Advert
as

Ağa da Kim Oluyor Ki?

  • Musa APUHAN
  • 2017-05-22 20:03:06
  • 4720 Görüntülenme
  • Ramazan ayına girerken şüphesiz hepimiz biliyoruz ki sahur, iftar, hatim, teravih...

    Bütün bunlar bu işin ana aksamlarıdır.

    Bunların yanında asıl olması gereken; Ramazan Ayını başlangıç tutarak toplumu imar, ihya, inşa ve ikmal hareketidir.

    Sosyal tabakalar arasındaki uçurumu kapatmak, eşitsizliği gidermek, adaleti doğru tesis etmenin adıdır Ramazan.

    Bir yıl içerisinde insanın maneviyatında oluşan yarıkları, çıkıkları ve yırtıkları tekrar onarmanın adıdır Ramazan.

    Vermekle kendisinden bir şeylerin eksildiğini düşünen ağaların değil, dilediğini vermekle kullarını sınayan ve hazinelerinden hiçbir şey eksilmeyen Allah'ın, kullarına tekrar tekrar isteme fırsatı verdiği ayın adıdır Ramazan.

    Kimsesizlerin, yetimlerin, yoksulların, yolda kalmışların, çocukların, delilerin mutlu olduğu ayın adıdır Ramazan.

    Bende bu Ramazan’a girerken, deli bildiğimiz akıllardan birinin hikayesini sizlerle paylaşmak istiyorum; 

    Ağanın biri köyünde büyükçe bir konak yaptırmış. Açılış yapmış ve açılışta köydeki herkese yemek vermiş.

    Çoluk-çocuk, kadın-erkek, akıllı-deli, deli lafın gelişi değil, gerçekten deliyi de davet etmiş.

    Her köyün bir delisi olduğu gibi bu köyünde bir delisi varmış.

    Sofralar kurulmuş, yemekler yenmiş, köylüler yavaş yavaş izin isteyip hayırlı ettikten sonra ayrılmaya başlamışlar.

    Ağa, ‘’Deliye sorun, bu konaktan ne istiyorsa alsın.’’ talimatını vermiş adamlarına.

     

    Deli yemeğe gelirken ağanın bahçesinde bağlı duran beyaz ata gözü takılmış ve aklına o an at gelmiş, ’’bahçedeki atı istiyorum.’’ demiş.

    O at ağanın en sevdiği atı imiş, ‘’hayır’’ demiş ağa, ‘’başka bir şey istesin.‘’

    Deli ısrar etmiş "illa da bu beyaz at." demiş, ağa da ‘’hayır!’’ demiş ve ağa deliye bir şey vermekten vazgeçmiş. 

    Herkes gibi deli de ziyafetten sonra konaktan melül-mahzun ayrılırken içinden bir şeyler konuşmaya başlamış.

    Delinin kendi kendine konuşması ağanın dikkatini çekmiş ‘’gidin dinleyin bakalım, bu deli ne konuşuyor?''

     

    Bakmışlar ki deli sürekli,

    ‘’Sen isteseydin verirdi, ağa da kim oluyor ki?

    Sen isteseydin verirdi, ağa da kim oluyor ki?"

    Adamları, Ağa’ya söylemiş delinin dediklerini. 

    Ağa ‘’geri çağırın ve verin atı" demiş. Deliye atı vermişler...

    Deli, atın yuları elinde konaktan ayrılırken tekrar söylenmeye başlamış.

    Ağanın adamları tekrar dinlemeye başlamışlar. Deli bu defa;

    ‘’Sen istedin de verdi, ağa kim oluyor ki?

    Sen istedin de verdi, ağa kim oluyor ki?’’ 

    "Yeter ki sen iste… her şeye gücü yeten kudret mutlaka verir, ya vererek verir yada vermeyerek verir….’’ 

    Mübarek Ramazan ayına gireceğimiz şu günlerde, Ağanın değil Allah'ın konağında sınırsız nimetler mevcuttur. Ve o vermekle fakir olmaz, hazinelerinden bir şey eksilmez. Her türlü ikramın sınırsız olduğu bu ayda herkes heybesini onu sonsuza dek idare edecek nimetlerle doldursun. 

    Tabi ki ay Ramazan olunca özelde Bingöl'de ki Ramazanlarla ilgili birkaç söz yazmak gerekir.

     

    Bingöl’de  Ramazan Ayında mevsim ne olursa olsun adeta iklim değişir, atmosfer, hava değişir. Rüzgar bir farklı eser. Öyle ki gönülleri, şen ruhları ferah eder.  Bütün camiler 24 saat açıktır. Şehrin her yerinde olduğu gibi camilerde de bir tek iftar vaktinde sessizlik vardır. Her daim insanlar dolar taşar. Her daim Kuran’lar okunur.  Cami önleri cıvıl cıvıldır.Ramazan Aylarında Bingöl sokakları farklı simalarla dolar taşar. Diğer illerde ve yurt dışında yaşayan Bingöllülerin, hali vakti yerinde olanların ve durumu müsait olanların bu güzel Ramazan atmosferini yakınları ve sevdikleriyle birlikte yaşamak istemeleri, hasret giderip moral depolamaları, manevi sofradan gıda almaları, şehre bir başka hava katmaktadır. 

    Şehrimizde komşuluk hakkı kırk kapıya kadar. Evler yan yana ve karşılıklı olduğu için komşulara pişenden mutlaka ikram edilir, evden eve tabaklar gider gelir, komşuluk mutlaka gözetilir.

    Bingöl'de iftar sofralarının baş ağası fakirlerdi. Bu geleneği maalesef günümüzde kaybediyoruz. Şimdi herkes kendi dengini davet eder duruma geldi. Oysa zengin ile fakirin arasındaki farkın kapandığı bir aydı Ramazan… 

    Bütün bunların yanında geleneğimizle, göreneğimizle, inancımızla pek fazla örtüşmeyen eğlenceler tertip edilmemeli. Güzel şehrimizde, şehrin göbeğinde kadınlı erkekli eğlenceler tertip ederek ramazanın ruhuna halel getirilmemeli. Bu tür hatalara düşecek yöneticilerimizin olduğunu zannetmiyorum. Elhamdülillah, ramazanın hassasiyetini bilen, gelenek ve göreneklerimizi bilen yöneticilerimiz ve idarecilerimiz vardır. Eğer böyle eğlenceler tertip edilecekse bunun zamanı Ramazan ayından ziyade bahar şenlikleri, güz şenlikleri, hasat dönemi şenlikleri adı altında başka zaman dilimlerinde yapılabilir.

    Şunu bilmeliyiz ki hayatında Ramazanın ayrı bir yeri vardır Bingöl halkının, Ramazanın kutsiyetine halel getirmeden, gelenek ve göreneklerimizden kopmadan, bu Ramazanı da hayır içinde geçirmemiz dileğiyle. 

     

    Sevgili Bingöl halkına hayırlı ve bereketli Ramazanlar diliyorum

    Musa APUHAN
    Musa APUHAN
    KÖŞE YAZARI
    BİYOGRAFİ