Bingöl Üniversitesi Genel Sekreteri ve Sosyoloji Bölüm Başkanı Profesör Doktor Taşkesen, son zamanlarda gündeme oturan çocuk istismarı ve ölümlerine dair önemli açıklamalarda bulundu.
Son zamanlarda yaşanan çocuk istismarı ve ölümleri ile
ilgili açıklamalarda bulunan Profesör Doktor Abdullah Taşkesen, dini değerlerin
erozyona uğramasıyla beraber toplumda sapkın davranışların arttığını söyledi.
Ağrı’da, 4 yaşındaki Leyla Aydemir'in kaçırılmasının ve 18 gün sonra ölü olarak bulunmasının ve Ankara Polatlı'da, Eylül Yağlıkara’nın vahşice katledilmesi olayının ardından toplumda çocuk tacizi ve kayıplarının gündeme geldiğine dikkat çeken Taşkesen, dini değerlerin erozyona uğraması sonucu toplumda artış gösteren sapkın davranışların toplumu dehşete düşürdüğünü söyledi.
“Sağlam çocuk yetiştirmek bozulmuş
yetişkinleri düzeltmekten çok daha kolaydır”
Kamuoyunda ciddi tepkilere yol açan çocuk cinayetlerinin her yönüyle ele alınıp sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulmasının gerekliliğine vurgu yapan Taşkesen, “Esas itibarıyla sorun sadece bir branşın sorunu değildir. Bu sorun, sosyolojik bir sorun olmakla birlikte aynı zamanda pedagojik ve psikolojik bir sorundur. Bu sorun, bütün bir yönüyle ele alındığında daha sağlıklı bir sonuca ulaşma şansını elde edebiliriz diye düşünüyorum. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; sağlam çocuk yetiştirmek bozulmuş yetişkinleri düzeltmekten çok daha kolaydır. Bir insan bozulduktan sonra onu tekrar düzeltme şansımız çok daha zordur." ifadelerini kullandı.
“Bu tür insanların
varlığı bizi korkutuyor”
Sapkın düşüncelere sahip kişilerin gittikçe toplumda itibar görmeye başladığını ve bunun korkutucu bir durum olduğunu aktaran Taşkesen, “Bilim, eğitim ve manevi değerleri dert edinmeyenlerin, sosyal hayatta sapkın davranışlara sahip olan insanların daha çok itibar görmesi, bilim insanlarının, araştırmacıların, gazetecilerin, düşünürlerin ve mütefekkirlerin işini biraz zorlaştırıyor. Toplumumuzda bu sapkın düşüncelerin itibar görmesi aklı selim vatandaşlarımızın işini zorlaştırıyor. Dolayısıyla bu tip patolojik ruha sahip insanların varlığı bizim sosyal yaşamımızı da daraltıyor. Bu tür insanların varlığı, bir suç makinesi gibi piyasada gezdikleri için bizi gerçekten korkutuyor.” dedi.
“Toplumun inanç
değerleri kirletilmeye çalışılıyor”
Toplumun inanç değerlerinin kirletilmeye çalışıldığına değinen Taşkesen, konuşmasına şöyle devam etti:“Sapkın davranışın, toplumsal hayatta var olması ve kabul görmesi, dini değerlerde bir erozyonun, bir kirlenmenin başladığını gösterir. Sosyal hayatta dini değerler, zan edilenden hafife alınmayla karşı karşıya kalabiliyor. Dini yaşamda taklit, tahkikin önüne çıkmış, yani sosyal hayatta taklit, tahkikten daha çok kabul görmüştür. Bu da bilimsel hayatımızdaki zorluklardan biridir. Belki de üzerinde düşünmemiz, sosyal hayatta kendimizi toparlamamız gereken önemli argümanlardan bir tanesi de toplumsal hayatın ziyadesiyle pasifize olmuş olmasıdır. Ve bu durum eylem, söylem, beyan, ifade ve nezaket kurallarını hafife alıyor, toplumsal hayatta normal davranışları anormalmiş gibi gösteriyor."
“Günlük hayatta
kullandığımız dil inancımıza uygun değildir”
Toplum olarak günlük hayatta kullanılan dilin dini ve kültürel değerlerimizle uyuşmadığının altını çizen Taşkesen, “Toplum olarak, günlük hayatta büyük oranda maddi bir dil kullanılıyoruz. Müslüman bir kişiliğe sahip olmamıza rağmen kullandığımız dil maalesef inancımıza uygun değildir. Seviyesi düşük argo ifadeler sosyal hayatta manevi değeri yüksek olan ifadelerden daha çok rağbet görüyor. Bu durum, değer sahibi insanların, eğitimcilerin, devleti idare eden insanların yaşam alanlarını daraltıyor. Dolayısıyla bu süreç minimize edilmelidir." dedi.
"Toplumda
kabul görmüş yemeklerimiz de dahi kadını ve şehveti andırıyor"
Din dışı argümanların farkında olmadan kültürel yaşantımıza dahi empoze edildiğine dikkat çeken Taşkesen," Geleneksel kültürümüzde yer alan ve toplumda kabul görmüş yemeklerimiz de dâhil kadını ve şehveti andıran yemek isimleri ile karşı karşıya kaldığımızı görürsünüz. Örneğin; İmam Bayıldı, Vezirparmağı, Kadınbudu Köfte, Dilberdudağı, Kısır, Kol Böreği, Sütlü Nuriye, Hanım Böreği ve Şıllık Tatlısı bunlardan bazıları. Bunları fazla abartmak istemem ama bunları sosyal, kültürel, geleneksel değerlerimize uygun olmayan argo ifadelerle ne kadar iç içe olduğumuzun emaresini göstermek için zikrediyorum.” şeklinde konuştu.
Ailelerin eğitim noktasında çocuklarına yönelik yapmaları gereken hususlar konusunda tavsiyelerde de bulunan Taşkesen, son olarak şu ifadeleri kullandı:“Ailelerin, çocuklarını, yabancı kimselerle nasıl davranmaları gerektiği hususunda uyarmaları gerekir. Ayrıca, ailelerin telefon numaralarını ezberletmeleri, onlara karşı olumsuz herhangi bir davranış sergileyen biri olursa, kendisine yaklaşan birilerinin zıttı bir istikamette koşması gerektiğini anlatmalıyız. Çocuklarımıza, toplumsal bilinç ve değerler konusundaki eğitimlerine biraz daha dikkat edersek bu olayların minimize olacağını düşünüyorum.”