Bingöl Merkezde faaliyet yürüten Bingöl Çölyak Glütensiz Beslenme Derneği Başkanı Yunus Kızılboğa, Çölyak hastalarına yönelik faaliyetleri hakkında açıklamalarda bulundu.
Her ürünü yiyememeleri ve yedikleri ürünlerin
pahalı olması sebebiyle halk arasında "Zengin Hastalığı" olarak
adlandırılan çölyak hastalığı, vücut savunma sisteminin glütene (buğday
içerisinde yer alan ve un öz değerlerini en fazla içeren protein grubu) karşı
gösterdiği hassasiyet olarak tanımlanıyor.
Kızı da çölyak hastası olan ve kızının sorduğu
soru üzerine harekete geçen Selahattin Kızılboğa, çölyak hastalığı ve yaptığı
çalışmalar ile ilgili bilgiler verdi.
Derneği kurma hikâyesinin çölyak hastası
kızının kendisine sorduğu "Baba bu hastalık sadece ben de mi?" var
demesi üzerine harekete geçtiğini söyleyen Baba Yunus Kızılboğa, dernek kurup
çölyak hastalarını bir çatı altına almaya karar verdiğini ifade etti.
Çalışmaları esnasında kurduğu Bingöl Çölyak
Glütensiz Beslenme Derneğinin Başkanlığını yapan Kızılboğa, yetkilere ve tüm
halka çağrı yaparak çölyak hastalarına karşı duyarlılık çağrısı yaptı.
"DERNEĞİ
KURMA FİKRİM ÇOCUĞUMUN İKİ SORUSU ÜZERİNE OLDU"
Kızılboğa, "Benim bu derneği kurmamın bir
ana etkeni vardı. Buna da çocuğumun iki sorusu üzerine başladım. Çocuğumun
'Baba bu ürünleri biz alabiliyoruz da alamayanlar ne yapıyor?' ve 'Baba bir tek
ben mi hastayım?' soruları üzerine harekete geçerek elhamdülillah bugün bu
seviyeye getirebildik. Eş, dost, akraba, kurum ve kuruluşların sayesinde bu
seviyeye geldik." dedi.
"BULAŞICI
BİR HASTALIK DEĞİL, GLÜTENDEN UZAK DURMALARI YETERLİ"
Kızılboğa, "Çölyak hastalığı, hastaların
tükettiği ürünlerin pahalı olduğundan ötürü halk arasında zengin hastalığı diye
geçer. Çok şükür bulaşıcı bir hastalık değil, sadece glütenden uzak durması
gerekiyor. Bu hastalar, buğday, arpa, çavdar ve yulaftan üretilen hiçbir şeyi
tüketemiyorlar. Başka bir sıkıntıları yok elhamdülillah. Bulaşıcı bir hastalık
değil, kısmen de olsa ölümcül bir hastalıktır. Resmi araştırmalarımız sonucunda
Bingöl'de 300 Çölyak hastası olduğunu tespit ettik. Kayıt dışı da bin civarı çölyak
hastası olduğunu tespit ettik. Mahalle toplantıları yaparak arkadaşlarımızın da
yüzde doksan desteğiyle derneğimizi kurduk elhamdülillah. Burada glütensiz ürün
noktasında herhangi bir üretim olmadığından dolayı zor durumda kalan
hastalarımızın sıkıntılarını çözebilmek için derneğimizde fırınımızı kurduk ve
gönüllü annelerin katkılarıyla mağdurlara şimdilik lavaş ekmek verebiliyoruz.
Haftaya inşallah ekmek, simit ve poğaça gibi ürünleri de çıkaracağız. Glütensiz
un ihtiyacımız vardır. Sıvı yağ, süt ve yumurtaya da ihtiyacımız olacak. Bundan
sonrası için irtibat kurarak konuşarak elimizden geleni yapmaya
çalışacağız." ifadelerine yer verdi.
"DERNEĞİMİZDE
ÇÖLYAK HASTALARINA İKRAMLAR NOKTASINDA İLKLERİ TATTIK"
Kızının da Çölyak hastası olduğunu söyleyen Kızılboğa,
"Kızımın Glütene karşı hassasiyeti var. Bundan dolayı hiçbir yerde en
basitinden lahmacun, pide, döner ve çiğköfte dürümü yiyemezdi. Bu bizim
eksikliğimizdi aslında. Biz de bu eksikliği gidermek için bir derneğimiz olsun
dedik. Derneğimizde ücretsiz etkinlikler yapıyoruz ve yapmaya devam ediyoruz.
Burada ilkleri tattık. İlk defa dondurma yiyenler oldu, yıllar sonra ilk defa
döner yiyenler oldu, ilk defa çiğköfte yiyenler oldu. Yarın da inşallah 150
kişilik bir çiğköfte etkinliğimiz olacak. Bu ilklerden sonra artık
hastalarımızın taleplerine göre hareket edeceğiz. Bingöl merkezde
hastalarımızın yiyeceklerine yönelik hiçbir yer olmadığından dolayı
hastalarımızın 15-20 yıllık sıkıntıları vardı. Bir yede oturup yemek yeme
eksiklikleri vardı. Biz de bunları gidermeye çalıştık." dedi.
"ÇOCUKLAR
ÜZERİNE BİRAZ DAHA YOĞUN ÇALIŞMALARIMIZ SÜRECEK"
Kızılboğa, "Çocuklar üzerine biraz daha
yoğun çalışmalarımız sürecek. Örneğin bir okulda iki tane çölyak hastası varsa
burada gerekirse onlara simit ve poğaça yapılıp o okula bırakılabilir. Okul
kantinlerinde bizim ürünler kısmen bir iki kalem bulunur ama yetersizdir. Biz
bu verileri bir yerde toplayabilirsek, her okulda kaç tane çölyak hastası
çocuğun olduğunu, her kurumda kaç tane çölyak hastası olduğunu ya da her köyde
kaç hasta olduğunu öğrenebilirsek ona göre eminim ki kurum ve kuruluşların da
bize desteği olacaktır." dedi.
"ÇÖLYAK
HASTALIĞI, ÇOCUĞUMDA KARNINDA ŞİŞLİK VE VÜCUDUNDA KAŞINTI OLMASIYLA KENDİNİ
GÖSTERDİ"
Kendi çocuğunun hastalığını ne zaman öğrendikleri
sürecinden de bahseden Kızılboğa, "Kendi çocuğumuzun çölyak hastası
olduğunu aslında bilmeyerek keşfettik. Çocuğumun karnı şişince, aynı zamanda
kaşıntı da oldu. Sürekli vücudunu kaşırdı. Biz enfeksiyondan şüphelendik ancak
Malatya'da çölyak teşhisi konuldu. Çölyak teşhisi konulunca her ailede olduğu
gibi bizler de üzüldük. Hastalığı daha önce bildiğim için ne yapacağız diye
düşündük. Hamurları farklı, tükettiği gıdalar farklı ve her yerde bulunmayan
pahalı ürünlerdir. Bu hastalığı kapmış kişilerin aileleri üzülür ve ne
yapacaklarını bilemezler." ifadelerini kullandı.
Bu hastalığın adını ilk defa duyanların
olduğunu, çocuklarına duyarlı olanların durumu erken fark ettiklerini ve
ilerleyen zamanlarda kemik erimesi, diyabet, ateş, ishal, yorgunluk, görme veya
işitmede azalmanın olabileceğini söyleyen Kızılboğa, şunları dile getirdi:
"Bu belirtiler olduğu zaman insanların en
yakın hastanelere başvurmaları gerekiyor. Varsa çocuk gastroenteroloji bölümüne
gitmelidirler. Tabi bu bölüm her ilde olmadığı için dâhiliye bölümü veya çocuk
hastanesine başvurabilirler. Sağlıkçılar zaten ondan sonraki süreci kendilerine
anlatacaklardır. Ama vücutta sürekli kaşıntı, ishal ve karnında şişlik veya baş
ağrısı gibi yan etkileri olduysa en kısa zamanda hastanelere başvurmalarını
öneririz. Bizim burada amacımız insana dokunabilmektir. İnsanlar zaman zaman
bize tıbbi sorular soruyor, biz kesinlikle bu alana girmek istemiyoruz. Çölyak
hastalarına evvela şunu belirtmek istiyorum, bizi sabırla bekledikleri için
hepsini tebrik ediyorum. Geçen yıl derneği kurduğumuzda insanların bir heyecanı
vardı ve hâlâ var. Onların da derneğimizi ara ara ziyaret etmeleri, bizlerin
kendi aramızdaki projeleri nasıl yapabiliriz diye istişare yolunu kullanırsak
daha güzel olur. Lütfen duyarlı olalım."