Özgür-Der Bingöl Şubesinin gerçekleştirdiği 2022-23 dönemi aylık seminerler dizisinin ikincisinde Av. Hüsnü Yazgan’ın sunumuyla “Birey Kimlik İnşasında Kur’an’ın Yeri” konulu seminer gerçekleştirildi.
Bingöl Özgür-Der’in düzenlediği seminerde konuşan Av.
Hüsnü Yazgan, “Birey Kimlik İnşasında Kur’an’ın Yeri” başlıklı sunumunu
gerçekleştirdi.
Dernek salonunda düzenlenen program, Erhan Ozan’ın
sunumunda gerçekleşti. Ardından Kur’an-ı Kerimden Ali-imran suresinin 189-194.
Ayetlerinin tilaveti için Nurullah Hekimoğlu kürsüye çıktı. Akabinde ise Hüsnü
Yazgan’ın konuşmasıyla program başladı.
Hüsnü Yazgan konuşmasına,“Vahiyden kopuk düşünce
sistemlerinin egemen olduğu dünyada, bozgunculuk (fesad) kaçınılmaz bir sonuç
olarak yaygınlaşmıştır. İnsanı, üreten ve tüketen bir mekanizmadan ibaret gören
batı medeniyeti, dünyayı kan ve gözyaşına boğmuş, insanlığa büyük ıstıraplar
yaşatmıştır. Felsefi Ekoller, insanı kötülüğün kaynağı olarak görürken,
hümanizm onu hakikatin ve iyiliğin ölçüsü olarak görmüştür.”diyerek başladı.
Yazgan ayrıca, Her insan, yaşamının belli dönemlerinde
“ben kimim? Nereden geldim nereye gitmekteyim?” gibi sorularla yüzleşerek
hayatı anlama ve anlamlandırma çabası içine girer. Kur’an ise, insanın var
oluşunu iki şekilde tanımlar;
a) İlk
insanın nasıl var olduğu,
b) İnsanın
nasıl türediği ve çoğaldığıyla ilgilidir.
Târık süresindeki 5. ayetini örnek veren Hüsnü Yazgan sözlerine
ek olarak, insanı kendisiyle ilgili düşünmeye sevk eden bu ayeti bir düşünelim
“İnsan neden yaratıldığına bir baksın!” Bu ayet dikkatleri insanın kendisine,
kökenine çeker. İlk insanın nasıl yaratıldığıyla ilgili olarak Kur’an bize
insanın hammaddesi konumunda olan çamurun değişik şekillerinden ya da
aşamalarından bahseder. Çok karmaşık bir yapıda olan insan vücudu sadece birkaç
maddeden meydana gelmektedir. Bu maddelerden biri olan toprağa bir bakalım ve
tüm canlı varlıkların bir nevi hammaddesi olduğunu hatırlayalım. Zamanla gerek
bitki, hayvan ve gerekse insanın ölümü ile birlikte yeniden toprak oluşu
vurgulanır. Bununla kâinatta var olan döngüye, toprak aşamasından canlı ve
hareketli bir varlığa, sonrasında tekrar toprak oluşa dikkat çekilir, böylece
yeniden dirilişin mümkün oluşu zihinlere işlenir.
Yazgan İnsan neslinin yaratılış evrelerini ise şu şekilde
sıraladı;
1- Nutfe (Dölleyici sperm)
“Andolsun, biz insanı, çamurdan süzülmüş bir özden
yarattık. Sonra onu (Adem’in neslini) nutfe halinde sağlam bir yere
yerleştirdik... (23-Mü’minûn:12-13).
2- ‘Alaka (Rahme asılmış embriyo)
“Sonra bu nutfeyi “alaka” hâline
getirdik.(23-Mü’minûn:14).
3- Mudğa (Bir çiğnem et)“Alaka’yı da “mudğa” yaptık ve bu
“mudğa”yı, üzerini et ile kaplayacağımız kemiklere dönüştürdük. Nihayet onu,
başka bir yaratışla (bağımsız bir varlık olarak) inşa ettik. Yaratanların en güzeli olan
Allah’ın şanı ne yücedir!” (23-Mü’minûn:14) ayetleri ile devam etti.
Yazgan kimlik inşası içinse, Allah insanı inşa etmiş ve en güzel şekilde yaratmıştır. Bize de vahyin belirlediği vasıf ve hasletleri ona kazandırarak, onu iyi insan / insanı kamil kıvamına getirmek yani kimliğini inşa etmek düşer.“Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?” ayetinde üst kimliğimizin ‘Müslüman’ olduğunu belirtmiştir.
Toplumsal değişim ve dönüşümü sağlayacak örnek bir
topluluk ve bu topluluğa önderlik edecek bir hareket oluşturmak için, kemale
ermiş değerler yüklü, hakka şahitlik yapan bireylere ihtiyaç vardır. Bireyi
sıradan bir yığının parçası olmaktan çıkarıp, nitelikli ve üstün vasıflı kâmil
insan seviyesine yükseltmek gerekir. Hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü
yasaklayan seçkin topluluk, bu kâmil insanlardan oluşur. Onlar adaletin hamisi
şahsiyetlerdir. Adaleti emreden söz ve davranışlarında adil olan, adaletle
yönetip, hükmeden, adaleti ayakta tutan birer şahit olmuşlardır. Muhatapları
nezdinde “güvenilir“ kişilerdir. Güvenilir bir davetçi, güvenilir bir tüccar,
güvenilir bir yöneticidirler.
Yazgan nasıl bir şahsiyet yetiştirmeliyiz sorusu içinse
şunları dile getirdi, “Ahlaklı şahsiyetler yetiştirmeliyiz. İslam ahlakı,
vahyin belirlemiş olduğu davranışlar bütünüdür. Yüce bir ahlak üzere olan
Muhammed (as), İbrahim (as)müminler için seçilmiş güzel birer örnektir. Bu
örneklik, vahyin kontrolü altında ve hayatın içinde oluşmuştur. İslam ahlakı,
sorumluluklar yükleyen bir ahlaktır. Doğruluktan asla taviz verilemez.
İlişkilerinde dürüst olan şahsiyetlerdir. “Onlar ki, yalan yere şahitlik
etmezler; boş sözlerle karşılaştıkları zaman, yüz çevirip vakarla geçerler.”
(25-Furkan:72)
Rol modeller örnekliğinde ancak istenilen kalitede
şahsiyet inşa edilebilir. Yetiştirilecek kişilere, sahip olunan ideallerin
gerçekçi ve yaşanılabilir olduğunu somut örneklerle göstermek gerekir. Bu örnek
şahsiyetler, geçmişte yaşamış Resuller ve onların yollarını sürdüren şehitler,
sabikun ve âlimler olabileceği gibi inşa edilecek kişi ile aynı dönemde yaşayan
şahsiyetler de olmalıdır. Kur’an bize Muhammed (as) gibi İbrahim (as) ve onunla
birlikte olanları “üsve-i hasene, güzel örnek, rol model” olarak
göstermektedir.” diyerek sözlerini sonlandırdı.