Türkiye genelinde kılınan Cuma namazı öncesi okunan hutbede, “cemaat” kavramının istismar edildiğine vurgu yapıldı.
Diyanet
İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünce hazırlanan bu haftaki Cuma
hutbesinde, “cemaat” kavramının istismar edildiğine ve caminin önemine vurgu
yapıldı.
Cuma hutbesini okuyan Ulu Camii İmam Hatibi Mehmet Bingöl, Hazreti Muhammed'nin dünyadan irtihal ettiği gün, hastalığından dolayı mescide gidemediği, evinin mescide bakan penceresini araladığı ve sabah namazı kılan ashabını bir müddet seyrettiği hatırlatılan hutbede, ashâb-ı kirâmın, saf tutarak Hazreti Ebû Bekir’in imametinde cemaatle huşû içerisinde namaz kıldıklarını görünce çok sevindiği, tebessüm ettiği ve Rabbine şükrettiğini anlattı.
Huzur ve
güven vadederek Müslümanları toplayan caminin, İslam’ın sembolü, birlik ve
dirliğin nişanesi olduğunu belirten Bingöl,"Peygamber Efendimizin
ifadesiyle camiler, 'Allah katında en makbul mekânlardır.' Ezanlarıyla
insanlığı kurtuluşa çağıran, mihrabıyla küfre ve cehalete savaş açan, minber ve
kürsüsüyle ilim ve hikmetin basamaklarında yücelten, omuz omuza saf tutan
müminlerin kardeşliğini ve ümmet olma bilincini pekiştiren mukaddes bir yapıdır
cami. Cemaat ise; ibadet amacıyla Allah’ın huzurunda bir araya gelip namaz
kılan Müminlerin ortak adıdır."
Cami adabı
Camide
bulunmanın ve cami cemaati olmanın bazı kuralları ve adabının olduğuna işaret
edilen hutbede, "Mümin, gönül dünyasını durulaştırmak için camiye giderken
Allah Teâlâ’nın 'Ey Âdemoğulları! Her mescide gidişinizde güzel ve temiz
elbiselerinizi giyinin …' ayeti gereğince beden temizliğine dikkat eder,
güzelce abdestini alır. Kılık kıyafetinin hem temiz hem de namazın şartlarından
olan setr-i avrete uygun olmasına özen gösterir. Camide cemaatle kılınan namazın
yirmi yedi kat daha faziletli olduğunu haber veren Allah Resulü’nün müjdesine
nail olmak isteyen Müslüman, nahoş kokan yiyecekler yiyip camiye gelmenin
sünnete aykırı olduğunu bilir. Güzel kokular sürünür. Hiçbir kardeşine
rahatsızlık vermez, onların huşu içinde namaz kılmalarını engelleyen hal ve
davranışlardan kaçınır. Kulluk görevini ifa ederken kul hakkına girmemeye özen
gösterir. Sevgili Peygamberimizin cemaate yönelik şu uyarısını asla unutmaz.
“Dikkat edin! Hepiniz Rabbinize münâcât ediyorsunuz. Birbirinizi rahatsız
etmeyin!..." uyarı ve tavsiyelerinde bulunuldu.
"Hutbe dinlemenin de bir adabı vardır"
Vaaz ve
hutbelerin, birer eğitim yuvası olan camilerin insanlığı imana, irfana, ahlaka
davet eden sesler olduğu belirtilen hutbede, "Caminin ve cemaat olmanın
adabı olduğu gibi hutbe dinlemenin de bir adabı vardır. Hutbe okunurken huşu
içinde hatibi dinlemek dini bir gerekliliktir. Yanındakiyle konuşmak, başka
şeylerle ilgilenmek, cep telefonuyla meşgul olmak hutbenin özünden uzaklaşmaya,
mesajını kaçırmaya ve sevabından mahrum kalmaya sebep olur. Sevgili
Peygamberimiz (sallallahualeyhivesellem), bir müminin hutbe esnasında
göstermesi gereken duyarlılığı şöyle ifade etmiştir: Cuma günü imam hutbe
okurken konuşan arkadaşına: ‘Sus!’ desen bile hatalı bir iş yapmış
olursun." ifadeleri kullanıldı.
"Namazlarımızı cemaatle eda etmeye gayret göstererek camilerimizi canlı tutalım"
Cemaatle
namazına önemine dikkat çekilen hutbenin sonunda, şunlar kaydedildi:
"Namazlarımızı cemaatle eda etmeye gayret göstererek camilerimizi canlı
tutalım. Resul-i Ekrem Efendimiz ile aydınlanan Asr-ı Saadette olduğu gibi,
bugün de ailece camide olalım, çocuklarımızı camiye alıştıralım.
Yaramazlıklarını bahane ederek onları camiden uzaklaştırmak yerine, caminin ve
cemaat olmanın değerini anlatalım, adabını öğretelim. Kadın-erkek bütün
Müslümanlar, gönülden bağlı olduğumuz camilerimize hürmette kusur etmeyelim.
Vaaz ediliyor veya Kur’an-ı Kerim okunuyor ise can kulağıyla dinleyelim. Cuma
namazının geçerlilik şartlarından biri olan hutbenin, namazın bir parçası
olduğunu unutmayalım. İlgi ve alakamızı sadece hatibe ve hutbeye verelim. Sözün
en güzelini dinleyip ona uyanlardan olalım. Her daim Allah’ın huzurunda ve
ibadet halinde olduğumuzun idrakiyle yaşayalım."