İlçemizde düzenlenen "Camiler ve Din Hizmetlileri Haftası" programında konuşan Muş İl Müftüsü Alettin Bozkurt, Camiler İslam Ülkelerinin Mührü ve Tapusu olduğunu belirtti.
İlçe müftülüğü tarafından organize edilen "Camiler ve Din Hizmetlileri Haftası" programında konuşmacı olarak katılan Muş İl Müftüsü Alettin Bozkurt," Camiler İslam Ülkelerinin Mührü ve Tapusudur." dedi.
Belediye Kültür Merkezi’nde düzenlenen "Camiler ve Din Hizmetlileri Haftası" programına Kaymakam Fatih Okumuş, Muş İl Müftüsü Alettin Bozkurt, Solhan Belediye Başkan Vekili Ali Söylemez, Arakonak Belediye Başkanı Mustafa Döner, İlçe Müftüsü Ali İkiz, Ak Parti İlçe Başkanı Nihat Doğu, Kurum amirleri, Din görevlileri ve vatandaşlar katıldı.
Programının açılış konuşmasını yapan İlçe Müftüsü Ali İkiz, Diyanet İşleri Başkanlığının her yılın ekim ayının ilk haftasında, "Camiler ve Din Görevlileri Haftası" olarak kutladığını söyledi.
Müftü İkiz,”Bu kutlamayı yaparken diyanet işleri başkanlığıyla bir konuyu tespit ediyoruz. Bu konu çerçevesinde ahalimize halkımıza bazı bilgiler sunmaya çalışıyoruz. Farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Özellikle bu haftayla ilgili sahip olduğuz medeniyet sahip olduğumuz medeniyetin güzelliği bunun çerçevesinde camilerimizin ve din görevlilerimizin İslam medeniyetindeki konumlarını bir şekilde sizlere anlatmaya çalışıyoruz. Bu yılda temamız cami medeniyet ve şehir bu çerçevede bütün yurt genelinde 81 ilimizdeki müftülüklerimizde ve ilçe müftülüklerinde bu konuyla ilgili konferanslar etkinlikler yapılmakta biz de rica ettik. Başlangıç itibariyle Sağlık Meslek Yüksekokulunda bir konferans verdik. Bununla ilgili, şimdide kıymetli Muş Müftümüz, Camii Şehir ve Medeniyet temasıyla bir konferans düzenlemeyi uygun gördük. Hocamıza rica ettik, sağolsun bizi kırmadılar geldiler. Bunun haricinde başka etkinliklerimizde olacak Allah nasip ederse hazırlıklarını şimdiden başlatıp ilerleyen zamanlarda bir kermesimiz olacaktır.”dedi.
Selamlama konuşması yapan Kaymakam Fatih Okumuş ise,”Camiler ve din görevlileri haftası vesilesi ile bir araya geldik. Dolayısıyla bütün Diyanet Teşkilatımızın çalışanlarının camiler ve din görevlileri haftalarını kutluyor, tebrik ediyorum. Karınca kararınca bende birkaç hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. . Değerli arkadaşlar bir meselenin birçok anlatma yöntemi vardır. Bir yöntem köküne inmektir, bir yöntem karşılaştırmaktır, bir yöntem sınıflara ayırmaktır kategorize etmektir. Şimdi camii şerif ve medeniyet ekseninde ben cami merkezli olarak söylemem gerekirse ayeti kerimede olduğu gibi mescit secde edilen yer camii ise toplayan bir araya getiren demektir. Zaten ilk kullanıldığı yıllarda el-mescid’ul camii olarak kullanılmıştır. Cami malumlarınız olduğu üzere yani ilk mescit Kâbe’dir. Kâbe için Beytullah Allah’ın Evi olarak adlandırılır. Peygamberimiz malumlarınız miladi 610 yılı itibariyle nübüvvet ile görevlendirildi. Onun nübüvvetiyle cihan şeref buldu. Mekke müşrikleri zulüm ediyorlardı. Müşrikler Ebu cehiller o zamanın Ebu cehilleri Müslümanlara zulüm ediyorlardı, şimdide var Myanmar da var, Yemen’de var, Suriye’de var. Ebu cehiller hiç dünyada eksik olmuyor. Peygamber Efendimiz Erkam hazretlerinin evinde Mekke’de Safa Tepesinin de Darul Erkam’da İslamı yayma konusunda ilk icraata orada başlıyor. Beklide nübüvvet itibariyle gizli kalması bir yana Müslümanların ilk mescidi Darul Erkam’dır. Hicretten itibaren Efendimizin (s.a.v) ilk icraatlarından bir tanesi duvarları kerpiçten olan tabanı kum, üstünde hurma liflerinden olan mescidi nebeviyi inşa etmek olmuştur. ev yapmadan önce ilk mescidi inşa ediyor. İkinci icraatı olarak ta suffayı açmış onun ehline ashabı suffa denir. İlk mekteb suffa mektebini açmıştır. İlk emri ikra olan bir dinin mensuplarıyız. İlk işi Darul Erkam’da islamiyeti yaymış olan mescidi nebevide bunu devam ettiren suffayı açan, orada eğitim veren Peygamberin ümmetiyiz. Yani biz cami medeniyet şehir ekseninde aslında Kâbe ilk mescit, Kur’an-ı Kerim ikra diye okuyunuz diyor. Belki onun yüzü suyu hürmetine yaratılmış bir dünya var. İlim Çin’de de olsa gidip alınız diyen. Bir Peygamberin ümmetiyiz.”dedi.
Bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle yad eden Muş müftüsü Alettin Bozkurt,”Değerli davetliler camiler İslam ülkelerinin mührü ve tapusudur. Unutmayalım ki kurtuluş savaşımızın fitili camilerimizde ateşlenmiştir. Örnek istiyorsanız milli şairimiz merhum Mehmet Akif, Kastamonu Nasrullah camiinde yaptığı vaazlarda Kastamonu halkı cephelere koşmuştur. Daha öteye gidecek olursak 26 ağustos 1071 de Cuma günü bütün hatipler okudukları hutbede Alparslan ve ordusuna dualar ediyor ve adaklar adıyordu ve gözyaşları sel olup akıyordu. Cuma namazından hemen sonra o büyük komutan yaşlı gözleriyle mücahit askerlerine şöyle hitap eder,”Kardeşlerim şu saatte ben düşmana hücum etmek istiyorum. Ya gayeme erer ya da şehit olurum, cennete giderim. Sizlerden arkamdan gelmek isteyen gelsin, istemeyenlerde gidebilirler. Şimdi ne emreden bir asker nede emrolunan bir asken vardır’ diyor ve yakın tarihimizde de 15 Temmuz 2016 ya gelelim o tarihte camilerimizin minarelerinden yükselen mübarek müezzinlerimizin imamlarımızın sala ve ezan sedalarıyla halkımız sokağa çıkmış onların güçlerine güç katmıştır. Halkımız tanklara, toplara, F16’lara göğüslerini siper ederek darbeyi durdurmuş ve darbecilerin hayallerini kursağında bırakmışlardır. Bundan dolayı diyoruz kardeşlerim camilerimize sahip çıkalım. Camilerimize özen gösterelim. Çocuklarımızı, kadınlarımızı camilerden uzak tutmayalım. Okumuş olduğum ayeti celile de Yüce Rabbimiz (c.c) şöyle buyurmaktadır “Allah’ın evlerini mescitleri ancak Allah’a iman eden ahİrete inanan, namazını dost doğru kılanlar, zekatını verenler ve Allah’tan başka hiç kimseden korkmayanlar mescit inşa edebilirler.” bir insan camiye çalışıyorsa, bir insan camiye arsa veriyorsa, bir insan camiye gidip gelmeyi kendine şiar edinmişse o insanın mümin oluşunun bir şiarıdır bir alametidir. Allah Resulü hadisi şeriflerinde ‘Bir insan camiye gidip gelmeyi kendine adet edinmişse öğle namazını kıldığı zaman ikindi ezanını bekler ardından akşam azanını bekler ve devamlı cami muhabbetine sahip olan devamlı gidip gelmeyi kendine şiar edinmişse o insanın mümin olduğunun bir alametidir, ona şahitlik ederiz’ demiştir.”dedi.
Mescit secde edilen yer olduğunu söyleyen Müftü Bozkurt,”Caminin ise Arapçada toplayan, birleştiren, bir araya getiren anlamına gelir. Üniversite ile aynı kökten gelmektedir. Ona cami denilmesi ise ümmetin kültür seviyesini yükseltmesinden dolayıdır. Cami milletimizi birleştirmede çimento ve harç işlemi görmektedir. Eskiden cami, sadece ibadethane değildi. İmam ve yetkililer; bekarları, işsizleri, muhtaçları, yolda kalmışları, cenazesi olanları tespit eder ona göre adım atarlardı bu amaçla kullanılmıştır. Allah resulü (s.a.v) hadisi şeriflerinde kim Allah’ın rızasını gözeterek bir camii inşa ederse Allah da cennette onun benzeri bir köşk inşa eder. Sahabe-i kiram mescitlerle ilgili şöyle bir cümle kullanmışlar‘‘camiler mescitler yeryüzünde Allah’ın evleridir ve Allah’ın üzerine bir haktır. Allah’ın evini ziyaret edenler, Allah’ın evine gelenlere onların Allah’ın üzerine bir hakkı doğuyor. Allah ta onlara ikramda bulunur.’’ Bundan dolayıdır ki Peygamber Efendimiz (s.a.v) Medine’ye hicret ettiği zaman henüz Medine’ye varmadan Kuba mescidi inşa etmektedir. Medine’ye vardığı zamanda ilk yapmış olduğu icraat Mescidi Nebevi’nin iki yetime ait olan arsasını alır ve orada Mescidi Nebevi’yi inşa eder ve Peygamber Efendimizde bizzat sahabeler gibi sırtında tuğla taşımış ve cami bitene kadar emek vermiş gayret sarf etmiştir. Allah Resulü mescit inşa ederken sadece cami yapmamış aynı zamanda caminin içinde odalar oluşturmuş. Günümüz tabiriyle Kur’an kursları inşa etmiş ve kendisine inen ayetleri kendisini ilme adamış olan Ashabı suffa’ya sahabelere öğretmiştir ve cami aynı zamanda bir eğitim öğretim merkezi olmuştur. Sahabeyi kiram mescide geldikleri zaman hem namaz kılarlardı, hem eğitim almış olurlardı, hem kendi sorunları varsa dertleşirlerdi ve cami birçok amaçla kullanılmıştır. Onun için bizde tekrardan bu hüviyeti vermeliyiz.”şeklinde konuştu.