Bingöl İslami Kardeşlik ve Dayanışma Platformu ile Bingöl Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi tarafından düzenlenen “Filistin Dayanışma Gecesi” adlı konferans da Filistin, Yemen ve Sudan’dan alimler bir araya geldi.
Bingöl’de
düzenlenen "Filistin Dayanışma Gecesi" konferansına konuşmacı olarak,
Sudan Âlimler Birliği Başkan Yardımcısı Dr. Abdulhay Yusuf, Yemen Âlimler
Birliği Üyesi Dr. Abdullah Zindani, Filistin Âlimler Birliği Başkanı Dr. Nevaf
Tekruri katıldı.
Program, Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı.
Program, Bingöl Üniversitesi İlahiyat Dekanı Prof. Dr. Mustafa Agâh, Bingöl Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Çiftçi açılış konuşmaları ve ÖNDER İmam-Hatipliler Derneği Bingöl İl Temsilcisi Sadullah Arpa’nın Arapça selamlama konuşmaları ile devam etti.
YAHUDİLER, YERYÜZÜNDE SÜREKLİ FİTNE ÇIKARMIŞLARDIR
Yahudilerin
yeryüzünde çıkardığı fitnelere dikkat çeken Bingöl Üniversitesi İlahiyat Dekanı
Prof. Dr. Mustafa Agâh, "Ayeti kerimede 'Yahudi ve Hristiyan milleti, siz
onların dinine, inançlarına tabi olmadığınız müddetçe sizden razı olamazlar'
buyuruyor. Mümkün değil, bu ilahi bir sözdür. Allah-u Teâlâ böyle bir söz
söylemiş ve hüküm etmiştir. Bunun ayrı, farklı bir oluşu bir mümkünü yoktur.
Tarih boyunca Yahudiler dünyaya geldikleri günden beri fitne ve fesatla uğraşıyordu.
Hazreti İbrahim'in oğlu İshak, oğlu Yakup ve ondan sonra dikkat edersek Hazreti
Yusuf'un kuyuya atılmasıyla bunların hileleri başlamıştır. Şu anda yetmiş küsur
yıldır Filistin halkını yok sayan arazilerini, evlerini, insanlarını yok sayan
Yahudiler, Filistin'de kan döküyorlar.” dedi.
YAHUDİLER, MÜSLÜMANLARI YOK ETMEK İSTİYOR
Bingöl
Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Çiftçi, konuşmasında, “Hakikaten
bugün bütün dünyanın bir araya geldiği, adalet, demokrasi insan hakları diyen
Batı'nın ortaya sürdüğü destek verdiği israil, maalesef Filistin'de
Müslümanları her gün katlediyor, Bir taraf işgal etmek istiyor. Oradaki
Müslümanları yok etmeye çalışıyor. Oradaki Müslümanlar da diri kalmaya
çalışıyor, vatanlarını savunmaya çalışıyorlar. Maalesef ellerindeki sınırlı güç
sınırlı ekonomileri sıkışmış bir parça toprakta canlarını, mallarını feda
ederek zalim israil'e karşı mücadele etmeye çalışıyorlar.” ifadelerini
kullandı.
ÇOCUKLARINIZI GAZZE AŞKIYLA BÜYÜTÜN
Sudan
Âlimler Birliği Başkan Yardımcısı Dr. Abdulhay Yusuf, Gazze’de devam etmekte
olan direnişin zaferle sonuçlanacağını belirterek, özellikle çocukların Kudüs
bilinci ile yetişmesi gerektiğini vurgulayarak, “Gazze'de yapılanlar, ümmetin
adına yapılanlar eylemlerdir. Ümmetin yüzünü ak çıkarmak için oradaki mücahit
kardeşlerimiz mücadele ediyorlar. Onlar da muhakkak muzaffer olacaklardır. Yüce
Allah, ayeti kerimede 'Muhakkak ki biz gönderdiğimiz elçilere yardım ederiz.'
buyuruyor. Yüce Rabbimizin bu husustaki sözü de bu husustaki hükmü de yazılmıştır
ve böyle olacaktır. Son bahsedeceğim husus, özellikle hanım kardeşlerimizedir.
Bilinir ki savaş zamanlarında Efendimiz ve kendi ordusuna hem kadınlar hem
erkekler beraber destek çıkarlardı. Savaş meydanlarına hanımefendiler de
giderdi. Hazreti Ebu Bekir'in kızı Hazreti Ayşe bir de Ümmü Süleym (r.anha)
savaş esnasındaki durumlarını anlatan bir hadis-i şerifte yaralıların ağzına su
vermek ve yaralarını silmek için bir o tarafa koşup bir bu tarafa gidip tekrar
ibrikleri doldurup tekrar giderek su vermeleri vakidir. Nazenin hanımefendiler
sizlerden istirhamım, çocuklarınızı evlatlarınızı bu Gazze aşkıyla büyütün,
yetiştirin, onları büyüttüğünüze bu şuurla büyütün ve mallarınızdan
altınlarınızdan yapabildiğiniz kadarını infak edin.” şeklinde belirtti.
KUR'AN’ DA ANLATILAN KISSALARDA, ANLAYANLAR İÇİN İBRETLER VARDIR
Yemen
Âlimler Birliği Üyesi Dr. Abdullah Zindani, “Gazze’de olanlar başımızı şu an
dik tutuyor ve izzetli duruyorsak Gazze’de olanlardandır. Ne yazık ki bazı
sesler, bazı kişiler yapılan direnişe yönelik aslı astarı olmayan iddialarda
bulunmakta. Onlara bir reddiye olarak cevap vereceğim ve bunu Kur'an
aracılığıyla anlatacağım. Çünkü Kur'an’ da anlatılan kıssalarda anlayanlar için
ibretler vardır. Savaşmaya elverişli olmadıkları halde peygamberleri
aracılığıyla Allahtan savaşma izni isteyen Yahudiler, kendilerine peygamberleri
aracılığıyla komutan seçilen Talut’u, kendileri kadar mal ve mülk sahibi
olmadığı için kabul etmediler. Üstünlüğün ırk ve kanda olduğunu zannettiler.
Biz Arap'ız. Biz Türk'üz. Biz Kürdüz. Asıl ben yaparım bu işi deyiverdiler.
Lakin Allah'ın bu makama birini getirmesi için aradığı kriterler birinin nereye
mensup olduğu, hangi aşiretin başkanı olduğu değildir. Talut aleyhisselam da
kendisine sürekli sorular soran, sürekli kafalarında soru işaretleri olan
insanlar benim orduma katılamazlar, bunlar bana yardım edemezler şeklinde
ifadeleri oldu. Bu yüzden bu arkamda duran veya bana sorular yönelten kişilere,
madem ben komutanım, onları orduma almak için bir imtihandan geçireceğim. Bu
imtihanı geçenler orduma katılmaya layık olacak, hak kazanacak. Sonra dönüp
ordusuna madem Allah'tan bir komutan istediniz ve komutan geldi artık ordu
gerekiyor. Bu orduyu da bir imtihanla seçeceğiz. İmtihan şu: Allah, sizi bir
nehirle bir ırmakla imtihana tabi tutuyor. Su içmeyenler, su içenlerden daha
çok. Su içenler, az bir su içenler ve hiç içmeyenler savaşa gidiyorlar, savaş
meydanındalar. Karşılarında Calut'u ve ordusunu görüyorlar. O zamanın Calut’u,
günümüzün ABD'si, günümüzün gözümüzle büyüttüğümüz tahta kartonlardan büyüyen
kalesi olan israil. Karşılarında görüyorlar. Her şeyleri var. O zaman
teknolojisiyle belki mancınıkları, belki filleri, her şeyleri var. Ancak nice
az topluluklar çok topluluklara galip gelmiştir.” dedi.
SİYONİSTLERİN MALLARINI VE ONLARA DESTEK
VERENLERİ BOYKOT ETMELİYİZ
Filistin
Âlimler Birliği Başkanı Dr. Nevaf Tekruri, “Bugün Filistin’deki kardeşleriniz,
İsra ve Miraç mucizesinin mekânı Kudüs'ü savunuyorlar. Ben sizin onların yerine
değil tam tersine cihad herkese farz olduğu için sizlerin de aynı şekilde
meydanda olmanızı ve cihada katılmanızı istiyorum. Filistin'de Müslümanlar,
İngilizler ve siyonistlerin bir asırdan beri yapmakta oldukları zulme ve işgale
karşı i' lâ-yi kelimetullah için mücadele ve cihad ediyorlar. Bugün üç hususa
değinmek istiyorum. Birincisi, Aksa Tufanı ile ilgili sorulan sorulara ve Aksa
Tufanına yönelik şüphe ve ithamlara cevap vermek istiyorum. İkincisi,
mücadelenin yapısına bizzat değinmek istiyorum, üçüncüsü bize düşen vazifeler
nelerdir bunu anlatmak istiyorum. Aksa Tufanına yönelik Kassam Tugayları niçin
böyle bir saldırı da bulundu şeklinde sorular alıyoruz. Hayır, bu bir saldırı
değildir. Bu bir savunmadır. Karşılık vermedir. Şimdi sizler herhangi bir
ülkenin topraklarını gasp ettikten sonra oranın yerli halkı tarafından karşılık
verildiğinde bu saldırı mı olur? Şayet saldırı olarak görülürse dünyanın dört
tarafında yaşanmakta olan nefsi müdafaa karşılıklarına da saldırı demeniz
gerekir. İkinci olarak, Aksa Tufanı ile beraber on binleri aşan ölümlerin
gerçekleşmesinden ötürü bu hareketin eleştirilmesine deriz ki, bakınız
kardeşlerim fıkıh kitaplarımızda şöyle bir fetva yer alır: eğer bir mümin
düşman hatlarına tek başına saldırır ve bununla düşmana zarar vermeyeceğini ve
öldürüleceğini bilmesine rağmen bunu yaparsa bu uygundur. Çünkü Müslümanlar,
onun bu hareketiyle cesaret bulmuş ve ileri atılmanın önünü açmıştır. Bununla
beraber şu örneği de vermek istiyorum. Fransa, Cezayir'i yıllarca sömürdü ve
buna karşılık Cezayir halkı milyonlara varan bir kayıp vererek bağımsızlığını
elde ettiler. Bizler bugün Gazze halkı için sinmeyi ve yavaş yavaş öldürülmeyi,
özgürlüğe giden yoldaki kayıplara değişemeyiz. Peki, bizler neler yapabiliriz,
öncelikle bizler orada cihad eden kardeşlerimizle beraber cihad etmeyi
isteyeceğiz ve niyet edeceğiz ki bu hayra ve izzete ortak olalım. Çocuklarımızı
Kudüs bilinci ile yetiştirmeliyiz. Onlar; Ebu Ubeyde bin Cerrahlar, Hz.
Ömerler, Fatih ve Şeyh Ahmet Yasinler gibi yetişmeli. Çocuklarımızı adam gibi
yetiştireceğiz. Filistinli kardeşlerimiz sadece yardıma muhtaç olduğunda değil,
bizden her zaman yardım görmelidirler. Ve bizler Yahudi mallarını ve onun
destekçileri olan şirketlerini boykot ettiğimiz gibi yerli olduğu halde
siyonistleri destekleyen şirketleri de boykot etmeliyiz.” ifadelerine yer
verdi.