Solhan Peygamber Sevdalıları tarafından Mekke'nin Fethi’nin bin 389'uncu yıldönümü münasebetiyle “Mekke'nin Fethi” programı gerçekleştirildi.
Mekke'nin Fethi’nin bin 389'uncu yıldönümü münasebetiyle Solhan Peygamber Sevdalıları, ilçemizde "Mekke'nin Fethi" adlı bir program düzenledi.
Solhan Kültür Merkezinde düzenlenen programa, konuşmacı olarak katılan İlahiyatçı Nihat Tay, Belediye Başkanı Abdulhakim Yıldız, İlçe Milli Eğitim Müdürü Ali İhsan Yanılmaz, İlçe Vaizi Osman Numanoğlu, HÜDA PAR İlçe Başkanı Sadrettin Kırım, Ak Parti İlçe Başkanı Nihat Doğu, Yeniden Refah Partisi İlçe Başkanı Abdullah Bildik, STK temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
Program, İmam Hatip öğrencileri Uğur Gelmez ile Muhammed Turgut tarafından okunan Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Daha sonra ilahilerle devam etti.
Günün
anlam ve önemi dair konuşmalarını yapmak üzere kürsüye çıkan İlahiyatçı Nihat
Tay,”Risalet davasının emanetçisi olan Muhammed Mustafa (a.s.v) sadece
Mekke'nin fethinde İslami medeniyetin bizlerin medeniyetini çok iyi
görmekteyiz. İslam medeniyetinin mükemmelliğini beşeri sistemin medeniyet diye
dağıttığı şeylerin ne kadar çürük olduğunu görmekteyiz. Bazı noktalarla siz
kıymetli kardeşlerime İslam medeniyetinin özgürlük anlayışı, adalet anlayışı,
merhamet anlayışı, şefkat anlayışı arz edeceğiz.
Allah
Resulü (a.s)'mın Mekke'ye yürürken giriş esnasındaki bir noktasıyla başlamak
istiyorum. Allah Resulü (a.s.) dört koldan kan akıtılmadan, kılıç kullanılmadan
girmek ister. Sancaktarlardan Sad Bin Ubade, Mekke'ye girerken dilinden şu
intikam dolusu sözler dökülür. “Gün savaş günüdür, gün intikam günüdür, gün kan
akıtmanın helal olduğu gündür.” Allah Resulü (a.s.) bu sözleri işitince Sad bin
Ubade'den sancağı alır onu azil eder. Başka bir sahabeye sancağı vererek
Resul-i Ekrem (a.s.)'mın dilinden şu merhamet dolusu sözler dökülür. “Gün
merhamet günüdür, gün kan akıtmanın haram olduğu gündür” diyerek kendisine
türlü türlü eziyetleri, cefaları yaşatan düşmanlarına bile merhametle bakan
şefkat, rahmet ve merhamet Peygamberi Muhammed Mustafa'ya gökteki yıldızlar,
denizlerdeki canlılar adedince selam olsun.
Kıymetli
kardeşlerim bu gece Mekke'nin Fethi, aynı zamanda bu gece Dünya'nın dört bir
tarafında ve özellikle Müslümanların yaşadığı beldelerden, Müslümanlara ait
olmayan adetler, bayramlar kutlamakta. Bunun Mekke'nin Fethi ile birleşmesi
bizleri üzmektedir. Çünkü Allah Resulü (a.s) bu tarihte yürekleri fethederken,
bugün bu asrımızda ümmeti Muhammed'in yürekleri batının işgaline uğramış. İşte
siz Mekke'nin Fethine katılamayıp asırlar sonra, Mekke'nin Fethi programına
katılan Resulü Ekrem (a.s) döneminde yaşasaydı tıpkı birer Ebubekir, birer
Ömer, birer Ali gibi Mekke'nin Fethine katılacak. Mekke'nin Fethine yürüyen o
sahabelerine duygusunu yaşayan ve o duyguyla bugün bu salona gelen o duyguyla
bu salona o duyguyu taşıyan siz İslam âşıklarını kutluyorum.
Değerli
kardeşlerim Allah Resulü (a.s)'mın Risalet davasını üstlendiği vakitten
vefatına kadar ki hayatını hepimiz çok iyi bilmekteyiz. Malumunuz olduğu üzere
Allah Resulü (a.s.) Mekke'den Medine'ye hicret edene kadar Mekkeliler
tarafından türlü türlü eziyetlere uğradı. Boykot uygulandı, türlü türlü
iftiralar atıldı. Onunla gelen İslam'ın önünü kesmek için defalarca Allah
Resulü (a.s.)’a suikastlar kurdular. Yetmedi, onu yıkmak için ona iman edenleri
işkenceler yaptılar. Derken Sümeyyeler, Yasinler şehit oldu. Allah Resulü
(a.s.) netice olarak Medine’ye hicreti emretti. Ve aradan 8 yıl geçtikten sonra
ve hatta bu 8 yıl içerisinde yine Resulü Ekrem (a.s)'mı yalnız bırakmayıp
savaşlar düzenlediler. Hendek gibi Medine'yi tarihten silme gibi bir savaş
tertiplediler, ama yapamadılar.
Hudeybi’ye antlaşmasını ihanet etmeleriyle
Allah Resulü (a.s.) Mekke'nin Fethi emrini verdi. Ve 10 bin kişilik orduyla
Mekke'ye yürür. Allah Resulü (a.s.) Mekke'ye yaklaştığı zaman o koca orduyla
Mekke'den çıktığı günler aklına gelir. Aslında Allah Resulü (a.s.) Mekke'yi
terk etmek istemiyordu. Yeryüzündeki en çok sevdiği belde ve en çok sevdiği
şehir Mekke'ydi. Çünkü Allah Resulü (a.s.) Mekke'den hicret ederken Mekke'ye
yüzünü dönüp şunu söylemişti. “Ey Mekke! Allah katındaki yerlerin en sevimlisi
ve en hayırlısı sensin. Eğer ki Mekke halkı beni çıkarmasaydı, seni asla terk
etmezdim.” Bu sözleri hatırlıyordu. Resulü Ekrem (a.s) bir özlem ve bir
hasretle Mekke'ye doğru gidiyordu. Allah Resulü'nün Mekke'ye duyduğu özlem gibi
aslında Mekke'de, Kâbe’de Allah Resulü (a.s.)'ma özlem duyuyordu. Hasretle
Muhammed Mustafa (a.s)'mı Mekke’ye gelişini bekliyorlardı.
İşte
o gün gelmişti, Ey Peygamberler Şehri olan Mekke! İmamı Enbiya geliyor. Ey Hz.
İbrahim’e ve Hz. İsmail’e beşik görevi görmüş Mekke! Salih evlat geliyor. Ey
Peygambere ve ashabına beşik görevi görmüş Mekke! Hatemül Enbiya geliyor. Ey
Allah Resulü (a.s.)'ın doğup, büyüdüğü Mekke! şefkat ve rahmet Peygamberi
geliyor. Ey hacıların etrafında taraf ettikleri Kâbe! ‘La ilahe illallah
Muhammed Resulullah’ diyerek Mekke müşriklerinin yüzüne haykıran Ebu Zer
geliyor. Ey Müslümanların kıblesi olan Kâbe! Mekke'yi Allah’u Ekber sesiyle
titretecek Bilal geliyor. Ey zalimlerin zulmü altında inleyen köleler mazlumlar
sevinin sizi o zulümden kurtaracak özgürlük Peygamberi geliyor. Ey toprağa diri
diri gömülen kız çocukları sevinin sizi diri diri gömülmekten kurtaracak adalet
Peygamberi Muhammed Mustafa (a.s.) geliyor. Allah Resulü (a.s) Mekke'ye
girerken şunu söyledi, “Kimseye dokunulmayacak, çocuklara dokunulmayacak,
kadınlara dokunulmayacak, mallar yağmalanmayacak, evler yıkılmayacak. Kim evine
girerse emandadır. Kim Kâbe’ye sığınırsa güvendedir.” Buyurdu;
İşte
kardeşlerim kendisine türlü türlü eziyetler yaşatan düşmanlarına bile rahmet,
merhamet ve şefkat besleyen Muhammed Mustafa (a.s) böyle bir önderdi. Bugün
ülkeleri işgal eden zalimlere, ülkeleri tarumar eden, yakıp yok eden sahte
liderlere şunu söylüyoruz; “siz insanlığa merhametten, barıştan, rahmetten,
adaletten bahsedemezsiniz. İnsanlığa merhametten, şefkatten, rahmetten,
adaletten düşmanlarına bile şefkatle bakan Muhammed Mustafa (a.s.v)
bahsedebilir.” Allah Resulü (a.s) bir yanında Bilal bir köle, diğer bir yanında
ise Usame bin Zeyd bir kölenin çocuğu onlarla birlikte Kâbe’ye girer. Allah
Resulü (a.s) Kâbe’ye girerken dilinden şu ayeti kerime dökülerek elindeki
asasıyla putları işaret eder. “Hak geldi batıl zail oldu. Batıl yok olmaya
mahkûmdur.” İsra süresinin 81'ci ayeti olan bu ayet Mekke’de Müslümanlar
müşriklerin elinde en acımasız en çok zayıfladıkları ve güçsüz oldukları bir
dönemde inmişti. Mekke müşrikleri Müslümanlarla alay ediyorlardı. Siz mi bize
galip geleceksiniz, bu çaresizliğinizle mi?
Diye alay ediyorlardı. Ashapta ne zaman hak batıla galip gelecek bu ayet
ne zaman tecelli edecek onu bekliyorlardı. İşte o gün gelmişti. Mekke'nin Fethi
günü Mekke'yi şirk merkezine çeviren o müşriklerin batıl olan o putları, hakka
yenik düşmüşlerdi. Tıpkı Musa (a.s) ‘la firavunun mücadelesi gibi, Firavun ‘ben
Musa’yı yok edeceğim’ dedi. Ama yok olan Musa (a.s) değil
Firavun oldu. Tıpkı Nemrudun İbrahim (a.s)'la olan mücadelesi gibi ben
İbrahim'i yok edeceğim dedi. Ateşe attı ama yok olan Hz. İbrahim değil, Nemrut
oldu. Ebrehe ben Kâbe’yi yıkıp yok edeceğim dedi. Ama yok olan, kaybolan,
yıkılan Allah Ebabillerini göndererek Ebrehe ordusunu yok etti. Kardeşlerim
buradan şunu söylüyoruz. Sizin firavunları yok eden, nemrutları yok eden,
Ebrehleri yok eden, Ebu cehilleri yok eden bir Allah'ınız varken ümitsizliğe
düşebilir misiniz? Gevşeklik gösterebilir misiniz? Oturabilir misiniz? “Asla
üzülmeyin, gevşemeyin eğer iman etmişseniz galip gelecek olan sizlersiniz.”
buyuran Rabbimiz değil mi kardeşlerim. O halde buradan çağın nemrutlarına,
çağın firavunlarına, çağın Ebrehelerine, çağın Ebu Cehillerine şunu söylüyoruz.
Ey çağın Nemrutları, ey çağın Firavunları, ey çağın Ebreheleri sizler İslam
ülkelerini, Suriye’yi, Yemen’i, Arakan'ı, Irak’ı, Filistin'i birçok İslam
ülkesini işgal etseniz de, siz İslam’ı karanlık oyunlarınızla kirli göstermeye
çalışıp İslam’a olan rağbeti düşürmeye çalışsanız da, siz kirli ve karanlık
oyunlarınızı sahneye dökseniz de, siz İslam’ı terör diye tanıtıp İslam’ı yok
etmeye çalışsanız da, siz içinizdeki hainleri kendinize iş birlikçi diye tayin
etseniz de, siz Rahmet ve Şefkat Peygamberi Muhammed Mustafa’yı insanlığa
acımasız, zalim, terör diye tanıtsanız da bunu başaramayacaksınız. Güneş gibi
parlayan İslam’ı yok edemeyeceksiniz. Buradan İbrahim'in Nemruda, Musa'nın
Firavuna, Muhammed (a.s)'ın Mekke'de dediği gibi buradan size şunu söylüyoruz,
Ey çağın Ebu cehillerinin torunları “tarihin kara çöplüğüne gömülmeden önce
güneş gibi parlayan İslam’ın önünde diz çökün. İslam’a koşun, Kur’an-ı Kerime
koşun, Muhammed'e koşun, kurtulun.”
Adalet
ve özgürlük Peygamberi Muhammed Mustafa’yı örnek alan, rehber seçen, lider
seçen siz asrın Muhammedi yüreklileri götürecek. Rabbim bu yürekli olanlara her
zaman ve her daim yardım etsin. Bu mazlum ümmetin umudu olan fetih ümmetine
selam olsun. Bu mazlum ümmeti olan asrın Ebubekirlerine, Ömerlerine, Alilerine,
Mushablarına, Fatmalarına, Zeyneplerine, Esmalarına selam olsun. Asrın en
güzeli olan güçlüyken affedebilenlerine selam olsun. Gönülleri fethederek bu
yürek fethini dünyanın dört bir tarafına tüm insanlığa ulaştırmaya çalışan
asrın fatihlerine ve fatih adaylarına selam olsun. Allah’ın selamı rahmet ve
bereketi batının adetlerini reddederek bu gece bu Mekke’nin fethi programına
katılan siz İslam âşıklarına selam olsun.”dedi.
Program, İlçe Vaizi Osman Numanoğlu tarafından okunan dua ile sona erdi.