Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünce hazırlanan bu haftaki Cuma hutbesinin konusu “Cami ve Hayat” oldu.
Her cuma olduğu
gibi bu cuma günü de Müslümanlar camilere akın ederek cuma namazını idrak etti.
Eylül ayının son cuması için yayınlanan cuma hutbesinde camileri dolduran
müminlere camilerin İslam toplumundaki önemi ve sosyal hayatımızdaki yeri
konusu anlatıldı.
Ulu Camii’nde
cuma hutbesini okuyan İmam Mehmet Bingöl, hayatın ve camilerin önemine
değinerek, “Değerli Müminler, Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de ’Allah'ın
mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan,
zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru
yolda olmaları umulanlar bunlardır.’ diye buyurmuştur. Peygamberimiz (s.a.s)
bir hadisi şerifinde, ‘…Beldelerin Allah'a en sevimli olan mekânları,
camilerdir.’ diyerek camilerin önemini vurgulamıştır.” ifadelerini kullandı.
İslam
medeniyetinin cami merkezli bir medeniyet olduğuna değinen Bingöl, camilerin
tarihten günümüze sosyal hayata şahitlik eden, İslam beldelerinin, etrafında
hayat bulduğu, mümin yüreklerin kendisinde buluştuğu kutlu yerler olduğunu
belitti.
İmam Bingöl
sözlerine şöyle devam etti:“Camiiler, mahallelerimizin kalbi, şehirlerimizin
ruhu, aziz milletimizin ve ümmet-i Muhammed'in güvenli yuvasıdır. Camilerimiz,
sadece ibadetlerimizin değil, aynı zamanda tarihimizin, edebiyatımızın, örf ve
adetlerimizin, kültürümüzün iç içe geçtiği merkezlerdir.”
Peygamberimizin,
cami ve mescit yapılmasına ayrı bir önem verdiğini söyleyen Bingöl, Resul-i
Ekrem’in (s.a.s) Mekke'den Medine'ye hicret ettiğinde ilk olarak Mescid-i
Nebevî'yi inşa ettiğini, Yesrib'i Medine'ye çevirerek, Mescid-i Nebevî'yi ilmin
beşiği kıldığını belirtti. Peygamber Efendimizin, Asr-ı Saadetten itibaren,
ulaştığı toprakları adalet, hikmet, merhamet, huzur, güven ve bilgiyle yoğuran
İslam Medeniyetinin temellerini bu mescitte attığına dikkat çeken Bingöl, “
Mescid-i Nebevî'nin içinde ayırdığı suffe isimli özel bir bölümde kendisini
ilme ve ibadete adayan, genç ve özverili bir grup sahâbî, güzide bir neslin
öncüleri olmuştur.” dedi.
İmam Mehmet
Bingöl, camilerimizi hayatın merkezine almamız gerektiğini çünkü camilerin,
hayatın günlük telaşı içinde kendimizi dinleyebileceğimiz, kubbeleri altında
Rabbimize kulluğumuzu arz edeceğimiz müstesna yerler olduğunu belirterek,
“Minarelerimizden yükselen ezan sesleri bizi sadece vakit namazlarımızı eda
etmeye çağırmaz. Cami, ezanıyla, minaresiyle, kubbesiyle, mihrabıyla,
minberiyle aynı zamanda kulluğa, ibadete, takvaya, ilme ve güzel ahlaka davet
eder. Öyleyse Rabbinin huzurunda divan durup O'na kulluğunu arz eden her mümin,
cami dışında da Cenâb-ı Hakk'ın kendisini görüp gözettiğinin idrakinde
olmalıdır. Aynı safta iman ve ihlas ile buluşan müminler daima kardeşliklerini
korumak ve gözetmekle mükelleftir. Camileri imar ve ihya eden her bir Müslüman,
yaşadığı çevreyi de aynı şekilde korur ve güzelleştirir. Yerde biten bir ota,
rızkının peşinden koşan bir karıncaya dahi zarar vermez. Camisini temiz tutmaya
özen gösteren mümin, Rabbimiz tarafından Müslümanlar için tamamı mescit kılınan
yeryüzünü de temiz tutar.” diyerek sözlerini sürdürdü.
Günümüzde
camilerimizin şehrin merkezi olma vasfını kaybetmesinin hazin olduğunu ifade
eden Bingöl, camilerimizi yeniden hayatımızın merkezine almamız gerektiğini
söylere hutbesini şöyle bitirdi:“O halde geliniz! Camilerimizi yeniden
hayatımızın merkezine alalım. Amir veya memur, işveren veya işçi, esnaf veya
öğrenci sosyal hayatın hangi alanında olursak olalım yoğunluğumuza her namaz
vakti ara verelim. Kadınıyla erkeğiyle, çocuğuyla yaşlısıyla camide olalım,
camide hayat bulalım. Camilerimizi yalnız ve ıssız bırakmayalım. Rabbimizin
huzuruna varmakla gerçek huzura kavuşalım. Unutmayalım ki camiler hayatın
içinde, hayat camilerin içindedir.”