Memleket’te adalet terazisinin bozulduğunu ve halkın yüzde 90’ından fazlasının şu anda adalet mekanizmasına güvenmediğini belirten HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, öncelikli hedeflerinin adaletin yeniden tesis edilmesi olduğunu söyledi.
HÜDA PAR Bingöl 2'inci Olağan Kongresi Genel Başkan Zekeriya Yapıcıoğlu'nun katılımıyla Bingöl Belediyesi Kültür Merkezinde yapıldı.
Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan kongre, partinin tanıtım ve faaliyetlerinin yer aldığı sinevizyon gösterimiyle devam etti.
Partisinin Bingöl il kongresinde konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, adalet mekanizmasında yaşanan sorunlardan aile kurumunda gelinen noktaya, uyuşturucu bağımlılığındaki artıştan devlet eliyle kumarın teşvik edilmesine birçok konuya değindi.
'Dürüst Siyaset Gerçek Adalet' şiarıyla girdikleri siyasette 5 yıllarını geride bıraktıklarını belirten Yapıcıoğlu, parti programlarını yazarken, öncelikli hedeflerinin adaleti yeniden tesis etmek olduğunu ve adaletin hiçbir şeye feda edilemeyeceğinin altını önemle çizdiklerini söyledi.
Boşanma oranlarındaki artışın tehlikeli boyutlara ulaştığını vurgulayan Yapıcıoğlu, "Aile kurumu çökerse, bir millet ayakta kalamaz" ifadelerini kullandı. Uyuşturucu ve kumar tehlikesine de dikkat çeken Yapıcıoğlu, uyuşturucu kullanımının sadece polisiye tedbirlerle çözülemeyeceğini belirtirken kumarın devlet eliyle teşvik edilmesini eleştirdi.
"Halkın yüzde 90'ı yargıya güvenmiyor"
Gelinen aşamada 2'inci Olağan Kongre süreçlerinde yine 'Önce İnsan, Öncelik Adalet' dediklerini ifade eden Yapıcıoğlu, "Evet, niçin önce insan niçin öncelik adalet? Niçin parti programımızda birinci öncelikli hedefimizin 'adaleti yeniden tesis edilmesi' ve niçin 'adaletin hiçbir şeye feda edilemeyeceğini' 5 yıldır salonlarda, miting meydanlarında; yeri geldi seçim otobüsünün üstünde, yeri geldi televizyon ekranlarında veya gazete köşelerinde anlatmaya çalıştık? Memlekette adalet terazisinin bozulmuş olduğu, halkın yüzde 90'ından fazlasının şu anda adalet mekanizmasına güvenmediği artık gün gibi ortada. Herkes şikâyetçi ve emin olabilirsiniz şikâyetçi olmayanlar, işi adliyeye hiç düşmediği için adalet teşkilatının tıkır tıkır işlediğini zanneden insanlar ya da adliyeye işi düştüğünde öyle veya böyle nalıncı keseri gibi işi rast gittiği için, işin tıkırında gittiğini düşünüyor ve durumdan şikâyetçi değil." dedi.
"Hakim ve savcıların 3'te biri terör örgütü üyesi olmaktan ihraç edildi"
Son 2 yıl içerisinde hakim ve savcı olarak görev yapan 13 bin kişinin üçte birinin 'terör örgütü üyesi olduğu' ya da 'terör örgütü ile iltisaklı olduğu' gerekçesiyle meslekten ihraç edildiğini belirten Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir memleket düşünün o memleketin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, meslekten ihraç gerekçesi olarak o hakim ve savcıları meslekten atarken diyor ki, 'bu kişiler dosyalarla ilgili karar verirken adaletin gereğinin ne olduğuna hiç bakmadılar, kendi örgütsel çıkarları, kendi örgüt menfaatleri veya kendi liderlerinin talimatları doğrultusunda kararlar verdiler. Yani bulundukları makamları, ellerindeki yetkileri bir silah gibi kullandılar kendi önlerini açmak için. Kendi yandaşlarına yer açmak için. Kendilerine rakip ya da önlerinde engel gördükleri insanları bertaraf etmek için. Ya da insanların bulundukları makamlardan indirmek için. Kendilerine ram olmayan, onlara boyun eğmeyen, onların isteklerini yerine getirmeyenleri itibarsızlaştırmak için."Kim söylüyor bunu? Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu söylüyor. Başka kim söylüyor? Memleketin Adalet Bakanı söylüyor. Başka kim söylüyor? Memleketi idare eden Başbakan söylüyor. Memleketin en tepe noktasındaki Cumhurbaşkanı söylüyor. Ne diyor? 'bu adamların adaleti tesis etmek gibi bir düşünceleri olmadı. Bazı dosyaların fotokopilerini Pensilvanya'ya gönderdiler. Orası ne der diye kulak kabartılar ve ona göre karar verdiler' dedi."
"28 Şubat Yargısının mağdurlarının bir kısmı hala cezaevlerinde"
Bir yandan FETÖ yargısı, bir yandan da 28 Şubat'ın brifingli yargısının kıyım yaptığını belirten Yapıcıoğlu, "Bugün 4 Mart. 4 gün önce 28 Şubat post modern darbesinin timsali haline gelen 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu toplantısının 21 yıldönümü. O 28 Şubat sürecinde yine hukuk katliamları yaşandı. Hatırlayınız memleketin yüksek mahkemelerinde, Yargıtay'da, Danıştay'da, anayasa mahkemesinde görevli yüksek dereceli hakimlerin memleketin yüksek rütbeli askerlerinin daveti üzerine, Genelkurmay karargahına giderek oradaki konferans salonlarında, brifing salonlarında apoletlilerden brifingler aldılar. Ne dediler 28 Şubat sürecinde o dönemin askerleri? 'İrtica ile mücadele' adı altında memleketin harcı olan, çimentosu olan, özü olan, devamının garantisi olan ve milletin bizatihi kendisi olan dindar halka savaş ilan ettiler, fişlediler, onları özgürlüklerinden ettiler. Onları ticaret yapma hakkından ettiler, bakkala, seyyar satıcıya kadar yeşil sermaye diye fişlediler. Tesettürlü olduğu için bacılarımızın öğrenim hakları ellerinden aldılar. Pek çok kardeşimizin memuriyet haklarını elinden aldılar ama daha da önemlisi 'irtica ile mücadele' adı altında pek çok dindar insanı, engizisyon mahkemeleri gibi adeta doğradılar ve onlardan bir kısmı halen içerde. Şimdi biz yıllardır söylüyoruz bunu. Diyoruz ki, bir yandan FETÖ yargısı, bir yandan 28 Şubat'ın brifingli yargısı kıyım yaptı bu memlekette, zulüm yaptı. Pek çok insanı zulmen içeri attılar." şeklinde konuştu.
"Bir yasal düzenlemeyle mağduriyetler giderilebilir"
28 Şubat aktörleri ile FETÖ'cülerin yargılandığını ama onların mağdur ettiklerinin de cezaevlerinde tutulduklarını belirten Yapıcıoğlu, yapılacak yasal düzenlemeyle 10-15 yıldır cezaevlerinde tutulanların mağduriyetlerinin giderilebileceğini söyledi.
Yapıcıoğlu, "Şimdi 50 bine yakın insan FETÖ'den dolayı tutuklu. Şimdi 28 Şubat post modern darbesinin kudretli generallerinden yüz kusuru Ankara'da Ağır Ceza mahkemesinde yargılanıyor. Bunlardan 60 tanesine savcı müebbet hapis cezası istiyor. Ama onların zulmettiği, onların zulmen içeri tıktığı, zulmen özgürlüklerini çaldığı insanlar daha cezaevinde. Bu zulümdür. Zulme seyirci kalmak zulümdür. Zulme rıza zulümdür." dedi.
"Hangi yargı bu mağduriyetleri giderecek?"
Bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 28 Şubat mağduriyetlerinin giderilmesi yönündeki açıklamalarını hatırlatan Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sayın Cumhurbaşkanı da 2 yıl önce yine bir Mart ayında Konya'da yapmış olduğu bir konuşmasında, 'şer gibi görünen şeyde hayır vardır. Biz bu insanların nasıl zulümler yaptığını öğrendik ve İnşallah bunları düzeltme fırsatını bulduk. 5 yıl 10 yıl 15 yıldır içeride haksız yere çürüyen kardeşlerimiz var' dedi. Dedi değil mi? Şimdi iki gün önce bir soru üzerine -bunlarla ilgili bir çalışma olacak mı diye- sayın cumhurbaşkanı da,'adalet bakanlığımız bu konula ilgili bir çalışma yapıyor.' Ondan önce de 'ben inanıyorum ki, yargı bu işi düzeltilecektir' demişti. Biz de soruyoruz buradan. Hangi yargı? Brifingli yargıyı gördük. FETÖ bağlantısı olan yargıyı gördük. O yargıya operasyon yapılınca daha önce Bekaa Vadisi'nde PKK'nin idarecisi Abdullah Öcalan'a gül takdim eden, onun silahlı adamlarını teftiş eden birisi vardı, şu anda bir siyasi partinin genel başkanı. Onun 'şu anda altın çağını yaşıyor' dediği yargı mı? Hangi yargı düzeltecek bunu? Kimin umurunda oradaki garibanlar. Bizim hükümete çağrımız şudur. Sayın Cumhurbaşkanı memleketin en tepe noktasındaki idareci olarak, bu konuda çalışma yaptığını söyleyen Adalet Bakanlığı ve diğer devlet ricalinden şunu talep ediyoruz. Eğer gerçekten siz 5 yıl 10 yıl 15 yıldır bu insanların -ki 25 yıldır içeride olan insanlar vardır biliyorum- bu insanların gerçekten zulmen içerde olduğuna inanıyorsanız. Gerçekten o mahkemelerin onlara haksızlık yaptığını düşünüyorsanız, gerçekten bugün 'terörist' diye içeri tıktığınız insanların o mahkemelerde yargılama yaparken adaleti tesis etme gibi için dertlerinin olmadığına, yargıyı ve bulundukları makamı bir silah gibi kullandıklarına inanıyorsanız; şuanda da yargının bütün bütün temizlendiğini iddiada etmiyorsanız -ki bunu iddia etmeniz çok zordur, çünkü yargıda iktidar savaşı devam ediyor-öyleyse çok basit bir şekilde bunu halledebilirsiniz. Bir yasal düzenleme ile bu işi halledebilirsiniz."
"Hükümete sesleniyorum bu zulmü bitirin artık"
Yargının durumu zaten içler acısı, eğer topu ona atarsanız mazlumların ahı Arş-ı Âlâ'yı titretecektir. Arşa yükselen mazlumun ahı indirir şahı. Mazlumun bedduası ile Rabbin arasında perde yoktur. İktidar partisi milletvekillerinden bir tanesi sosyal medyada paylaşılan bir yazısında diyor ki, 'ben bazı cezaevlerine gittim. Daha önce de bazı davalardan mahkum olmuş insanları gidip dinledim. Gözyaşlarımı tutamadım. Daha önce söylediğim gibi şimdi bir kez daha söylüyorum. Bu insanların bu saatten sonra bir dakika bile içeride kalması zulümdür.' Evet, aynen öyledir. Hükümete sesleniyorum bu zulmü bitirin artık." diye konuştu.
"Aile kurumu çatırdıyor"
Memleketin gündemindeki yakıcı konulardan bir tanesinin de aile kurumunun çatırdıyor olması olduğunu vurgulayan Yapıcoğlu, aile kurumu çökerse, bir milletin ayakta kalamayacağını belirtti.
Yapıcıoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: "TÜİK istatistikleri açıklandı. Boşanma oranı hızla yükseliyor. Evlilik sayısı düşüyor ve boşanmaların önemli bir kısmı, yüzde 38'lik kısmı evliliğin ilk beş yılında gerçekleşiyor. Bizim milletçe oturup bu işe kafayı yormamız, nereye doğru gidiyoruz diye kendi kendimize sormamız gerekiyor. Ne oluyoruz? Şunu hatırdan çıkarmamak lazım. Özellikle memleketi idare edenlerin şunu çok net bir şekilde anlaması lazım ki, aile toplumun çekirdeğidir, temelidir, onun temel taşıdır. Eğer bir binanın tuğlaları çürürse, patır patır dökülürse o bina ayakta kalamaz. Eğer aile kurumu çökerse, bir millet ayakta kalamaz. Aile kurumunuz çatırdıyor. Niçin? Memlekette çok af buyurun her türlü fuhşiyatın önü ardına kadar açık. Toplumu ifsat etmeye çalışanlar teşvik bile görüyor."
"Kumar teşvik ediliyor"
Geçim sıkıntısı had safhada olduğunu ama kumarın teşvik edildiğini ifade eden Yapıcoğlu, "Resmisi gayri resmisi, yasal olanı olmayanı, merdiven altında veya sosyal medya üzerinden ya da internet üzerinden kumar oynanıyor. Geçim sıkıntısı çeken insanlar gelirlerinin bir kısmını kumara veriyor. Hükümetin bir bakanı da çıkıp talihsizce şunu söyleyebiliyor:'Biz yasadışı kumarı önlemek için yasal -onun tabiriyle şans oyunlarını- cazip hale getirecek tedbirler üzerinde çalışıyoruz'. Çare neymiş? Kumarı kayıt altına almak, onun vergisini almak. Çare neymiş hükümetin bakanına göre, 'yasal şans oyunu' dediği vergisi verilmiş kumarı cazip hale getirmek. Eğer siz kumarı cazip hale getirirseniz bütçe açıklarınızı kapatmak için, siz kendi altınızı oyarsınız." dedi.
"Memlekette hayvancılık bitti"
Bingöl'ün hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı illerden biri olduğunu ancak memlekette hayvancılığın bittini dile getiren Yapıcoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Meralar bitti. Çiftçi hayvanını fenni yem ile beslemek zorunda kalınca yani yemi para ile alınca, et fiyatlar yükseldi. Çare? Çare eti ithal edelim. Ne olacak et ithal edince? Et fiyatları düşecekmiş. 2 market zinciriyle anlaştılar, 'siz ucuz et satacaksınız biz size et getireceğiz' peki o ete kaç kişi ulaşabiliyor? Kasaplarda fiyat düştü mü? Şimdi siz öyle bir fiyata o marketlerde verseniz o eti satmaları için, üreticinin mal ettiği fiyatının altında et satarsanız, çiftçi ne yapsın? Elindeki hayvanı zararına da olsa kesecek. Daha fazla besleyip daha fazla yem verdikten sonra satmaktansa. Ve bir müddet sonra bu memlekette çok daha pahalı bir et olarak dönecek. Neden? Çünkü hayvan sayısı azalacak. Şimdi hükümete soruyorlar 'neden böyle, ne yapalım?' Can güvenliği olmadığı için millet yaylalara çıkamıyor. Memlekette işsizlik var ne yapalım? Memleketin Doğu bölgelerinde huzur olmadığı için sermaye ürkek, müteşebbisler cesaret edemiyor, oraya gidip yatırım yapamıyor o yüzden işsizlik var. İyi de benim güzel kardeşlerim memlekette huzur ve güvenliği tesis etmek sizin göreviniz değil mi? Vatandaşın can ve mal emniyetini sağlamak sizin vazifeniz değil mi? Siz bir vazifenizi yapamadınız diye diğer vazifeyi yapamadığınız da o ilk kabahatinizi diğerine mazeret mi yapıyorsunuz?"
"Uyuşturucu sorunu sadece polisiye tedbirlerle çözülemez"
Uyuşturucu belasının korkunç bir hızla yaygınlaştığını belirten Yapıcıoğlu, "Şuandaki rakamlara göre Türkiye'de 15 ile 65 yaş arası her 100 kişiden 2,7'si en az bir kez bir uyuşturucu denemiş. Bu oran hızla yükseliyor. Tedbir alınmazsa şu anda yüzde 40'ları aşmış bazı Avrupa ülkelerini birkaç yıl içerisinde Allah muhafaza yakalayabiliriz. Neden bu kadar yükseliyor? İçişleri Bakanımız geçenlerde çıktı bir kükredi: 'Okul önlerinde uyuşturucu satıcısı yakalayan ve onun ayağını kırmayan polis memurları vazifesini yapmamıştır. 'Çare olarak bunu mu görüyorsunuz? Okul önündeki torbacıyı yakalarsın 3 gün sonra bir başka torbacıyı gönderiler oraya. Siz bu işin ağababalarına dokunabiliyor musunuz? Bu işin üreticilerine dokunuyor musunuz? Sadece torbacı yakalamakla bu işi önleyemezsiniz. Sadece polisiye tedbirlerle de bu işi önleyemezsiniz." şeklinde konuştu.
"Memleketin hür kadrolara ihtiyacı var"
Son olarak kadın erkek HÜDA PAR kadrolarına seslenen Yapıcığolu, "Bu yüzden diyoruz ki ey hür kadrolar, kardeşlerim, bacılar. Bu memleketin size ihtiyacı var. Bu memleketin sizlerin yol göstermesine ihtiyacı var. İnşallah biz ismimiz gibi olacağız. Hidayete çağıran, dosdoğru yola çağıran kadrolar olarak, vazifemizi yapmaya devam edeceğiz. Bu vazifeyi daha güçlü yapmak için işte bugün kadrolarımızı yeniliyoruz, bir takviye yapıyoruz. İnşallah bu kongreden sonra daha güçlü adımlarla geleceğe biraz daha hızlı bir şekilde ilerleyeceğiz." şeklinde konuştu.
Yapılan seçimde mevcut başkan Hamdullah Tasalı, geçerli oyların tamamını alarak yeniden HÜDA PAR Bingöl İl Başkanlığına seçildi.