Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Solhan İlçe Temsilciliği, Bingöl Üniversitesi Dr. Öğretim Görevlisi İbrahim Dağılma’nın konuşmacı olarak katıldığı ”Nehirden Denize Özgür Filistin ve Ramazan” konulu konferans düzenledi.
Bingöl Üniversitesi Dr. Öğretim
Görevlisi İbrahim Dağılma, Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Solhan İlçe
Temsilciliği tarafından düzenlenen ”Nehirden Denize Özgür Filistin ve Ramazan”
adlı konferansa konuşmacı olarak katıldı.
Solhan Kültür Merkezi'nde düzenlenen ve sunuculuğunu İlhami Avunan’ın yaptığı program, M. Nuri Cana Hoca’nın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Programda selamlama konuşmasını yapan Türkiye Gençlik Vakfı İlçe Temsilcisi Abdulkadir Arutay,” Siyonist terör şebekesinin dünyayı esir aldığı bir zamanda böyle bir konferansın düzenlenmesi bizim ve çocuklarımız için son derece önemlidir.
Mukaddes topraklarımızda zamanın en büyük
firavununa karşı, tüm zorlukları ve sıkıntıları göze alarak, en zor imtihanlar karşısında bile hasbullah
ve nimel vekil diyerek kıyam eden bu onurlu halk, bize çok şey anlatıyor. Bu
sebeple en önemli ve değişmeyen gündemimiz Gazze’dir, Gazze olmalıdır.
Gazze gündemimizden düşmemeli. Eğer
Gazze düşerse, ümmet düşer. Gazze düşerse, müslümanlar kaybedecek. Gazze
düşerse, insanlık tamamen siyonizme teslim olacak. Filistin, Gazze, Mescid-i
Aksa ve etrafı mukaddes olan topraklarımız hususunda bize de çok önemli
sorumluluklar düşüyor.
Bu kapsamda Gölgesi üzerimize düşmüş
olan Ramazan ayı, dünya menfaatiyle bozulmuş kalplerimizi tamir etme ve ihmal
ettiğimiz sorumluluklarımızı tefekkür ve harekete geçme etme fırsatı sunuyor.
Ramazan ayı bize arınma, empati kurma, ümmet olma şuuruyla hareket etme ve
yeniden ayağa kalkma fırsatı sunuyor. Böyle önemli zamanlarda sorumluluklarını
hakkıyla yerine getirmeyi rabbim bizlere nasip eylesin.
Türkiye Gençlik Vakfımız, dünya
üzerinde iyi ve güzele dair her ne varsa savunan, her daim hakkın ve adaletin
tarafında olacak bir nesil yetiştirme amacıyla kurulmuş yeni nesil bir gençlik
vakfıdır. Bizler TÜGVA Solhan İlçe Teşkilatı olarak zamanın bize yüklediği
sorumlulukların hakkını verebilmek için gece gündüz çalışıp karınca kararınca
gençlerimizin gönüllerine dokunmaya çalışıyoruz. Amacımız, kökleri, yerin
derinliklerine, tarihine uzanan, dalları göğe, geleceğe yükselen, tadı, kokusu
ve rengiyle güzel meyveler veren, kendisine, ailesine, ülkesine ve ümmete
faydalı olan bir nesil yetiştirmektir. Bu amaçla açtığımız kurslarla, etüt
salonlarımızla, sosyal aktivitelerle öğrencilerimize dokunan, büyük bir
özveriyle çalışan hocalarımıza şükranlarımı sunuyorum. Asrın en karanlık bir
zamanında Üstad Bediüzzaman gibi biz de diyoruz ki Ümitvar olunuz; şu istikbal
inkılabı içinde en yüksek gür sada, İslam’ın sadası olacaktır.
Hepinizi
saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.”dedi.
Konferansa konuşmacı olarak katılan Dr. Öğretim Üyesi İbrahim Dağılma, “Nehirden Denize Özgür Filistin ve Ramazan “ adlı konferansı düzenledikleri için TÜGVA Solhan İlçe Teşkilatına teşekkür etti.
Dağılma konuşmasının devamında,”Hepinizi Allah’ın selamın selamıyla selamlıyorum. Filistin özelinde Gazze’de büyük bir acı, katliam yaşanmaktadır. Gazze’nin içinde bulunduğu imtihan sadece bugünün imtihanı değildir. Hz. Adem’den ta günümüze kadar, günümüzden kıyamete kadar yaşanan ve yaşanabilecek bir imtihandır. Allah’u Teâlâ bunu bize bildirmedi mi, Sizi korkuyla, açlıkla, mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden eksilterek imtihan edeceğim, diye? Gazze’deki acıları görünce gözlerimiz yaşarıyor, çocuklarımıza sarılmaya utanıyoruz, hayattan, yediklerimizden, içtiklerimizden artık bir tat alamıyoruz. Bu olacak, olması gerekiyor. Ancak meseleye sadece çekilen acılar yönünden bakmayalım. Çünkü mesele imtihanlar yaşamak değil, mesele imtihanlar karşısında takılacağımız tavırdır. Gazze bunun en güzel sınavını verdi. Gazze imtihanını kazandı. Gazze çocuğu kadınıyla, yaşlısı genciyle en güzel şekilde sabrettiler, imtihanlarını geçtiler. Asıl bakmamız gereken şey biz imtihanımız kazandık mı? Bu süreçte hepimize düşen sorumluluklarımız vardı. Bizler bu süreçte güzel bir imtihan verebildik mi?
Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki; “Kim bir kötülük götürse onu eliyle düzeltsin.” eliyle düzeltmek, denilince aklımıza ellerimizle kötülük yapana tokat atmak geliyor. Ancak hadiste geçen elden kasıt güçtür, yetkidir, iktidardır. Kimin o kötülüğe engel olacak gücü varsa onun asıl sorumluluğu o gücünü kullanarak zulme engel olmasıdır. Hadisin devamında “buna gücü yetmeyen diliyle düzeltsin” diyor. Yani gücü, iktidarı, yetkisi olmayan kişinin diliyle düzeltmesi demek, yazarlarımızın bu zulme engel olması için yazmasıdır. Şairlerimizin şiirleriyle, sanatçılarımızın ezgileriyle, hatiplerimizin, eğitimcilerimizin bunu konu edinip toplumu bilinçlendirmesiyle bu sorumluluğunu yerine getirmiş olurlar. Buna da güç yetiremeyen, yani bu sayılan imkanlar elinde olmayanların sorumluluğu ise kalpleriyle buğz etmektir. Halktan çok şey bekleyerek onlara haksızlık etmeyelim. Onlara düşen sorumluluk, kalpleriyle etmesidir. Yani bu zulme karşı olduklarını, bunu kabul etmediklerini protestolarla, boykotlarla, infaklarla, dualarla bunu ifade etmeleridir. Halkın yapacağı şey budur. Herkes sorumluluğunu en güzel şekilde yapsa bir diğerimizin sırtındaki yük azalacaktır. Herkes yapabildikleriyle yükümlüdür.
Eğer bizler elimizden geleni yaparsak Allah’ın yardımı muhakkak gelecektir. Bu Allah’ın vaadidir. Sabreden yirmi Müslüman kâfirlerin iki yüz kişisine bedeldir. İşte Gazze’deki mücahitleri hep birlikte gördük. Allah Teala Gazze’de bizlere o kadar şanlı, izzetli tablolar önümüze koydu ki şaşırıp kalıyoruz. Cömertliğinden mi istesen var tablo, fedakarlığından mı istersin var tablo, adanmışlığından mı istersin var tablo, “Ey Müslüman seni öldürmeye gelen sende dirilsin” hadisi şerifin tecellisi olan bir tablo mu istiyorsun var değerli kardeşlerim. Yani biz Kudüs’ü, Aksa’yı, Gazze’yi son yüzyılın getirmiş olduğu siyonist çetenin gösterdiği o vahşet üzerinde gönlümüzün bir tarafı yangına dönüşerek gözlerimiz gözyaşına boğularak teheccüdde, dualarımızda Gazze Gazze diye inleyerek yapalım ama bununla beraber sadece o perdeyi açıp olaya bakmayalım. Bir yanımız ümit ile kuşansın, bir yanımız sürekli kendi elimizin uzanabileceği bir alan noktasında bir direnç geliştirsin. Bakın değerli kardeşlerim 153 gündür Filistin’de özelde Gazze’de yaşanan bir soykırım üzerinden belki yediğimiz yemekten tat alamıyoruz, belki sofraya oturduğumuz zaman oradaki kardeşlerimizin bacılarımızın halini düşünürken utanıyoruz. Belki çocuğumuzu o anda öpmek istiyoruz ama orda annesiz babasız sevgisiz yetim kalan çocukları düşünüp bundan el etek çekiyoruz. Kardeşlerim bu sadece bizim imtihanımız değil, herkesin imtihanıdır.
Biz hiçbir zaman Kudüs’ü ve Ramazan’ı ayrı düşünemeyiz. Çünkü İnsanların imtihanı açısından Allahu Teala’nın katında zaman ve mekan birbirilerini tamamlayan unsurlardır. İnsanlar kendi yaşamları bağlamında sürekli bir zamana tabi tutuldukları için ve bu zamanlarda da bir mekan üzerinde geçirdikleri için yani deyim yerinde ise dünyevi hayatları bir zaman ve mekan bağlamında ilerlediği için Allahu Teala’da insanlara lütfetmiş olduğu bugünkü nimeti kıymetlendirmiştir. Biz Kur’anın ayetlerine baktığımız zaman bazen zamanın üzerine yemin edildiğini Asr Süresinde olduğu gibi, bazen de bazı mekanları üzerine Tin Süresinde yemin edildiğini görüyoruz. Bununla beraber Allah’u Teala zamanların içinde mekanların içinde de bazı zamanları ve bazı makenları insanlar oranın mübarekliğinden kutsiyetinden faydalansınlar diye veya onları vesile etsinler diye Allah’a daha çok yakınlaşsınlar diye o yerleri ve zamanları daha çok kıymetlendirsinler. Ramazan ayı zamanlar içinde Allah katında kıymetlenmiş olan bir zamandır. On iki ayın sultanı sayılıyor. Bu zaman dilimi geldiği zaman Allahu Teala bir nevi rahmetiyle insanların gönlüne tecelli ediyor. Kudüs’te bu bağlamda Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam aynı zamanda miraç mekanı olma noktasında birçok peygambere ev sahipliği yapmıştır. İsra Süresinde Allahu Teala belirttiği gibi etrafı mübarek kılınan bir belde olma hasebiyle mukaddestir, mübarektir. İşte Ramazanla Kudüs bir araya geldiği zaman biz bu bir araya gelişte iki kutsiyeti bir arada yaşıyoruz. İslam düşmanı siyonistler bunu bildiği için ne yapıyorlar özelikle Ramazan ayındaki o kutsiyeti ve Müslümanların Ramazan ayına karşı olan aşkını, şevkini baltalamak için saldırılarını ve vahşetini yoğunlaştırıyorlar. Biz zaman ve mekan bilincini doğru öğrendiğimiz zaman bu zaman ve mekan bilinci üzerinden hem kendi hayatımızla ilgili tüm zaman ve mekanları doğru anlamlandırabiliriz.” dedi.
Konuşmaların Ardından sinevizyon gösterimi ile devam eden program, Osman Aydaroğulları tarafından yapılan duanın ardından sona erdi.