Solhan Eğitim Bir-Sen Temsilcisi Nurullah Azak, “Eğitimde sorunlar büyüyor, çözüm iradesi bekliyor.” dedi.
Eğitim Bir -Sen Solhan Temsilcisi Nurullah Azak, 2017-2018 yılsonu eğitim öğretim yılını değerlendirdi.
Yeni dönemden önce yetkililerin ve yöneticilerin çözmesi gereken birçok sorun olduğunu belirten Azak,”Son yıllarda bütçeden en çok pay ayrılmasına rağmen, yapılan birçok yanlışlık, akamete uğrayan uygulamalar, ders kitaplarındaki hatalar, değişen sınav sistemlerindeki belirsizlikler, öğretmene uygulanmak istenen performans garabeti, şiddetin aramızdan ayırdığı öğretmenlerimiz, şiddet mağduru birçok eğitimcimiz, eğitimin düzeleceğine dair azalan umutlar ve her geçen gün büyüyerek devam eden sorunlar, ‘ülkenin en önemli ve öncelikli sorunu eğitimdir’ dedirtmektedir.
Mevcut eğitim sisteminin kimseyi memnun etmediği, halk tarafından eleştirildiği, eğitimin paydaşları tarafından sürekli tartışıldığı, eğitimcilerin giderek artan sorunlardan şikâyetçi olduğu, en sonunda eğitimin aktörü öğretmenin bile mesleki iştiyakını kaybederek tavan ile taban arasındaki duygusal bağın koptuğu bir anaforun içindeyiz. Bundan sonraki süreçte, bu cendereden çıkabilmek için ‘ben yaptım oldu’ anlayışından vazgeçmek, milletimizin eğitimden beklentilerini öncelemek, paydaşların eleştiri ve önerilerini dikkate almak, istişareyle belirlenmiş sağlam politikalara yaslanmak, eğitimcileri huzursuz eden uygulamalara son vermek, öğretmene itibar etmek ve edilmesini sağlamak gerekmektedir.
Milletimizin geleceğe güvenle bakabileceği, ülkemizin verimli bir eğitim sistemine kavuşabileceği, eğitimin niteliğinin artacağı, eğitimin sorunlarının çözüleceği, eğitimcilerin daha fazla itibar göreceği ve kalıcı politikaların izleneceği yeni bir dönem istiyoruz.”dedi.
Performans konusu eğitimcilerin gündeminden temelli çıkarılmalıdır
Öğretmene, öğrenciye ve eğitime somut hiçbir katkısının olmayacağı açık olan performans değerlendirme sistemini uygulamaya koymaktaki gereksiz ısrar, hatalara ve mağduriyetlere neden olacağını vurgulayan Azak,”Öğretmene, not vererek değerlendirme çabası, daha önce farklı bir şekilde denenmiş ve okullarda huzurun kaçtığı, motivasyonun bozulduğu, iş barışının sarsıldığı çok net bir şekilde görülmüştür. Sicil notu uygulamasında verilen notlara ilişkin mahkeme içtihatları, bu türden değerlendirme süreçlerinin yürütülebilir olmadığını ortaya koymuştur. Yüz yüze bakanları, yan yana duranları karşı karşıya getirecek performans değerlendirme uygulaması, Öğretmen Strateji Belgesi’nden de Bakanlığın gündeminden de temelli çıkarılmalıdır.
Eğitimcilere yönelik şiddeti cezalandıracak, eğitimciye güven verecek yasal bir düzenleme yapılmalıdır
Eğitimcilere karşı şiddet, okullarımızda yaygın bir sorun hâlini almıştır. Eğitim çalışanları saldırılara karşı maalesef savunmasızdır. Eğitim-öğretim kurumlarında yeteri kadar güvenlik tedbirleri alınmamakta, sorumluluk öğretmenlere ve yöneticilere bırakılmaktadır. ‘Şiddete karşı yasal düzenleme istiyoruz’, ‘İmzanı gönder, iradeni göster’ sloganıyla düzenlediğimiz imza kampanyasının da bir gereği olarak eğitimcilere yönelik şiddeti cezalandıracak, eğitimciye güven verecek yasal bir düzenleme yapılmalıdır. Bu doğrultuda, eğitim çalışanlarına karşı cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişilere yönelik hapis cezası verilmesi, eğitimcilerin yaralanmasının tutuklama nedeni varsayılan suçlardan sayılması ve şiddet mağdurlarına Bakanlıkça hukukî yardım yapılması noktasında yasal düzenleme yapılmalıdır.
Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmeli, sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir
Öğretmenlerin anayasal haklarını sınırlayan, aile bütünlüğünü bozan, eşleri birbirinden, çocukları da anne babalarından 6 yıl boyunca ayrı bırakan, öğretmeni eşi ile işi, sağlık ile işsizlik arasında tercihte bulunmaya zorlayan, öğretmenler odasında ayrımcılık oluşturan, öğretmenlik mesleğini ve öğretmenin itibarını zedeleyen sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına derhal son verilmeli, sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir.
Kamu vicdanını yaralayan mülakatla öğretmen istihdamından vazgeçilmelidir
Yıllarca emek vererek okumuş ve birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi vicdanları yaralamakta, adalet duygusunu zedelemektedir. Kamuya az sayıda personel alımında uygulanan mülakat sürecinin, Millî Eğitim gibi bir defada birkaç bin alım yapan bir kuruma uygulanması mümkün değildir. Nitekim bu yanlış uygulama, bugüne kadar, atanan öğretmen sayısının iki katı tutarında küskün ve toplumdan dışlanma tehlikesi yaşayan bir mağdur kitlesi oluşturmuştur. Millî Eğitim Bakanlığı, maşeri vicdanı yaralayan, hakkaniyet kıstasları tartışmalı olan mülakatla öğretmen alımından vazgeçmelidir.
Ortaöğretime geçiş sürecinde doğabilecek problemlere yönelik çözümler şimdiden bulunmalıdır
TEOG’un yerine getirilen yeni ortaöğrenime geçiş sistemi ve bu sistem ekseninde merkezi sınav ve yerleştirmenin sonuçları önümüzdeki günlerde görülecektir. Öğrenci ve ailelerin tercih ettiği okul türüne göre ikametlerine en yakın okula yerleştirilmeleri için yerel imkânların maksimize edilmesi amaçlanmalıdır. Adrese dayalı yeni sistemin bir boyutu da, il ve ilçelerdeki okul kapasitelerinin ne kadar yeterli olduğunu ortaya koyacak olmasıdır. Bugüne kadar yapılan yatırımların ne kadar isabetli ya da ne kadar çarpık olduğu ortaya çıkacak, öğrenci yoğunluğunun çok, okullaşmanın az olduğu yerlerde ikili eğitime geçme zorunluluğu veya okullaşmanın çok öğrenci yoğunluğunun az olduğu yerlerde de bazı okulların atıl kaldığı durumlar söz konusu olacaktır. İl ve ilçelerdeki okul yatırımlarının bundan sonra öğrenci yoğunluğuna göre planlanması, sistemin uzun vadede işleyişi açısından önemlidir.
Okulların fiziki altyapısı geliştirilmeli ve okullara doğrudan ödenek tahsis edilmelidir
Mevcut okulların mesleki ve teknik donanımının ve yeterliliğinin geliştirilmesi yönünde atılan adımlar ve bu alandaki gelişmeler memnuniyet verici olsa da yeterli değildir. Mesleki ve teknik eğitim veren okullar başta olmak üzere, okullarımızın laboratuvar, yabancı dil sınıfı, bilgisayar sınıfı ve ders kitabı haricindeki öğretim materyali ihtiyacı had safhadadır. Hâlihazırda eğitim kurumları yönetimlerinin kullanımına tahsis edilmiş hiçbir ödenek mevcut değildir. Hizmetli/özel güvenlikçilerin ücret, vergi ve sosyal güvenlik primleri, basit onarım, günlük rutin giderler, internet faturaları ödemeleri, sosyal faaliyetler için yol ve benzeri giderler, kırtasiye masrafları gibi zorunlu harcamalar okul aile birliklerine yapılan bağışlardan karşılanmaktadır. Bu durumda da okul yöneticilerinin, Bakanlık genelgeleriyle bağış konusunda eli kolu bağlanmaktadır. Eğitim-öğretim yılı başlamadan evvel, sınıf ve öğrenci sayısı, personel sayısı, büyüklük gibi kıstaslar esas alınarak her okula münhasır bir ödenek tahsis edilmelidir.
Hizmet içi eğitim çalışmaları mesleki gelişime dayalı olarak yeniden planlanmalıdır
Hizmet içi eğitim faaliyetlerinin öğretmenlerin mesleki gelişimlerine kısa vadede katkıda bulunma noktasında yetersiz kaldığı, özellikle mesleki bilgi ve tecrübe paylaşımını sağlamaktan uzak olduğu görülmektedir. Eylül ve Haziran dönemindeki seminer çalışmaları başta olmak üzere, öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitim faaliyetlerinin mesleki bilgi ve tecrübe paylaşımını öne çıkaran, şeffaf ve hesap verilebilir; katılımcılığı esas alan tarzda planlanması; hizmet içi eğitim faaliyetlerinin planlanmasında öğretmenlerin de dâhil edildiği katılımcı programlamanın yapılması sağlanmalıdır.
Eğitim kurumu yöneticileri işveren muamelesi görmemelidir
Sosyal güvenlik, iş sağlığı ve güvenliği işlemleri, hukuken ihmal olarak nitelendirilebilecek aksaklıklar nedeniyle idari para cezası yaptırımı doğuran hâllerden doğan sorumluluklar, meslekî eğitim veren ortaöğretim kurumları başta olmak üzere, eğitim kurumu yöneticilerini hukuki ve mali açıdan telafisi imkânsız zararlara maruz bırakmaktadır. Mesleki eğitim veren ortaöğretim kurumları, öğretmenevleri, akşam sanat okulu ve mesleki eğitim merkezleri müdürlükleri ile okul aile birliklerinin işveren sıfatıyla Sosyal Güvenlik Kurumu başta olmak üzere, kurum ve kuruluşlara yönelik bildirim, beyan, ödeme ve benzeri işlemlerinin, ilçe/il millî eğitim müdürlükleri eliyle gerçekleştirilmesi noktasında düzenleme yapılması; eğitim kurumu yöneticilerini kasten yapılanlar hariç olmak üzere kusurlarına karşı koruyacak, hukuki ve mali sorumluluklardan doğan zararları tazmin edecek bir mekanizma kurulması sağlanmalıdır.”