Bingöl Üniversitesinde düzenlenen "Modern Çağda Gençliğin İnanç Sorunları" panelinde konuşan Prof. Dr. Söylemez;“Hz. Peygambere ilk inanlara baktığınızda yüzde 65'i gençlerden oluşuyordu.” dedi.
Bingöl Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Kongre Merkezi’nde düzenlenen "Modern Çağda Gençliğin İnanç Sorunları" konulu programa, Bingöl Valisi Ali Mantı, Belediye Başkanı Yücel Barakazi, Bingöl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Çapak, kurum müdürleri, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Moderatörlüğünü Bingöl Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hakan Olgun’un yaptığı programın panelistleri İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şinasi Gündüz ile Prof. Dr. Mehmet Mahfuz Söylemez ve Mardin Artuklu Üniversitesi İslami İlimler Fakültesinden Doç. Dr. Mehmet Alıcı’ydı.
Programın açılış konuşmasını yapan Bingöl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Çapak, bu tür faaliyetleri çok önemsediklerini ifade ederek, "Modern Çağda Gençliğin İnanç Sorunları" panelinde güncel, ihtiyaç duyulan son derece faydalı bilgilerin sunulacağını ve öğrencilerden bu faaliyetlerden olabildiğince istifade etmelerinin gerekli olduğunu söyledi.
Programda konuşan Bingöl Valisi Ali Mantı ise gençleri çok önemsediklerini belirterek, "İnşallah bu güzel faaliyetlerin devam edeceğine inanıyorum. Konumuz gençlik olduğu için bu vesile ile bazı paylaşımlarda bulunmak istiyorum. Önemli olan gençliğimiz ve geleceğimiz ile ilgili bir planlamaya sahip olmamızdır. Her bireyin kendisine ait dünya görüşü ve yaşam tarzı vardır. Önemli olan inandığımız değerleri hayatımıza uygulamaktır. Eğer inandığımız değerleri hayatımıza uygulayamazsak sadece meşgul olmuş oluruz." diye konuştu.
"Önemli olan inandığımız değerleri hayatımıza ne kadar intikal ettirdiğimizdir"
Sosyal medya ile beraber bilgi kirliliği ve okuma alışkanlığının azalışını üzüntüyle takip ettiklerini söyleyen Mantı, " Sanal âlemde dolaşımda olan bilgi maalesef dil ve kalp birlikteliğini sağlamıyor. Çünkü önemli olan inandığımız değerleri hayatımıza ne kadar intikal ettirdiğimizdir. Bunları ne kadar yaşıyoruz, pratikte hangi seviyedeyiz bunlara odaklanmamız lazım." ifadelerini kullandı.
"Deizm, dinlerin insanlar tarafından oluşturulduğunu iddia eden bir akım"
Programın ilk panelisti olan Prof. Dr. Şinasi Gündüz, "Bir İnanç Sapması Olarak Deizm: Tanrı var, ama uzakta" konusu ile salonu dolduran katılımcılara sunumunu yaptı.
"Deizme göre Allah vardır, dünyayı yarattı ancak ondan sonrasını insan aklına bıraktı" ifadeleri ile başlayan Gündüz, "Yaradanı kabul edip, dini inanışı kabul etmeyen bir düşüncedir. Deist düşünceye göre ne hara ne kilise ne de cami var. Tanrı beni yarattı bir köşeye çekildi, asıl olan akıldır diyorlar. Deizm, vahyi, kitabı, peygamberi reddeder. Dinlerin insanlar tarafından oluşturulduğunu söyleyen bir akımdır. Onlarda, Tanrı insanı neden ve nasıl yarattığının sorusunun cevabı ve insan öldükten sonra ne olacağının sorusunun cevapları yoktur." şeklinde konuştu.
"Dini değerlerimizi menfaatlerimize kurban ediyoruz"
"Oysaki Allah, yaratan, izleyen, gözleyen, vahiyle peygamber gönderendir" diyen Gündüz, "Allah, insana ve âleme müdahale eder. Her şeyin hâkimidir. Allah’a iman edip, şehadet getiren ancak hiçbir emrine uymayan. Dinin gereklerini yerine getirmeyenler var. Bunlar, adı konulmamış deistler gibi davranıyorlar. Asıl tehlikeli olanlar bunlardır. Bu, Müslümanlık için tehlikedir. Asıl sorulardan biri de deizmin neden taraftar buluyor oluşudur. İnsanlar neden deizme yöneliyor, bunu sorgulamalıyız. Bunun üç asıl sebebi vardır. Birincisi, problemli din anlayışıdır. Bu, insanı dinden soğutuyor. İkincisi, dini değerlerimizin itibarsızlaştırılmasıdır. Özellikle medya kanalıyla bunu yapıyorlar. Üçüncüsü ise sosyal, kültürel ve ekonomik yaşantının alabildiğine sekülerleşmesidir. Birbirimize karşı davranışlarımızda İslami değerlerin kaybolmasıdır. Dini değerlerimizi menfaatlerimize kurban ediyoruz. Kendi dini değerlerimizle İslam’ın özündeki değerlerle insanları buluşturmalıyız. İslami değerlerle yetişmeyen zihinler, yabancı fikirlerin esiri olurlar." şeklinde sözlerini noktaladı.
"Yeni Çağ Manevi Akımları ve Gençlik: Yoga, Reiki, Meditasyon" konu başlıklı sunumunu yapan Doç. Dr. Mehmet Alıcı ise Yoga’nın esasen Hint düşüncesinde bir ibadet hali olduğunu ifade etti.
Hint düşüncesinde Yoga’nın kişinin gündelik yaşamını düzenleyen, nasıl yaşanılacağını söyleyen değerler olduğunu ifade eden Alıcı, ülkemizde de bazılarınca cilalanıp sunulduğunu belirti. Alıcı, Reiki kelimesinin Japonca'da Transandantal ruhun enerjisi yani kozmik yaşam enerjisi demek olduğunu dile getirerek, herkesi maddi manevi sağlığa götüren bir ışık yolu olarak sayıldığını söyledi.
"Tevhidi hayatımızın merkezine koyarak yaşamalıyız"
Prof. Dr. Mehmet Mahfuz Söylemez ise "Genç Sahabeler, Asr-ı Saadet’ten Genç Şahsiyet Örnekleri" sunumunda Hz Muhammed'in helalin ve haramın, iyinin ve kötünün düşünülmeden davranıldığı bir çağda yaşayıp, insanlara güzelliği ve hoş ahlakı anlattığını vurgulayarak sözlerine başladı.
Peygamber Efendimize inananların yüzde 65’inin gençlerden oluştuğunu belirten Söylemez, "En yaşlıları Hz. Ebubekir’di, o da 38 yaşındaydı. O’na ilk inananların çoğu gençlerdi. Mesela Hz. Ali 10 yaşındaydı. Gençler, Peygamber Efendimizin etrafında bir hale oluşturmuşlardı. İslam’a ve Peygamberimize en yakın olan ekip gençlerdi." diye konuştu.
Söylemez, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hz. Peygamberimiz, gençlere hayatlarının merkezine tevhidi almalarını istemiştir. Tevhid, hayatın merkezine Allah’ın dışında hiçbir şeyi koymamaktır. Hayatınızın merkezine ırkınızı, dilinizi, takımınızı, üstünlüklerimizi koyarak yaşayamayız. Tevhidi, ahireti merkeze alan bir kitleyi oluşturmak zorundayız. Biz, yüzümüz ahirete dönük değil, dünyaya dönük şekilde yaşıyoruz."
Panel dinleyicilerin sordukları soruların cevaplanmasıyla sona erdi.