Advert
as

İntihar Eylemcisi

  • Musa APUHAN
  • 2016-07-18 13:59:53
  • 2895 Görüntülenme
  •  

     

    En çok merak edilen ve herkesçe sorulan bir soru;

     

    Bir insan nasıl canlı bomba olabilir? Kendi hür iradesiyle, kendini nasıl bombalarla patlatıp paramparça edebilir?

    Sosyolojik ve psikolojik olarak, üzerinde çokça durulan bu durumun, dünyanın her tarafında yaşanılıyor olması, ayrıca bir önemle üzerinde durulan bir konu haline geliyor. Özelikle ülkemizde son aylarda Suruç’ta, Ankara’da İstanbul ‘da ve yine Ankara’da, tekrar İstanbul’da yüzlerce masum insanın canına mal olan canlı bomba eylemlerinin olması, bu soruyu tekrar-tekrar kendimize sorma ihtiyacı doğuruyor.

    Asıl mesele şu, bu sorunun bir tek yanıtı yok. Bir çok nedene bağlı olaylar zincirinden meydana geliyor. Bilimsel tahliller var bu konuda, ama hepsinin de farklı-farklı ortaya koyma biçimleri mevcuttur.

    Öncelikle “haydi” demekle, canlı bomba var edilemez. "İntihar saldırısını” düzenleyecek olan teröristin hazırlanması oldukça zor bir iştir.

    Canlı bomba olan kişilere toplum olarak akli dengesi yerinde olmayan bireyler gibi bakmamız ve öyle görmemiz doğru değil. Çünkü bunlar deli değil. Toplumun dikkatini üzerlerine çekmek için kendi canlarına kıymak dışında, beraberlerinde birçok insanın da ölümüne sebep olacaklarının mesajını verdiklerini biliyorlar.

    Yaptıkları eylemlerin temelinde yatan nedenler ise; intikam ve nefret duygusudur. O zaman şu soruyu kendimize sorabiliriz, neden bu eylemlerini canlı bomba olup intihar eylemiyle gerçekleştiriyorlar? Bilindiği üzere diğer saldırı türlerinde istedikleri ölçüde tahribat yapamamaları, kısmen de bu tür olaylardan sonra saldırganların kimlik tespitinin kolaylığı ve güvenlik güçlerinin etkili karşılık verebilmesi sonucunda, terör örgütleri bu tür eylemlerden uzaklaşmışlar; daha iyi bir alternatif olarak intihar saldırısına yönelmişlerdir.

    İntihar eylemcisinin kendisine verilen görevde sonuca gitmesinin en önemli nedeni; işini “gurur meselesi” haline getirmesidir. Özelikle terörizmin inancında var olan en önemli sadakat unsuru kişiye verilen görevdir. Bu görevi başaramamak, kendisine inananları ve güvenenleri yanıltmaktır.

    İntihar eylemi gerçekleştirecek eylemci kendisine bu görevin emri verildikten sonra çevresinden uzaklaştırılıp, tecrit edilmektedir. Dava arkadaşlarına bu kişinin onurlu bir iş için kendilerinden ayrılmak zorunda kaldığı mesajları yazılır.

    Bu aşamadan sonra eylemde başarısız olmak, eylemci için onuruna vurulmuş bir darbedir. Bu başarısızlık eylemciyi onursuz ve itibarsız bir hale getirecektir. Eğer siz bir terör örgütü üyesi iseniz, sizde aranan en önemli özelik tutarlılık ve mutlak itaattir. Böyle bir durumda eylemci intihar saldırısı gerçekleştirme fikrinden vazgeçmek istese de, gururu buna engel olacaktır. Böyle bir eylemci örgüt içinde kötü örnek olacaktır. Örgüt böyle bir üyesini mutlaka ibret için cezalandırılacaktır. Eylemcinin ölümle yaşam arasında seçim yapma şansı yoktur. Ancak, ölümünün şekli arasında seçim yapabilecektir. Ya intihar saldırısını gerçekleştirecek, örgüt nazarında kahraman olacaktır, ya da davaya ihanet etmiş, korkak bir hain olarak ölecektir. Gruba üye birisinin belirlenen hedefi, mücadelesini verdikleri davayı veya eylem kararlarını sorgulaması, grup içindeki yerini tehlikeye sokması ve ortak zihniyetle hareket eden diğer mensupların kızgınlığını artırması demektir.

    Terörist grup üyelerinin bağlı bulundukları grubu terk etmeleri, sadece ölüm yoluyla gerçekleşebilir. Böyle bir ortamda şüpheleri ortadan kaldırmanın en iyi yolu, şüphelileri ortadan kaldırmaktır.

     

    Bu nedenle “ideolojik terörizm” olgusunun en önemli unsurunu oluşturmaktadır. Teröristlerin ölümü göze alabilmek ve göz kırpmadan masum insanları öldürebilmek için bir ideolojiye ihtiyaçları vardır. İdeolojinin etkinliği oranında terörizm faaliyetinde bir süreklilik ve yaygınlık söz konusudur.

    Ancak burada hemen şu konuya bir açıklık getirmek istiyorum; bazı örgütlerin intihar eylemleriyle ideolojilerini dayatmaları veya seslerini duyurmaya çalışmaları asla ve asla kabul edilemez. İnsani, vicdanı değildir ve haklı hiçbir dava böyle bir yönteme başvurmaz.

    Bir Müslüman olarak inancımın bu meseleye bakışını da ifade etmek istiyorum. Bunu en başta ifade edeyim, İslam dini, canlı bomba meselesini asla kabul etmez. Çünkü canlı bomba ile masum insanları öldürmek din ile bağdaşmaz. Masum insanları öldürmek, CİNAYETTİR.

    İslam prensiplerine göre haksız yere birini öldürmek, bütün insanları öldürmekle eş değerdir.

    Sonuç olarak; ülkemizde son dönemlerde yaşanan canlı bomba eylemlerine bakılırsa %80’i sol-Marksist örgütlerin yaptığı eylemlerdir. Bu da onların ideolojilerinde masum insanları öldürmenin bir sakıncasının olmadığını gösterir.

    Oysa İslam’ın tarihine bakılırsa, terör yoktur. Meşru müdafaa ile terör karıştırılmamalıdır. Savaş halinde bile masum insanlara karışılmamalıdır. Çünkü savaşta bile asıl amaç insanları öldürmek değildir.

    Bu tür eylemlerde hayatını kaybeden bütün insanlarımıza, Allahtan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara şifa diliyorum.

     

    Ayrıca dün gece Fransa’nın Nice kentinde meydana gelen elim olaydan dolayı, üzüntü duyduğumu belirtmek istiyorum.

    Musa APUHAN
    Musa APUHAN
    KÖŞE YAZARI
    BİYOGRAFİ