandaş katıldı.
Program, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Daha sonra Mekke’nin fethini konu alan sinevizyon ve ilahiler ile devam etti.
Programa konuşmacı olarak katılan İlahiyatçı Zeki Dinç,” İslamiyet güneş gibidir. Üflemekle sönmez, gündüz gibidir. Göz kapamayla gece olmaz. Gözünü kapayan ancak kendine gece yapmış olur. Önce biz iman etmişiz. İslam dininin güneş olduğu, gündüz olduğu kalben iman etmişiz. Mekke’ye aşık olacağız, Medine’ye aşık olacağız. İnşallah müşriklerin oyununu bu şekilde bozacağız. Uzun bir yolculuk yapacağız. Mekke’nin Fethini anlayabilmek için mutlaka Hz. İbrahim’i, Hz. Hacer’i, Hz. İsmail’i tanımamız, bilmemiz lazım. Hz. İsmail’in teslimiyetini, kurban edilişini, Hz. Hacer’in bir kadın olarak oğlunu kurban edilmesini bilmemiz gerekir. Bugün İslam ülkelerinin her birisinin putlarla doldurulduğu bilmemiz lazım. Buradan Mekke’ye gideceğiz. Bilalları, Habbabları, Musabları anlatarak Mekke’nin Fethine gitmemiz lazım. O sıcak kumlarda işkenceler altında “ahad ahad” diyenleri de hatırlayıp ondan sonra Medine’ye gitmemiz gerekir ve şimdi Medine’ye gidiyoruz. Resulullah’ın terk ettiği ve 8 yıl önce Hicret etmek zorunda kaldığı bırakıldığı Mekke’nin terk edilişinden sonra Fethine gideceğiz. Neticede Peygamber (s.a.v)’e Fetih Süresinde müjde verilen Mekke’nin ziyareti için, umre için Resulullah yola çıkıyordu. Ama Mekke’nin müşrikleri Peygamber (s.a.v) ve ashabını ziyaret etmekten alıkoyuyordular. Tarihte hiç görülmemiş bir zulümle Beytullah’ı ziyaret etmeyi onlara yasak kılıyordular ve neticede bir Hudeybiye antlaşması yapılıyor. Resulullah ashabıyla beraber Hac ve umre yapmadan geri dönüyorlar. İşte Hudeybiye antlaşmasıyla beraber Müslümanlar ne yapıyor biliyor musunuz? Herkes kolları sıvıyor ve tebliğ koşuşturması başlıyor. Gece gündüz dinlenme yorulma bilmeden bütün Ashab-ı Kiram diyar diyar bütün memleketlere tebliğe başlıyorlar. O sekiz yıl içerisinde öyle bir hazırlık yapıyorlar ki, öyle bir çalışıyorlar ki bu güneş olan, bu gündüz olan İslam dinini öyle bir temsil ediyorlar gittikleri yerlerde tebliğ ediyorlar. Bizim alacağımız en önemli derslerden bir tanesi budur; Hudeybiye’den sonra Mekke’nin Fethi için nasıl çaba gösterildi ise bugün de insanların şirkten temizlenmesi için Müslümanların bu aradaki anlaşma sürecindeki o zamanı iyi değerlendirmesi lazım. Öyle çalışmaları lazım ki Allah-u Teala futuhatları nasip etsin ve neticede Allah Resulu (s.a.v) bize bir ders veriyor. Müslüman söz verdiği zaman sözünde durur. Müslüman bir ahd, bir sözleşme yaptığı zaman kiminle olursa olsun sözünde durandır. Böyle bir teslimiyet böyle bir ahde sadakat var ki diğer taraftan müşrikler ne yapıyorlar. Müşriklerin bir özelliği vardır. Asla sözünde durmazlar. Ahdinde durmazlar. Bu gün hepiniz görüyorsunuz İslam dışı örgütler, hiçbir zaman sözlerinde durmamışlar çünkü bu Kemalistlerin babaları öyle yaptı. Putperestlerin babaları öyle yaptı. Sosyalistlerin, komünistlerin hangi ideoloji olursa olsun babaları sözünde durmadı fakat yine durmuyorlar. Onlar onları taklit ediyorlar. Allah Resulu (s.a.v) isteyen peygamberin himayesine girer, isteyen müşriklerin himayesine girer. Bekiroğulların kabilesi müşriklerin himayesine girdi diğer taraftan Huzaa kabilesi Peygamberin himayesine girdiler ama günün birinde Bekiroğulları kabilesi bir gece Huzaa kabilesine saldırıyor ve birçok Müslüman katlediliyor. Bu durum Peygamber (s.a.v)e bildiriliyor. Peygamber bu durumda onlara yardım edeceğini bildiriyor. Müşrikler bu durumu fark edince Ebu Sufyan’ı Peygamber’e elçi olarak gönderiyorlar. Git bu anlaşmayı yenile. Resulullah’a gelmeden önce Ebu Sufyan, ilk önce kızı Ümmü Habibe’ye gidiyor. Biz eğer bir davaya inanmışsak o dava uğruna bütün enerji ve gücümüzü vermemiz gerekir. Peygamberin Mekke’nin Fethini hepsi nasihatlerle doludur. Daha sonra Peygamberimize geliyor diyor ki; Ey Muhammed, Biz ahdimizi yenileyelim tazeleyelim, Peygamber (s.a.v) şöyle cevap veriyor ona; bir Müslüman mücadele ederken, bir Müslüman konuşurken, mesajını verirken, davasını temsil ederken uyanık olacak biz diyor anlaşmamıza sadığız. Yoksa siz anlaşmayı bozacak bir şey mi yaptınız. Hâlbuki Peygamberimiz onların ihanetini biliyordu. Hatta onlara ültimatom göndermişti. Ya Beni Bekir kabilesini savunmaktan vazgeçin aksi takdirde sizinle savaşırız. Bu davranış karşısında Ebu Sufyan dönüp kalmıştır. Daha sonra bir sürü ziyaretler sürdürüyor. İşte peygamberimizin susmasından sonra onun lafı üstüne bir şey eklenmez işte teslimiyet budur. Hiç kimse bir söz söylemiyor. Resulullah’a teslimiyetini bu şekilde belirtiyorlar. Nihayet Peygamber Efendimiz Mekke’nin Fethi için hazırlıklara başlıyor. Bunu öyle bir gizli tutuyor ki Allah’a dua ediyor; Ya Rabbi benim bu hazırlığımı onlardan gizle. Buna rağmen Bedir Ashabından biri bu haberi müşriklere taşıyor. Daha o ashabı af ediyor. Biz İslam için talebe yetiştiren Seydalarımızın kıymetini bileceğiz. Biz geçişte İslam’a hizmet eden kim olursa olsun zorluklarda meşakkatlerde gayret etmiş çalışmış hataları olmuş ama o hataları görmeyeceğiz. Biz eğer bu hasletimizi geliştirirsek ümmet bu perişanlıktan kurtulacaktır. İnanın Suriye, Mısır, Türkiye hepsi kurtulacaktır. Bütün İslam âlemi bu şekilde kurtulacaktır. Eğer biz kendi hatalarımızı kılıçlara geçirirsek, birbirimizin kanını akıtırsak İsrail, İngiliz orda bayram eder. Onun için biz kendi hatalarımızı affetmeyi bileceğiz. Biz niye birbirimizi bağışlamıyoruz. Biz niye birbirimizin hatalarını bağışlamıyoruz. Peygamber Efendimiz Mekke’nin Fethine doğru yola çıkıyor. Orada tefekkür edilecek dersler ve ibretler alınacak. Eğer Mekke’nin fethini okuyup iyi idrak edersek ümmet olarak bütün sorunlarımız çözülecektir. Peygamber Efendimiz ashabıyla beraber yola çıkıyor. Peygamber efendimiz bu gün kan akıtma günü değildir. Bugün gönülleri kalpleri fethetme günüdür. Bugün savaş çığırtkanlık yapma günü değildir. O mübarek Beytulah’ın hürmetine saygısına hürmet etme günüdür. İşte Allah Resulu bize nasıl yol gösteriyor. Bizim en önemli meselemiz, kan dökmek değil insanların kalplerini alma ve ihya etmektir. İslam’la hayat bulmayı kazandırmaktır. İnsanları öldürmekle dünyalarını bitirmek değil geçici olan dünyalarını da ebedi olan Ahiretlerini de kazandırma vaktidir. Cennetlerini kazandırma vaktidir. Bu özelliğimizle öne çıkacağız. Efendimiz Harem bölgesinde bütün ashabıyla beraber” Tekbir” getiriyor. Tekbirlerle Beytullah’a yürüyorlar. Bütün ashabıyla beraber tavafa başlıyor. 7 kere tavaf ettikten sonra Safa Tepesi’ne çıkıyor ve Medine’ye bakıyor. “Ya Rabbi sana hamdolsun” diyor. Allah ona kansız Mekke’yi fethetmeyi nasip ettiği için şükrediyor. Bugün Mekke’yi anlamak için Mekke’ye gitmek lazım. Hac farizasını yerine getirmek lazım, o bölgede anlattıklarımızı yaşamak lazım. Biz İslam’ın bütün farzlarını öğrenip bir an evvel onu kalplere gönüllere nakledeceğiz. Mekke Allahu Teala’ya şükretmeyi öğretmektir. Mekke Fethi denildiğinde affetmektir.”dedi.
Program, Emekli İmam Zahir Öğer Hoca’nın yaptığı dua ile sona erdi.